İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  Ermenistan Cumhuriyeti Turkleri
 


ERMENİSTAN CUMHURİYETİ




Resmi Adı : Ermenistan Cumhuriyeti
Başkenti: Erivan
Nüfusu: 3.505.000
Yüzölçümü : 29.800.km. kare
Resmi Dili : Ermenice
Dini: Ortodoks Hıristiyan
Para Birimi: Dram

Kuzeyinde Gürcistan, doğusunda Azerbaycan, batısında Türkiye ve güneyinde de Nahcivan ve İran'la çevrili olan Ermenistan, Kafkaslardaki bağımsız üç devletten biri.

Tarihçiler, Ermeni uygarlığının temellerini, M.Ö. 6'ıncı yüzyıla kadar götürüyor ve Urartu krallığıyla ilişkilendiriyor. Urartu topraklarına yerleşen Ermeniler, bir süre sonra Med İmparatorluğu'nun hakimiyetine girdi. M.ö. 331'de Büyük iskender tarafından fethedilen bölge, milattan önce 301'de Selevkos İmparatorluğu'nun bir parçası haline geldi.

İmparator ikinci Dikran zamanında güçlenen Ermeniler, güneye doğru genişleyerek, bölgede güçlü bir devlet haline geldiler. M.Ö.66'dan M.S. 300'lü yıllara kadar Roma imparatorluğu ile Partlar ve Persler arasındaki çekişmenin ortasında kalan Ermeniler, 300'lü yıllarda Hıristiyanlığı kabul ettiler. Bundan sonra, 390 yılında ikiye ayrılan devlet topraklarının bir bölümü Bizans, diğer bölümü de Pers hükümranlığına geçti.

653'te Arap ordularının Kafkasya'yı fethi üzerine Müslümanların kontrolüne giren Ermeniler, kendilerine gösterilen geniş hoşgörü sayesinde dini özelliklerini korudular. 11'inci yüzyılda yeniden Bizans tarafından işgal edilen Ermeni toprakları, asrın sonlarına doğru Selçuklu Türklerinin hakimiyetine girdi. 13'üncü yüzyılda tüm bölge ülkeleri gibi Moğol istilasına maruz kalan Ermenilerin bir kısmı, Selçukluların Anadolu'yu fethinden sonra Kilikya'ya göç etti.

Bu Ermeniler, Haçlı Seferleri sırasında, Müslüman Türklere karşı batılı devletlerle ittifak yaptı. 16'ıncı yüzyıldan itibaren Osmanlı-İran savaşlarının arasında kalan Ermeniler, 17'inci yüzyıl sonlarına kadar devam eden bu dönemde, Avrupa ile Asya arasındaki ticarette önemli rol oynadılar.

Rusya'nın 19'uncu asırda Kafkaslara doğru genişleme politikası, Ermeni kültürünün canlanmasına ve Batılı devletlerin, Osmanlı idaresi altındaki Ermenilerle ilgilenmesine sebep oldu. Batının bu ilgisi giderek gelişti ve 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı'nın ardından yapılan Ayastefanos Antlaşması'ndan sonra konu 'Ermeni Meselesi' haline geldi. Osmanlı Devleti'nin çöküş dönemine rastlayan süreçte, devletin doğu vilayetlerindeki Ermeniler arasında 1880'den itibaren milliyetçilik hareketi giderek büyüdü. 'Hayır Cemiyetleri' adı altında teşkilatlanmaya başlayan Ermeniler, daha sonra çeteciliğe yöneldiler. Hınçak Tedhiş Komitesi ve Taşnak Tedhiş Komitesi gibi isimler altında teşkilatlanan militan Ermeniler, Osmanlı Devleti'nin içine düştüğü zaaftan da faydalanarak, ülke içinde bağımsız bir Ermeni Devleti kurmak için çaba gösterdiler.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslara yardım için gönüllü askeri birlikler oluşturan Ermeniler, Osmanlı ordularının çok sayıda cephede çarpışmasını da fırsat bilerek, sivil Müslüman halka karşı büyük katliamlara giriştiler. Ancak daha sonra doğuya hakim olan Osmanlı orduları, Ermenilerin bu katliamlarını durdurarak, katliam yapan Ermenileri mecburi göçe tabi tuttular.

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Ermeniler, Azeriler ve Gürcülerle birlikte Transkafkasya Federal Cumhuriyeti'ni kurdular. Birlik kısa sürede dağılırken, Ermeniler, ömrü kısa olan bir de Ermeni Cumhuriyeti oluşturdular. Rus Kızılordusu 1920'de Ermenistan'ı işgal etti. Ermenistan, 1922'de Azerbaycan ve Gürcistan'la birlikte Transkafkasya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ni oluşturdu.

1936'da kabul edilen yeni anayasa ile Ermenistan, Sovyetler Birliği'ni oluşturan 15 cumhuriyetten biri oldu.

Bu arada 19 Nisan 1920'de İtalya'nın San Remo kentinde yapılan uluslararası konferansta, gündeme getirilen; Anadolu Türkleri ile Kafkasya ve Orta Asya Türkleri arasındaki irtibatı kesmek üzere, coğrafyaya Ermeniler tarafından bir set çekilmesi fikri, Batılılar ve Rusların desteğiyle uygulamaya konuldu ve Ermenistan, Türkiye ile Azerbaycan arasına adeta bir bıçak gibi sokuldu.

1980'li yılların sonunda Sovyetler Birliği'nde başlayan köklü reformlar Ermenistan'da da büyük değişikliklere yol açtı. ilk çok partili seçimleri 1990 yılında yapan Ermenistan 1991'de yapılan halk oylamasının ardından Sovyetlerden bağımsızlığını ilan etti ve aynı yıl Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) üyesi oldu.

Bu sırada, nüfusunun bir bölümünü Ermenilerin oluşturduğu Dağlık Karabağ bölgesinin Ermenistan'a bağlanması amacıyla, bölgedeki Ermeniler, Azerilere karşı saldırıya geçti. Başlangıçta çatışmaya resmen katılmayan, fakat bölgedeki Ermenilerin Azerilere saldırısını fiilen destekleyen Ermenistan, daha sonra resmen savaşa girdi. Anadolu ve Doğu Türklerinin irtibatını kesme fikri çerçevesinde Rusların da desteğini alan Ermeniler, Azerbaycan topraklarının önemli bir bölümünü işgal etti. 1995'e kadar devam eden 'Ermeni-Azeri Savaşı' uluslararası kuruluşların devreye girmesiyle, bu tarihte sona erdi. Fakat Azerbaycan toprakları üzerindeki Ermeni işgali bitmedi.

Genelde dağlık arazilerden oluşan Ermenistan topraklarının deniz seviyesinden ortalama yüksekliği bin 800 metre dolayında. Ülke topraklarının kuzeybatısı; yüksek sıradağlar, derin nehirlerin bulunduğu vadiler ve sönmüş yanardağların oluşturduğu volkanik platolardan meydana gelmektedir. Ülkenin en yüksek noktası olan Aragas Dağı (4090 metre) da bu bölgededir.

Ermenistan'ın güneybatısında Ararat Ovası, doğusunda dağlarla çevrili Sevan Vadisi yer alır. Araş Nehri ve kolları, bölgenin başlıca akarsulardır. Ermenistan'da, coğrafi yükseltiye göre değişen kuru bir kara iklimi hakimdir. Dağ eteklerinde yüksek olan yıllık yağış ortalaması, ovalarda azalmaktadır. Ormanlar, ülke topraklarının yüzde 10'unu kaplar.

Ermenistan'ın 3.5 milyon dolayında olan nüfusunun yüzde 95'ini Ermeniler, yüzde 2'sini Ruslar ve yüzde 3'ünü de diğer milletler oluşturmaktadır. Nüfusun üçte ikisi şehirlerde, geri kalanı kırsal kesimde yerleşiktir. Ararat Ovası ile Irmak Vadisi, nüfusun en yoğun olduğu yerlerdir. Başkent Erivan dışındaki önemli şehirleri Gümrü, Razdan, ve Kirovakan'dır. Bugün Ermenilerin yaklaşık 60 bin kadarı Türkiye'de yaşamaktadır. Bu nüfusun 50 bine yakını İstanbul'da, geriye kalanı da Kastamonu, Bolu, Hatay, Sinop, Sivas, Amasya, Malatya, Diyarbakır ve Yozgat'ta dağınık şekilde bulunmaktadır. Dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan Ermeni sayısı ise 2.7 milyon civarında tahmin edilmektedir.

SSCB döneminde ekonomisi tarım ve sanayiye dayanan Ermenistan'da, bugün sanayi tesisleri tamamen atıl durumdadır. Ülke nüfusunun yarıya yakını tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Başlıca tarım ürünü, alkollü içki yapımında kullanılan üzümdür. Bunun yanında meyve, sebze, tütün, pamuk, şeker pancarı ve patates tarımı da yapılmaktadır. Ermenistan'ın başlıca sanayi kuruluşları arasında kimyevi madde, demir dışı metaller, makine, el aletleri, dokuma, içki ve tekstil fabrikaları yer almaktadır. Ancak bu fabrikaların tamamına yakını, 1991 sonrası dönemde işlemez hale geldi.

Dağlık arazi yapısı Ermenistan'da ulaşımı zorlaştırmasına rağmen, demiryolu ve karayolu ağı oldukça yaygındır. Başkent Erivan, dünyanın önemli başkentlerine düzenli uçak seferleriyle bağlantı kurabilmektedir.

ERİVAN (Revan):

1991 yılında dağılan SSCB'den kopan Ermenistan Cumhuriyeti'nin başkenti. Türkçe ve Farsça'da Iravan', Irevan', "Erevan olarak geçen bu şehir, Ermenice'de 'Erevan' ve 'Yerevan' olarak geçer. Türkler, 1914'ten beri 'Erivan' derken, Ermeniler de 'Yerevan' demektedirler.

Türkiye sınırına 23 kilometre mesafede bulunan Erivan şehri, Zengi (Kazdan) Çayı'nın kıyısındadır. Denizden yüksekliği 965 metredir. Gümrü (Leninakan)-Culfa demiryolunun Uluhanlı istasyonundan ayrılan 15 kilometrelik bir hat Erivan'a gelir. Düzgün karayolları ile Gümrü, Yenibayazıt, Üçkilise (Ecmiadzin), Eşterek, Kamerlü ve Keşişkent'e bağlıdır. Kuru yemişi, kavunu, üzümü, pirinci ve pamuğunun yanında şarabı ile ünlüdür.

Eski Karakoyunlu Türkmenleri'nin kışlağı olan 'Sahat Çukuru'nun merkezi olan Erivan, 1747'de kurulan ve 1827'de yıkılan Revan Hanlığı'nın da merkezi idi.

1386 yılında Tebriz üzerinden Araş kıyısına kadar gelen Timur'un ordusu, Karakoyunlu Şeyh Hasan'dan Gerni Hisan'nı, Türkmen koruyuculardan Seçeni Kalesi'ni ve Tuman Türkmenden de Aras'ın sağındaki Sürmeli Hisan'nı aldı. Bu sırada Sahatlu Türkmenleri Karakoyunlufar'ın güçlü ve kalabalık bir boyu olarak, Ağrı'da Elegez-Gökçedeniz arasında yaşıyordu.

Bu yüzden, Revan Ovası'na 'Sahat Çukuru' deniyordu. Timur ölünce, Karakoyunlu Şah Kara Yusuf (1389-1420), Azerbaycan ve Irak Hanı Timurlu EbubekirMirza'yı 14 Kasım 1406'da Nahcivan yakınlarında yenerek, 20 yıl önceki gibi Yukarı Aras boylarını yeniden Karakoyunlu topraklarına kattı.1419-1420 kışında Karakoyunlu hazinesini sarp Bayezid Kalesi'nde saklayan Sahatlu Halkı'nın, Çukur Sahafta kışlamakta olduğunu, Akkoyunlu resmi tarihi 'Kitab-ı Diyarbekiriyye' bildirmektedir.

Revan Ovası, İlhanlılar döneminden beri Ani şehrindeki valiliğe bağlı idi. Bu şehrin 1421, 1428 ve 1435 yıllarında Timurlu ve Karakoyunlu şehzadeler kavgasında bozulması ve 1436-1438 arasında da Kara İskender ve Cihanşah kardeşlerin savaşlarından ıssızlaşması yüzünden, Yukarı Aras boyunun valilik merkezi 1438'de Nahcivan oldu.

Evliya Çelebi'nin 1647'de okumuşlardan tespit ettiği bir geleneğe göre; 1407 baharında Timurlu ülkesinden gelen büyük bezirgan Lehicanlı Hoca Han, Zengi suyunun kırağındaki yeşil düzlüğe pirinç ektirerek, buraya yerleşti. 1412 yılında da Yolcu Kulu anlamına gelen 'Revan Kulu' denilen bir vezir, bu pirinçlikteki uygun bir yerde tuğladan bir kale yapınca, buraya Revan Kalesi denilmeye başladı.

Revan Sancak Beyi Yakup'tan 1440 yılında izin alan Şark Ermenileri, Gregoryen mezhebi kilisesinin Katolikosluğunu, ilk yeri olan kutlu Ecmiadzin {Üçkilise) Manastırı'na getirmek üzere harekete geçtiler.

Sis(Kozan)'deki Kilikya Katolikosluğu bu isteğe karşı koyduysa da, 'Şark Eyaletleri Ermeni Keşişleri' Gürcistan (Kutaysi) ve Akdamar (Van) Katolikoslukları temsilcileri 1441'de Üçkilise'de bir konsül yaparak, Kiragos Vardabed'i Ecmiadzin (Üçkilise) Katolikosu seçtiler.

Fakat bunun muhalifleri Tebriz ve Nahcivan Valiliği'ne başvurup, Revan Beyi Yakup'u da razı ederek, 1443'te Makü Piskoposu Grigor'u burada Katolikos yaptılar. Yavuz Sultan Selim İran Seferi dönüşünde 29 Eylül 1514'te Aras'ın kuzeyine geçerek, buraları Osmanlı topraklarına kattı.

Birinci Selim Anadolu Türkmenlerinden Dev Ali Sultan'ı Revan ve çevresinin yönetimine tayin etti. O da, Anadolu'daki Ayrumlu Oymağını Revan ve çevresine yerleştirdi. O dönemde Kars, Pasinler, Doğubeyazıt, Eleşkirt ve Makü de Revan Beylerbeyliği'ne bağlıydı.

1535 yılında Revan ve çevresi Safevilerin eline geçti. Bu eyalet 1549'da Kanuni'nin İkinci Doğu Seferi sırasında yeniden Osmanlı topraklarına katıldı. Safevi Hükümdarı Birinci Şah Tahmasb, 1552 yazında bölgeye saldırınca, Kanuni Nahcivan Seferi'ne çıkmak zorunda kaldı. Kanuni Tahmasb'ı Kars'ta yazdığı mektupla savaşa davet etti. Ancak Tahmasb kaçtı. Kaçarken, Revan'da büyük yağmalar yaptı. Bağ ve bahçeleri bozdu. Bağ-Sultaniye denilen şehir, tamamen bozuldu.

1555 Amasya Barışı ile Revan Eyaleti Safevilerde kaldı. Revan Valisi Ustacalu Şahkulu Han, İran Elçisi olarak kalabalık maiyetiyle birlikte 1568 yılının Şubat ayında İkinci Selim'in tahta çıkışını tebrik etmek için Edirne'ye gitti. Burada, 1555 anlaşmasının yenilenmesini sağladı. 1577'de yapılan Çıldır Savaşı ile Revan yeniden Osmanlılara geçti.

Celali ve yeniçeri ayaklanmalarından yararlanan Birinci Şah Abbas 1603'te, Osmanlıların olduğunu 1590'da resmen kabul ettiği yerleri geri almaya girişti. Ancak bu girişiminde başarılı olamadı. Abbas bu girişimini 9 Haziran 1604'te tekrarlayarak, Revan ve çevresini Osmanlılardan aldı. Gerek Osmanlılar, gerekse Safeviler döneminde Revan Eyaleti'ne çok sayıda Türkmen boy ve oymağı yerleştirildi.

20 Kasım 1612'de imzalanan Nasuh Paşa Barışı ile Tiflis, Loru ve Revan eyaletleri İran'a bırakıldı. Ancak Şah'ın yılda 200 yük ipeği haraç olarak Osmanlılara vermesi kararlaştırıldı. Şah bu anlaşmaya uymadığı için, Osmanlı Devleti, Veziriazam Kara Mehmet Paşa yönetimindeki bir orduyu 1616'da Revan'a gönderdi. Böylece yeniden Osmanlılara geçen bölge, 1746'ya kadar Osmanlılar ile Safeviler arasında sık sık el değiştirdi. 4 Eylül 1746'da yapılan anlaşmayla Revan Eyaleti İran'a bırakıldı. 5 Ekim 1827'de Revan Kalesi Ruslar tarafından işgal edildi. 22 Şubat 1828 Türkmençay Anlaşmasıyla Revan Hanlığı, Nahcivan Hanlığı ile birlikte Ruslara geçti.

Çar Birinci Nikola, 1828 yılında yayınladığı fermanla, Revan ve Nahcivan Hanlıklarını 'Armiyanskaya Oblastı' adıyla birleştirerek, Ermeni askeri vilayetini kurduğunu ilan etti.

Bununla birlikte Nikola, burada özerk Ermeni hükümetine izin vermedi. Zira o dönemde Revan Eyaleti'ndeki Ermeni nüfusu ancak yüzde 15'ti. Ancak Ermeniler, Üçkilise (Ecmaidzin) Katolikosluğu çevresinde toplanıp çoğalmaya başladı ve bölgedeki diğer Türkler de göçe zorlanarak, 1918'de burası Ermenistan ilan edildi.

SSCB döneminde özerk Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin yönetim merkezi olan Erivan, 1991'de bağımsızlığını kazanan Ermenistan Cumhuriyeti'nin başkenti olmayı sürdürdü. Erivan'ın 1914'te 30 binin altında olan nüfusu, 1985'te 1 milyon 133 bindi. Ancak 1991 sonrasında Rusların bir bölümünün ayrılması ve Azerbaycan'la yapılan savaş sırasında Azerilerin ülkeyi terk etmesiyle şehir nüfusu azaldı. 1999 itibarıyla Erivan'ın nüfus 1 milyon dolayında tahmin ediliyor.

Gümrü (Leninakan):

Ermenistan'ın önemli şehirlerinden biri olan ve Türkiye sınırında yer alan Gümrü (Leninakan) 1924'e kadar Aleksandrapol olarak adlandırıldı.

Şehir, 1837'de Ruslar tarafından bölgede Aleksandrapol adıyla yapılan kalenin yakınlarında, 1840 yılından itibaren gelişti. Osmanlılar döneminde Türkler tarafından 'Gümrü' olarak adlandırılan kent çevresi, başlangıçta bir ticaret ve yönelim merkeziyken, daha sonra bir sanayi kenti olarak da gelişmeye başladı.

Ermenistan'ın nüfus bakımından ikinci büyük kenti olan Gümrü, yakın zamana kadar önemli bir sanayi potansiyeline sahipti. Şehirde makine, bisiklet, laboratuvar araç ve gereçleri ile gıda sanayii üretimi yapılmaktaydı. Fakat 1988'de meydana gelen ve 30 bin kadar insanın ölümüne yol açan büyük deprem, Gümrü'ye çok ağır bir darbe vurdu.

Nüfusu 1987 itibarıyla 228 bin olan Gümrü, 1988 depreminde kaybettiği 30 bin kişinin yanı sıra, harabeye dönen kenti terk edenler sebebiyle de önemli bir nüfus azalması yaşadı ve şehirdeki insan sayısı 1999 itibarıyla 180 bine indi. Gümrü'den ayrılan Ermenilerin büyük bölümü Rusya, Almanya, Hollanda ve Belçika başta olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerine dağıldı.

Türkiye sınırına 20 kilometre mesafede olan Gümrü'den Türkiye'ye açılan Akuriktu gümrük kapısı 1993 yılına kadar işlemekteydi. Ermenilerin Azerbaycan topraklarına saldırması yüzünden Türkiye'nin Ermenistan'a ambargo uygulaması Akuriktu gümrük kapısının kapanmasına yol açtı. Bu da, diğer sebeplerle birlikte Gümrü ekonomisinin büyük ölçüde bozulmasına yol açtı. Geçmişte önemli bir sanayi şehri olan Gümrü'de 1999 itibarıyla kayda değer bir sanayi tesisi bulunmamaktadır.







 
 

ormela.tr.gg
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol