İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  Gambia Gana Gine Bissau ve Guney Afrika cum.
 


GAMBİA, GANA, GİNE, GİNE BİSSAU ve GÜNEY AFRİKA CUM.



GAMBİA


DEVLETİN ADI: Gambia Cumhûriyeti
BAŞŞEHRİ: Banjul
NÜFUSU: 921.000
YÜZÖLÇÜMÜ: 10.689 km2
RESMİ DİLİ: İngilizce
DİNİ: % 85 İslâmiyet, % 8 Hıristiyan
PARA BİRİMİ: Dalasi

Afrika kıtasının en küçük devleti. Kuzey, güney ve doğudan Senegal, batıdan ise Atlas Okyanusu ile çevrilidir. Batı-doğu doğrultusunda dar ve uzun bir yapıya sâhiptir.

Târihi

Afrika’nın bu en küçük ülkesi olan Gambia, sömürgeci Avrupalıların istilâsından önce, Sudan ve Mali krallıklarına âit bir bölgeydi. Bu sebepdendir ki, ülkeye gelip yerleşmiş olan halkın ekseriyetini Mali’de krallık kuran Mandingolar teşkil etmektedir.

On beşinci asırdan başlayarak sömürgeci Avrupalılardan Portekizliler, Hollandalılar, İngilizler ve Fransızlar dalgalar halinde gelerek ülkeyi sömürme yollarını aradılar. Özellikle altın bulmak için gelen sömürgeciler ümit ettiklerini bulamayınca tabiî zenginlikler yerine esir ticâreti yapmaya başladılar. Küçük bir ülkede birçok devlet arasında menfaat çatışmaları başladı. Bu çatışmalar, 1738’de yapılan Versailles Antlaşması ile, ülkenin İngilizlere bırakılması netîcesi son buldu. 1888 senesinde tam mânâsıyla bir İngiliz sömürgesi olan Gambia, 1965’te bağımsızlığını kazandıktan sonra, önce meşrutî krallık rejimi ile yönetilmeye başlandı. 1970 senesinde ise ülkede idârî rejim olarak Cumhûriyet kabul edildi.

Fizikî Yapı

Ülke, Gambia Irmağının yatağı boyunca iki tarafta azamî genişliği 50 km’ye varan bir şerit halinde uzanır. Batıdan doğuya doğru yükselme arzeden, fakat ortalama yüksekliği fazla olmayan bir yapıya sâhiptir. Ülkenin batı-doğu doğrultusunda uzunluğu, yaklaşık 464 kilometredir. Ülke toprakları Gambia ırmağının taşması sebebiyle sel tehlikesine dâimâ mâruzdur. Bunun yanında ülkenin en önemli ırmağı olan Gambia’nın kenarlarında, bütün yatak boyunca bataklıklar, en sık görülen manzaralardır. Bu bataklıklar arasında yer alan verimli, fakat sel baskınlarına mâruz olan ovalara “banto faros” adı verilir. Nehirden kuzey ve güney istikâmetlerinde banto faros adı verilen ovalardan sonra kumlu topraklara sâhip alçak platolar yer alır.

İklim ve Bitki Örtüsü

Sıcak ve nemli bir iklime sâhiptir. Yaz ayları ülkenin yağışlı geçen mevsimidir. Kasımdan mayıs ayına kadar olan kış mevsimleri umûmiyetle yağışsız ve serin geçmektedir. Bu mevsimde sahradan ince toz tabakalarını ülkeye taşıyan rüzgârlar da etkilidir. Yağış ortalaması senelik 1000 mm’yi bulurken, sıcaklık ortalaması ise 16-43°C arasındadır.

Tabiî Kaynakları

Tabiî kaynaklar bakımından çok fakir bir ülke olan Gambia’da, özellikle kıyı bölgesindeki palmiye ağaçları, plajlarının süsü olarak nitelendirilir. Önemli bir derecede kıymete sâhib olmayan ormanlık bölgelerin yanında, mâdenler bakımından da tam bir yoksulluk söz konusudur. Yabânî hayvanlar bakımından pek fazla çeşide sâhib olmamakla berâber, nehir civarında krokodil ve su aygırları, iç kısımlarda ise oldukça bol miktarda maymun yaşamaktadır. Afrika kıtasına âit olan diğer hayvan çeşitlerine hemen hemen hiç rastlanmaz.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Yaklaşık 921.000 olan nüfûsun büyük bir kısmını Mandingo ve Volaf zenci kabîleleri meydana getirir. Halk umûmiyetle zirâat ve hayvancılıkla uğraşırlar. Ülkede ticâret ile uğraşanlar umûmiyetle İngiliz, Suriyeli ve Lübnanlı azınlıklardır.

Nüfûsun % 10’u şehirlerde yaşamaktadır. Başşehir olan Banjul ise, ülkenin en önemli şehridir. Bu şehir Gambia Irmağının bir haliç hâlinde Atlas Okyanusuna döküldüğü yerde kurulmuş olup, büyük transatlantiklerin dahi yanaşmasına müsait bir liman şehridir. Müslümanlar nüfûsun % 85 gibi bir ekseriyetini teşkil ederler. Bundan sonra çoğunluk sırasına göre Katolik, Protestan ve çok az miktarda Putperest vardır. İlköğretim parasız olmasına rağmen, okur-yazar oranı toplam nüfûsa göre % 15 gibi çok düşük bir seviyededir. Gambia Nehri ulaşıma müsâit ve ülke için yeterli olduğundan demiryoluna ihtiyaç duyulmamıştır. Karayollarının ise gelişmiş olduğu söylenemez. Bunun yanısıra mevcut karayollarının hemen hemen hepsi iklim şartlarından ve tabiat hâdiselerinden etkilenmektedir.

Ekonomi

Ekonomisi zirâate dayanır. Ekilebilen arâzilerin % 90’dan fazlasında yerfıstığı ekimi yapılır. Bundan başka pirinç, darı ve mısır da ekilen ürünler arasındadır. Hayvancılıkta, besi hayvanlarının yanısıra, kümes hayvanları da beslenmektedir. Balıkçılık hemen hemen her üründe olduğu gibi, ancak yurt içinde tüketimi yapılan bir ekonomi dalıdır. Mâdenlere sâhib olmadığı için işletmeciliğinden de söz etmek mümkün değildir. Zirâat, hayvancılık ve balıkçılığı modernize etme çalışmaları mevcuttur. Sanâyisi yoktur. Küçük îmâlathâneler, besin ve zirâat ürünleri üzerine olup, bunları fabrikalar hâline getirme çalışmaları, son senelerde önem arz etmektedir. Ticâretini umûmiyetle İngiltere, İtalya, Japonya ve Portekiz ile yapmaktadır. Yerfıstığı, deri, balmumu ve kurutulmuş balık ihraç edip; yiyecek, dokuma ve makina ithal eder. Kumlu, palmiye ağaçlarıyla süslü plajları, son senelerde Gambia’yı önemli bir turizm merkezi hâline getirmiş ve ülke ekonomisinde turizm gelirinin önemli bir yer tutmasına sebeb olmuştur.

GANA


DEVLETİN ADI: Gana Cumhûriyeti
BAŞŞEHRİ: Akra
NÜFUSU: 15.500.000
YÜZÖLÇÜMÜ: 238.533 km2
RESMİ DİLİ: İngilizce
DİNİ: c Hıristiyan, İslâmiyet, Animist (Putperest totem dini)
PARA BİRİMİ: Yeni Cedi

Batı Afrika’da Atlas Okyanusu kıyısında, aşağı yukarı dikdörtgen şeklinde bir memleket. Gana’nın; güneyinde Gine Körfezi, kuzeyinde Yukarı Volta, doğusunda Togo, batısında Fildişi Sâhili ve Yukarı Volta yer alır. Eski İngiliz sömürgeleri, Altın Sâhili ve Togoland’ın yerlerinde kurulmuş bir Cumhûriyettir. Altın Sâhili ve Togoland, 6 Mart 1957 tarihinde birleşerek, bağımsız Gana Devletini meydana getirdiler. Yâni devlet ismini, eski bir Batı Afrika krallığından almıştır.

Târihi

1600 senesine kadar Batı Afrika’daki politik ve ekonomik kuvvet, Sahranın güneyinde ve Batı Sudan’daki büyük devletlerin elindeydi. Bu devletler dâimî olarak genişleme temayülü içindeydiler.

Gana’nın içinde bulunduğu topraklar, bu devletlerden oldukça uzakta olmasına rağmen, onların dolaylı tesirinden kurtulamadı. On üçüncü asırdan îtibâren Sudanlı tüccarlar,yeni pazarlar elde etmek için, güneye doğru yayılmaya başladılar. Bunun sonucunda Gana’nın bulunduğu topraklar ile Sudan arasında iki büyük ticâret yolu meydana getirildi. Gana’nın bulunduğu topraklardaki ilk devletler, 13. asırda kurulan, zamânımızdaki ülkenin ormanlarının kuzeyinde bulunan Bono, Gonja, Banda kabilelerinin kurduklarıdır.

Ülkenin kuzey bölümünde, kuzey batılı işgalcilerin kurduğu devlette Dagomba ve Mamprusi kabileleri yer alıyordu. Bu zamanda Nijerya’dan gelen gruplar da ülkenin güney doğusunda yerleşmişlerdi.

On beşinci asırda, altına susamış Portekizli işgalcilerin, Batı Afrika ile Avrupa arasında deniz yolu bağlantısı kurmaları sonucu, bölgede hayat şartları değişmeye ve huzursuzluk artmaya başladı. Altın Sâhiline 1471 senesinde giren Portekizliler, bölgedeki altının bolluğunun farkına varmışlar ve bunu tekellerine almak için kıyıda birçok büyük taş kaleler inşâ etmişlerdir. On altıncı asırda Portekiz tekeli, Fransız, İngiliz ve Hollandalı sömürgeciler tarafından bozuldu. Daha sonra bütün kaleler Hollandalıların eline geçti. Fakat onlar da İngiliz ve Danimarkalılarla karşı karşıya kaldılar. On sekizinci asırda kıyıda bu üç devletin sâhib olduğu 40 kale kurulmuştu.

On yedinci asırda, Amerika kıtasındaki geniş talep sonucu, Avrupalılar vahşetlerini, buradaki savunmasız yerlileri esir yapıp satarak, teşhir ettiler. Esir ticâretine rağmen bölge batılıların ana altın kaynağı olma özelliğini korudu.

On dokuzuncu yüzyılın başlarında Altın Sâhilinde ticâret yapan bütün Avrupa ülkeleri, esir ticâretini yasaklamışdı. Esir tüccarlığının kısmen kalkması ve yerli kabilelerin mücâdelelerinin sonucunda, önce Danimarkalılar (1850), sonra da Hollandalılar (1872) târihlerinde bölgeden çekildiler ve İngilizleri Altın Sâhilinde yalnız bıraktılar. 1874 târihinde İngilizler bölgedeki Ashanti kabilelerinin de topraklarını işgâl ederek Altın Sâhilini bir İngiliz Kolonisi îlân ettiler.

İngilizlerin uyguladıkları zayıf politika sonucu Ashanti kuvvet olarak tekrar ortaya çıktı. Altın mâdenleri için daha çok emniyet ihtiyacı ve bölgede Fransız ve Alman faaliyetleri, İngilizleri daha faal bir politika tâkip ettirmeye zorladı. 1886’da İngilizler, Ashanti kabilesini tekrar işgâl ettiler. 1901 târihinde sömürge oldu.

Yirminci asırda Altın Sâhilinin ekonomisi, orman çiftçilerinin kakao yetiştirmedeki başarıları sonucu, hızla gelişmeye başladı. Bunun sonucunda yeni demiryolları, yeni okullar ve hastahâneler ve Tokoradi limanı inşâ edildi.

1925 târihine kadar memleket, İngiliz vâlisinin yönetimi altındaydı. 1925 târihinden sonra yasama meclisine yerli üyeler de seçilmeye başlandı. 1946 târihinde ise meclis âzâlarının çoğunluğu Afrikalıydı.

1950’lerin sonuna doğru ise Altın Sâhilinde, halkın kendi kendisini yönetmesi için kampanya açıldı, gösteriler yapıldı, isyanlar çıktı. Bunların sonucunda 10 Ocak 1951 senesinde yeni bir anayasa îlân edildi ve halk dış işleri, savunma, adâlet ve mâlî konular dışında söz sâhibi oldu.

1951 senesinde yapılan seçimler sonucunda ABD’de eğitim görmüş genç bir sosyalist olan Kuvame Nkrumah başkanlığındaki Halk Kongresinin partisi iktidara geldi. 1957 târihinde Altın Sâhili devleti, şimdiki Gana Devletini meydana getirerek, Birleşmiş Milletler Teşkilâtının ve İngiliz Milletler Cemiyetinin üyesi oldu. Aynı sene İngiliz Togoland’ı halkının isteği ile Gana ile birleşti.

1960 senesinde, Gana bir Cumhûriyet ve Nkrumah da hayat boyu devlet başkanı oldu. Halk Kongresi Partisi memleketin tek partisi hâline geldi. Devlet Başkanı Nkrumah, Pan-Afrikanizm ve bağlantısız fikirleri benimseyen bir lider olarak meşhur oldu. Bunun yanında Afrika sosyalizmi gibi fikirleri sonucu Amerika dahil birçok ülkeyle arası açıldı. Kendisine birçok başarısız suikast teşebbüsleri yapıldı. Sonra soldan ve sağdan tevkifler olunca idâre daha sertleşti. 1966 senesinin Şubat ayında Nkrumah, Çin ziyâretindeyken, ordu ve polis işbirliğinde askerî darbe yapıldı. Milî Kurtuluş Konseyi kuruldu. Konsey yeni bir anayasa hazırladı. Buna göre, devlet başkanının yürütme selâhiyeti olmayacak, yeni meclis 140 üyeli olacaktı. Yeni kurulan partilerden bir seçim sonucu, Kofi Busia’nın başkanlığındaki İlerici Parti iktidâra geldi. Nkrumah’ın en büyük düşmanı olan Busia, başbakan oldu. 1971’de kakao fiyatlarının milletlerarası piyasada tekrar düşmesi iktisâdî kriz doğurdu. 1972 senesinin Ocak ayında Albay Ignatius Acheampong’un önderliğinde yeni bir askerî darbe yapıldı. Parlamento ve partiler feshedildi. Rüşvetin yaygınlaşması ve halktaki hoşnutsuzluklar neticesi 1978’de o da istifâ etti.

4 Haziran 1979’da tekrar hükümet darbesi oldu. Yönetimi ele geçiren genç bir hava subayı J.Rawlings, eski darbeci Ignatius’u kurşuna dizdirdi. 24 Eylül 1979’da parlamenter demokrasiye dönüldü. Yapılan seçimleri Nkrumah’ın Halk Partisi kazandı. İktisâdî durum yine kötüye gitti. Enflasyon % 100’ün üzerine tırmandı. J.Rawlings tekrar ihtilâl yaparak, bütün yetkileri elinde topladı ve Geçici Millî Savunma Konseyi kurdu. Birisi 7 Mart 1984’te olmak üzere, bundan sonra J.Rawlings’e karşı iki başarısız darbe teşebbüsünde bulunuldu. Bugün hâlâ yönetim Geçici Millî Savunma Konseyi başkanı J.Rawlings’in elindedir.

Fizikî Yapı

Gana’nın, Gine Körfezinde, doğu-batı istikâmetinde, 530 km uzunluğunda olan bir kıyısı vardır. Ülke kabaca bir dikdörtgen şeklindedir. Ülkede başlıca iki plato vardır. Bunlardan birisi Togo-Akwapim Tepeleri, kuzeydoğu-güneybatı istikâmetinde uzanır. Azamî yükseklik 900 metredir. İkincisi ise Ashanti- Kwhau Tepeleri olup, kuzeybatı-güneydoğu istikâmetindedir. Azamî yükseklik 600 metredir.

Gana’nın en büyük nehri Volta’dır. Volta ve kolları (Beyaz Volta, Kara Volta, Oti ve Daka), Açanti ve Kwahu platolarının güney ve batısında kalan topraklar dışında Gana’nın bütün topraklarını sularlar. Togo Akwapim Tepeleri ve deniz arasında Akra Ovaları yer alır. Gana dünyânın en büyük sun’î gölüne sâhiptir. Volta Nehri üzerinde 1965 senesinde yapılan baraj gölü, yaklaşık 10.000 km2lik bir sâhayı kaplamakta olup, uzunluğu 400 km civârındadır. Başka önemli bir göle sâhip değildir.

İklim ve Bitki Örtüsü

Gana iki büyük rüzgârın etkisindedir. Atlas Okyanusundan esen serin ve nemli muson rüzgârları ile ülkenin kuzeyinde bulunan büyük Sahra’dan esen kuru, sıcak ve toz taşıyan harmattan rüzgârları, bu ülke iklimine tesir eden rüzgârlardır. Bu rüzgârlar, Gine üzerinde karşılaşırlar. Bir hava akımının diğerine üstünlük sağladığı zamanlara göre mevsimleri kurak veya yağışlı geçer. Sıcaklık ortalamalarında kıyı kesimlerle iç kesimler arasında bariz farklılık göze çarpmaz. Kıyı kesimlerinde 26°C olan senelik sıcaklık ortalaması, iç kesimlerde 29°C civârında olur. Sıcaklığın en yüksek olduğu mevsim şubat ve nisan ayları arasıdır. Senelik yağış ortalaması bölgelere göre 1000 milimetre ile 2000 milimetre arasında değişmektedir.

İklim

Güneybatı bölgelerinde iki metreye yaklaşan yağış ortalaması, Kumasi’de 1500 mm, Navrongo’da ise 1000 mm civârındadır. Ülkenin güneybatısı yağış ortalamasının en yüksek olduğu bölge olmasına rağmen, güneydoğu kesimi yarı kurak bir iklime sahiptir. Yağış miktarı 0,8 metredir.

Tabiî Kaynakları

Gana’nın dar kıyı şeridinde, bodur çalılıklar, çayırlıklar ve yer yer görülen bataklık bitkileri, özellikle sedir ağaçları hakim bitki örtüsüdür. Dar kıyı şeridinden sonra gelen Kwahu yaylası iri gövdeli ve kerestesi makbul ağaçlarla (Baobab Afrika maunu, sapel gibi ağaçlar) dolu tropikal ormanlarla, ülkenin en kuzey kısımları ise kurak savan alanları ile kaplıdır.

Mâdenler bakımından oldukça zengindir. Avrupalıların buraları sömürge yapmak için cezbeden mâdenler, bu özelliklerini hâlen muhâfaza etmektedir. Altın, elmas, boksit, manganez, demir, nikel, grafit, ilmenit ve granit önemli mâdenlerdir. Senede 27 ton altın üretimi ile dünyâda 5. sırada yer alır, 250.000 ton manganez üretimi ile de dünyâda dördüncüdür. Ülkede bulunan yabânî hayvanlar, bütün Afrika ülkelerinde olduğu gibidir. Eskiden bol olan hayvan türleri, günümüzde balta girmemiş ormanlar ve tabiîliğini muhâfaza eden bölgelerin azalması sebebiyle eskiye nisbetle azalmıştır. Pekçok kuş türlerinin yanısıra, sürüngenler, çeşitli türlerde bol miktarda maymunlar, antiloplar, leoparlar, yaban sığırları ve Afrika filleri, geniş tropik ormanların verdiği zenginliği âdetâ süslemektedir. Uyku hastalığına sebeb olan çeçe sineklerinin çokluğu, büyükbaş hayvanların azalmasına sebeb olmaktadır. Koyun, keçi ve tavuk oldukça fazladır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

15.500.000 civârında nüfûsa sâhib olan Gana’da, bu nüfûsu başlıca yedi etnik grup meydana getirmektedir. Bunlar Asanti, Bronlar, Fantiler, Galar, Eweler, Dagomlar ve Marpursilerdir. Bu grupların herbiri kendi dilini konuşur. Resmî dil İngilizcedir. Çoğunluk bu dili kullanır. Son yıllardaki şehirleşme, grupların karışmalarını sağlamıştır. Kabîlelerin nüfus dağılımı: Asanti ve Fanti kabile mensupları % 44, Ewe, Ganya, Dogambo, Mamprusi ve Fulbe kabile mensupları % 56’dır. Kişi başına düşen millî gelir 400 dolar civârındadır.

Dinlerine göre nüfus dağılımı: Hıristiyanlar % 63, Müslüman % 16, ilkel dinlere bağlı olanlar % 21’i teşkil etmektedir.

Başlıca şehirleri:

Akra (Accra):

Ülkenin başşehri olan Akra’nın nüfûsu bir milyondur. Afrika’nın en modern şehirlerindendir. Akra, Gana’nın ticâret, sanâyi ve kültür merkezidir. Kumasi: Ülkenin ikinci büyük şehridir. Orman içindeki bu şehrin nüfûsu 949.113’tür. Sekondi-Takoradi: Ülkenin üçüncü büyük şehridir. Nüfûsu 103.653’tür. Sekondi ve Takoradi şehirlerinin birleşmesiyle meydana gelmiş, Pra Nehrinin ağzında kurulmuştur.

Eğitim:

İlk ve orta dereceli okullarda eğitim mecburi ve parasızdır. Üç üniversitesi ve birçok yüksek okulu vardır. Okur-yazar oranı % 53,2’dir.

Kültür:

On dokuzuncu asırdan beri İngilizlerin idâresinde olması sebebiyle, iktisâdî hayatında, kültüründe, örf ve âdetlerinde İngilizlerin tesirleri açıkça görülmektedir. Resmî dili ve öğretim dili İngilizcedir. Bütün yayınlar İngilizcedir. Sanatta da Avrupa tesiri görülmektedir. Kadınların çoğu geleneksel elbiselerini, erkekler ise umûmiyetle batı tipi elbise giyerler. Müslümanlık hızla yayılmaktadır.

Siyâsî Hayat

1957’de bağımsızlığını kazanan ve 1960’da Cumhûriyet îlân edilen Gana’da siyâsî istikrar bir türlü temin edilemedi. Son olarak 1979’da kurulan Üçüncü Cumhûriyet de askerî bir darbeyle devrildi. Bugün yönetim, Geçici Millî Savunma Konseyi başkanı J. Rawlings’in elindedir.

Ekonomi

Yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından zengin olan Gana, siyâsî istikrar sağlanamadığından ekonomik yönden yeteri kadar kalkınamamıştır.

Tarım:

Gana, dünyânın en büyük kakao üreticisidir. Yaklaşık dünyâ kakao üretimi içerisindeki payı üçte birdir. Yıllık üretim üç milyon tona yakındır. Bu yüzden kakao fiyatlarının düşmesi zaman zaman kritik siyâsî sonuçlar doğurmuştur. Kakao tarımı ülkenin hemen hemen her yerinde; fakat küçük işletmeler hâlinde yapılır. Ayrıca kauçuk, kahve, hubûbat, hindistancevizi, palmiye yağı, muz ve fındıkgillerden birçok ürün yetiştirilir. Ormanlarında kerestelik çok ağaç bulunur. Ormanların kuzeyinde, hintelması, yerfıstığı, mısır, pirinç yetiştirilir. Köylerin çoğunda meyve ağaçları, sebze çiftlikleri yer almaktadır. Kakaodan sonra en önemli ihrâç maddesi kauçuk, kahve ve hindistancevizi içidir.

Hayvancılık:

Çok sayıda bulunan çeçe sineği, ülkenin güneyinde sığır çiftliklerinin kurulmasına mâni olmaktadır. Bu durumda, kuzeyde Akra Vâdisinde sığır yetiştirilmekte ve güney taraftaki pazarlarda satılmaktadır.

Koyun, keçi ve kümes hayvanları ülkenin her tarafında yetiştirilir. Şimdi bol miktarda yumurta ve tavuk eti ihraç eder duruma gelmiştir. Nehir ve deniz sâhillerinde önemli miktarda balıkçılık yapılmaktadır.

Sanâyi:

Deri sanâyii, mücevher işlemesi, giyim sanâyi, demircilik ve çömlekçilik, mobilya ve kontrplâk îmâlathâneleri, sabun, çuval, lâstik fabrikaları petrol rafinerisi vardır. Sebze ve balık konserveciliği, kayık malzeme yapımı sanâyi, kereste îmâlatı, elbise, meşrubât, büsküvi, sigara, kibrit, mobilya ve briket sanâyii başlıca sanâyi dallarıdır.

Ticâret:

İç ticâret daha ziyâde mahallî bölgeler arasında yapılır. İthâlâtın % 85’ini dayanıklı gıdâ maddeleri teşkil etmekte olup, bunun çoğu Avrupa’dan gelmektedir.

İhrâç ürünlerinin başında kakao gelmekte ve ihrâcâtın % 70’ini teşkil etmektedir. Akra bölgesinde elmas ticâreti çok önemlidir. Ancak bu elmas ve altın ticâreti hâlen İngilizlerin elindedir. Diğer mâdenler arasında manganez önemlidir.

Gana, ticâretini ve nakliyesini deniz yoluyla yapmaktadır ve bu nakliyeyi de yabancı gemilerle yerine getirmektedir. Akra ve Kumasi önemli ulaşım merkezleridir.

Ulaşım:

28.300 km’lik kara yolunun, ancak 7500 km’si asfalttır. 1350 km’lik demiryoluna sâhiptir. Nehir ve deniz ulaştırmacılığı da yapılmaktadır. Ülkedeki dört hava alanının en moderni olan Akra hava alanı, Amerikalı ve Avrupalı mîmarların hazırladıkları çok modern tesislere sâhiptir.

GİNE


DEVLETİN ADI: Gine Cumhûriyeti
BAŞŞEHRİ: Konakri
NÜFUSU: 7.232.000
YÜZÖLÇÜMÜ: 245.857 km2
RESMİ DİLİ: Fransızca
DİNİ: % 85 İslâmiyet, % 5 Putperest, % 10 diğerleri.
PARA BİRİMİ: Gine Frankı

Batı Afrika sâhillerinde, 10° kuzey enlemi üzerinde bulunan, batısında Atlas Okyanusu, kuzeyde Gine-Bissau, Mali, Senegal, doğuda Mali ve Fildişi Sâhili, güneyde Sierra Leone ve Liberya ile çevrili ülke.

Târihi

Gine târihiyle ilgili çok eskilere dayalı teferruatlı bilgi bulunmamaktadır. Nijer havzasının bulunduğu Yukarı Gine bölgesinde, çok eskilerde pekçok Afrika krallığının kurulduğu bilinmektedir. İslâmiyeti yaymak için dünyânın her tarafına dağılan Müslümanlar, 11. asırda buralara gelerek İslâmiyeti yaydılar. Halk da hak din olan İslâmiyeti kabul ederek, Müslüman oldu. İslâmiyetin kuvvetli olduğu ilk zamanlarda halk güçlü devletler kurdu. Bu devletlerden Futa-Djalon’da kurulan devlet en önemlisidir.

Avrupa’nın orta çağlarda başlayan ve her çağda devâm edegelen sömürgecilik zihniyeti ve fiiliyâtı 1600’lü yıllarda Gine’yi tehdit etmeye başladı. Bu zamanda ülkeye gelen Portekizliler, bugünkü Gine topraklarına yerleşememişlerdi. Fakat 19. asrın ortalarında bu ülkeye gelen Fransızlar, ülkeye hâkim olmuşlardır.

1896 senelerinde ülkenin iç kısımlarına kadar iyice nüfûz ederek ülkeyi diğer sömürgelerine yaptığı gibi insanlık dışı bir muâmeleyle sömürüye tâbi tutan Fransa, İkinci Dünyâ Savaşı sonunda sömürgeciliğe karşı yoğunlaşan mücâdele karşısında fazla dayanamadı. Fransa Cumhurbaşkanı General De Gaulle, Gine’nin, bağımsızlık mücâdelesi karşısında halk oylamasına gidilmesini istedi. Yapılan halk oylaması sonucunda Gine halkı bağımsızlığı tercih etti. Eylül 1958’de bağımsızlığını îlân ederek, cumhurbaşkanlığına bağımsızlık mücâdelesinin en önde gelen liderlerinden biri olan Ahmed Sekav Toure getirildi.

Bu târihten sonra, Gine’den Fransızların tamâmına yakın kısmı çekildi. 1961 senesinde Mali ile birlikte Afrika Devletleri Birliğini kurdular. Önce Rusya, Çin, Çekoslovakya gibi sosyalist ülkelerden yardım aldı. 1968’de yeniden cumhurbaşkanı seçilen Ahmed Sekav Toure, radikal bir rejime döndü. Bir sürü karışıklıklarla 1974’e gelindi. 1974’te Sekov Toure tekrar cumhurbaşkanı seçildi. 1984’te ölünceye kadar bu makamda kaldı. 3 Nisan 1984’te Albay Lansana Conte komutasında ordu bir darbe ile idâreye el koydu. Millî Düzenleme Konseyi kuruldu. Günümüzde konsey idâresi devâm etmektedir.

Fizikî Yapı

Gine’nin batıda Atlas Okyanusu ile olan yaklaşık 500 km uzunluktaki kıyısı, girinti ve çıkıntılarla dolu olup, burada çok sayıda küçük adacıklar bulunmaktadır. Bu kıyılardan Atlas Okyanusuna pekçok akarsu dökülür. Akarsular çok büyük değildir. 40-80 km arasında değişen alçak kıyı şeridinden sonra doğuya doğru arâzi, basamaklar hâlinde yükselerek Futa-Djalon adı verilen ortalama 1000 m yüksekliğe sâhip dağlık bölgeye erişir. Bu dağlık bölgenin güneydoğusunda yer alan yaylalar, ülkenin güney doğusundaki dağlık bölge ile Futa-Djalon dağlık bölgesi arasında köprü vazîfesi görür. Güneydoğudaki dağlık bölge, ülkenin en yüksek kesimidir. Nimba Dağları adı verilen bu bölgenin en yüksek noktası 1768 metredir. Futa-Djalon bölgesinin doğusunda, Nimba bölgesinin ise kuzeyinde kalan kesim ovalıktır. Afrika kıtasının önemli nehirlerinden olan Nijer ve kolları bu ovayı sulamaktadır. Batıda Atlas Okyanusuna dökülen pekçok akarsudan en önemlileri Bafing ve Mila’dır. Ülkede pekçok baraj gölü bulunmasına karşılık, önemli derecede büyük tabiî göle sâhip değildir.

İklim

Ekvatora çok yakın bir bölgede bulunmasının, ülkenin ikliminde önemli tesiri vardır. Sıcak ve nemli bir iklime sâhiptir. Nisan-kasım ayları arası ülkede yağışların bol olduğu mevsimdir. Yağışlar dâimâ yağmur şeklinde olup, iç kesimlerde kıyı kesimlere nisbeten daha azdır. Bol yağış alan batı kısımlarında senelik yağış ortalaması 4300 milimetredir. Sıcaklık ortalaması ise yaklaşık 27°C dir.

Tabiî Kaynaklar

Ülkenin batı kıyılarında akarsuların okyanusa döküldüğü yerlerde meydana gelen bataklıklar, mangrov denilen bataklık bitkileriyle kaplıdır. Tropikal bölgelerin tipik bitkisi olan palmiye ağaçlarının da bulunduğu bölgenin doğusunda, Futa-Djalon bölgesine kadar olan yerlerde bol yağışlı tropikal ormanlar yer alır. Bu bölgede yaygın olan bir bitkinin türü de sürüngen otlardır. Yüksek kesimlerde tropikal ormanlar yerlerini savanlara bırakır. Özellikle Futa-Djalon bölgesinde muz, narenciye ve ananas çok rastlanan bitki türüdür.

Yabânî hayvanlar yönünden de zengin olan Gine’de tropikal ormanlarda yaşayan hayvanlardan aslan, kaplan, su aygırı, maymun ve timsaha çok sık rastlanır.

Tabiî zenginliklerinden mâdenler, küçümsenmeyecek derecededir. Dünyâ boksit rezervinin % 20’si Gine’dedir. Demir, altın ve elmas mâdenleri bol miktardadır. Bu mâdenler sömürgeci Avrupalıları buralara çekip ülkeyi yüzyıllarca sömürmelerine sebeb olmuştur.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Yaklaşık 7.232.000’i bulan nüfûsunu 16 farklı etnik grup teşkil etmektedir. Fulani veya Peul denilen grup en önemlisidir. Ayrıca Susu, Landuman, Malinke, Kissi, Gerze ve Kurankolar, nüfûsu meydana getiren etnik grupların başında gelir. Resmî dil Fransızca olmasına rağmen, halk kendi lehçelerini konuşur. Gine’de eğitim ve öğretim devlet tarafından parasız olarak yapılmaktadır. Okuma yazma bilenlerin oranı toplam nüfûsa göre % 28,3 gibi çok düşük bir seviyededir.

İnsan hak ve hürriyetlerinin savunucusu şeklinde görünen batılı Fransızlar, buradaki Müslüman halka, hem kendi kültürlerini vermek için, hem de hakîkî saâdete sebeb olan İslâm dîninden onları uzaklaştırmak için, okuma yazma oranını da alt seviyede tutmuşlar, her zaman olduğu gibi, Haçlı zihniyetlerini göstermişlerdir.

Halkın çoğunluğu köylerde yaşar ve çiftçilikle uğraşır. Şehirlerde yaşayanlar toplam nüfûsun % 13’ünü teşkil etmektedir. Halkın çoğunluğu Müslümandır. Az bir kısmı Putperest olup, % 1 nisbetinde ise Hıristiyan vardır. Başşehri olan Konakri, Gine’nin en önemli ticâret ve kültür merkezidir. Halk arasında el sanatlarından tahta oymacılığı son derece yaygındır.

Siyâsî Hayat

Gine, 1958’de bağımsızlığına kavuştuktan sonra, başkanlık rejimine dayanan cumhûriyet rejimini tercih ve tesis etmiştir. Devlet başkanı halk tarafından 7 yıl için seçilir. Parlamento, beş yıl için yine halk tarafından seçilen 75 üyeli Millet Meclisinden meydana gelir. Devlet başkanı, aynı zamanda hükûmetin de başkanıdır. İlk devlet başkanı Ahmed Sekav Toure’dir. Dünyâ siyâsetinde tarafsız bir tavır takınan Gine, Birleşmiş Milletler ve Afrika Birliği üyesi olup, anayasası, Afrika’da devletler arasında bir birlik ve bütünlük kurulması, ayrıca birleşme yönündeki çabaları netîceye ulaştıracak bir yapıya sâhiptir. Darbeler yüzünden siyâsî bir istikrar sağlanamamıştır. Halihazırda 1984’te kurulan Millî Düzenleme Konseyi tarafından yönetilmektedir.

Ekonomi

Tarıma dayalı bir ekonomiye sâhib olan Gine’de, nüfûsun % 80’i tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Zengin mâden yatakları ekonomik yapının değişmesi açısından önemli bir faktördür. Ülke akarsularının meydana getirdiği çavlanlar, hidroelektrik santrallerin kurulması ve enerji üretiminin yanısıra alüminyum üretiminde de önemli rol oynamaktadır. Yetiştirilen tarım ürünleri ülke ihtiyâcı için kullanılmaktadır. Gine’de yetişen tarım ürünlerinin başında pirinç, mısır, hurma, muz, ananas gelmektedir. Yayla bölgesinde en önemli zirâat ürünü ise kahvedir. Patates, yerfıstığı, pamuk ve tütün de yetiştirilen diğer zirâat ürünlerindendir. Yeterli seviyede hidroelektrik santralleri ve boksit üretimi, ekonominin gün geçtikçe gelişen kolunu teşkil etmektedir. Üretilen boksit işlenerek alüminyum hâline getirilip ihraç edilmektedir. Başşehir yakınlarında çıkarılan önemli miktardaki demir, ülke ihtiyâcını rahatlıkla karşılamaktadır. Altın üretimi yıllık 150 kilodur. Senede 100.000 kırat elmas üretilerek ülke ekonomisine büyük katkısı bulunmaktadır.

Tam mânâsıyla bir ağır sanâyi kurulamamıştır. Yabancı sermâye yatırımları ile kurulmuş olan sanâyi üniteleri mevcuttur. Elmas, demir ve boksit mâdenlerini işleyen tesisler vardır. Ayrıca tropikal ormanlardan elde edilen değerli keresteleri işlemek için kurulan fabrikalar, mobilya, sigara ve lastik fabrikaları sanâyinin belli başlı fabrikalarıdır. Hayvancılık, özellikle koyun ve keçi yetiştiriciliği şeklinde yapılmaktadır. Tahta oymacılığı yönünde gelişmiş olan el sanatları ekonomiye kayda değer bir katkıda bulunmaktadır.

Dış ticâretinde ihrâcatının büyük bölümünü alüminyum, boksit, demir ve elmas teşkil ederken, kahve ve kereste de ihraç edilen tarım ürünlerinin başında gelmektedir. Sanâyi mâmulleri, otomobil, makina ve çeşitli âletleri ithal etmektedir. Ülke 28.000 km uzunlukta karayolu, 805 km uzunlukta demiryolu ve iki hava alanı ile büyük tonajdaki gemilerin yanaşabildiği limana sâhiptir.

GİNE-BİSSAU


DEVLETİN ADI: Gine-Bissau Cumhuriyeti
BAŞŞEHRİ: Bissau
NÜFUSU: 1.015.000
YÜZÖLÇÜMÜ: 36.125 km2
RESMİ DİLİ: Portekizce
DİNİ: % 30 İslâmiyet, % 5 Hıristiyan, % 65 Putperest.
PARA BİRİMİ: Gine Bissau Pesosu

Batı Afrika’da Atlas Okyanusu sâhillerinde Kuzeyden Senegal, güney ve doğudan Gine ile çevrili ülke. Yakın zamâna kadar Portekiz Ginesi olarak biliniyordu.

Târihi

Gine-Bissau’nun bilinen ilk târihi, 1466’da Portekizli Nuno Tristao’nın buraya, Portekiz adına gelerek hâkim olmaya çalışmaları ile ilgilidir. Burada çeşitli ticâret merkezleri kuran Portekizliler, özelikle 16-19. asırlar arasında sâdece esir ticâreti yapmışlardır. Portekizliler 19. asra kadar ülke topraklarına hâkim olmaktan ziyâde esir ticâreti için kurdukları merkezlerle yetinmişlerdi. 1886 senesinde ülke sınırları tesbit edilerek, tam mânâsıyla bir sömürge hâline getirildi. Bugünkü sınırları ise 1905 senesinde tesbit edilmişti.

1950 senesinde Amilcar Cabral liderliğinde millî bir siyâsî parti kuruldu. Bissaulular tarafından kurulan bu parti ülkede bağımsızlık savaşını başlattı. Gine-Bissau’nun idâresinde yönetimde söz sâhibi olmalarına rağmen, halk tam bir bağımsızlık için mücâdelesine devâm etti. Komşuları olan Gine ve Senegal’in bağımsızlığına kavuşması, bu ülke halkının kendi bağımsızlık mücâdelesinde bir destek oldu. Bu destek sâyesinde halk kendilerine bağımsızlık hakkı tanımayan Portekizlilere karşı 1963’te silâhlı mücâdeleye başladı. Sürekli bir mücâdele netîcesinde iç kontrolü tamâmen ele geçiren Gine-Bissau halkının bağımsızlığını kabul etmemekte direnen Portekiz, 1974’te meydana gelen hükûmet değişikliği netîcesinde Gine-Bissau’nun bağımsızlığını tanıdı. Ülke, Gine-Bissau Cumhûriyeti adıyla bağımsızlığına kavuştu. Luis de Almeida Cabral ilk devlet başkanı seçildi. 1980’de askerî bir darbe sonucunda yönetimi dokuz üyeli Devrim Konseyi ele geçirdi. 1984’te yapılan seçimlerle demokrasiye geçildi ve seçimleri kazanan Devrim Konseyi başkanı Vieiro devlet ve hükümet başkanı seçildi. 1989’da yapılan seçimleri tekrar Vieiro kazandı. Halihazırda devlet ve hükümet başkanlığını sürdürmektedir.

Fizikî Yapı

Yaklaşık 36.125 km2lik bir yüzölçümüne sâhib olan ülkenin, hemen hemen tamâmı alüvyon ovasından meydana gelmektedir. Atlas Okyanusu kıyılarına yakın olan Bissagos Takımadaları da Gine-Bissau’ya âittir. Komşusu olan Gine’deki Futo-Djalon Platosunun kumtaşlı alçak uzantılarının yüksekliği 300 m’ye erişemediği güneydoğu bölgesi, Gine-Bissau’nun en yüksek kesimidir. Ülkenin akarsuları umûmiyetle buradan çıkar ve Atlas Okyanusuna dökülür. Bu akarsulardan en önemlileri; Corubal, Geba ve Cacheu ırmaklarıdır. Yağış mevsimlerinde taşmaları ve arâzinin fazla eğimli olmaması sebebiyle özellikle kıyı bölgelerinde bataklıklar meydana getirirler. Atlas Okyanusu kıyıları çok girintili çıkıntılıdır. Özellikle ırmak yataklarında denizin aşındırması netîcesinde meydana gelen uzun mesâfeli haliçler, bol miktardadır. Ülke önemli bir göle sâhip değildir.

İklimi

Gine-Bissau’da genel olarak ekvator iklimi hüküm sürer. Nem ve sıcaklık yüksek olup, senelik sıcaklık değişimi hemen hemen yok denecek kadar azdır. Yağışlar yağmur şeklinde olup, umûmiyetle sağnak hâlindedir. Senelik yağış miktarı ortalama 2000 mm üzerindedir. Mayıs-kasım ayları arası yağışların bol olduğu mevsimdir.

Tabiî Kaynaklar

Çoğunluğu bataklıklarla kaplı olan ülkede bataklık bitkileriyle birlikte tropikal ormanlar, ülke yüzölçümünün önemli bir bölümünü kaplar. İç kısımlarda az bir bölümde tropik ormanlar yerini savanlara bırakır. Tropikal ormanlarda yaşayan hayvanlardan kaplan, fil ve bataklıklarda yaşayan timsahlar, Gine- Bissau’da bulunan yabânî hayvanların en çok görülenidir. Yeraltı kaynaklarından petrol ve boksit mâdenleri, yüzölçümü çok küçük olan ülkenin önemli yeraltı zenginliklerindendir.

Nüfus ve Sosyal Hayat

1.015.000’in üzerindeki nüfûsu yerli Balante, Fulanı ve Mandyoko kabîleleri ile “Assimilados” denilen Portekiz asıllılar ve melezler teşkil eder. Başşehri olan Bissau, ülkenin en önemli şehri ve limanıdır. Nüfûsun yaklaşık altıda biri başşehir ve civârında yaşamaktadır. Portekizce resmî dil olmasına rağmen, halk arasında yerli diller konuşulmaktadır. Nüfûsun hemen hemen yarısı Müslümandır. Çok az bir miktarda Hıristiyan bulunan ülkede, kalan halk ise Putperesttir. Portekiz sömürgesi olduğu zamanlarda eğitim ve öğretime hiç önem verilmediği gibi, bu yönde yapılan çalışmalar da sömürgeciler tarafından dâimâ engellenmekteydi. Bu sebepten okuma yazma bilenlerin sayısı % 10 gibi çok düşük bir seviyededir. Halk umûmiyetle çiftçilikle uğraşmaktadır. Pirinç, Gine-Bissau halkının temel beslenme maddesidir.

Siyâsî Hayat

Gine-Bissau bağımsızlığına kavuştuğu 1974 senesinde Cumhûriyet rejimini kabul ederek altı sene bu yönetim şekliyle idâre edildi. Fakat 1980 senesinde yapılan bir hükümet darbesi netîcesinde, ülke yönetimi General Joao Bernardo Vieria eline geçti. Ülke, Birleşmiş Milletler ve Afrika Birliğine üyedir.

Ekonomi

Tarıma dayalı bir ekonomik yapıya sâhiptir. Evvelce de pek iyi olmayan ekonomisi, bağımsızlık savaşı yıllarında büyük sarsıntıya uğradı. Ormancılık zirâatten sonra ekonominin ikinci ana kaynaklarındandır. Tarım ürünlerinden pirinç, hindistan cevizi, manyok, tatlı patates, mısır ve yer fıstığı en önemlileridir. Hayvancılık umûmiyetle savan bölgelerinde büyük baş hayvan besiciliği olarak yapılmaktadır. Yeraltı zenginliklerinden yeteri kadar faydalanılamamaktadır. Bir miktar petrol üretilmesine rağmen, boksit üretimi yapılamamaktadır.

Sanâyi mevcut değildir. Mevcut fabrikalar umûmiyetle zirâat ürünlerini işlemek içindir. Bunun yanında bir petrol rafinerisi ve sabun fabrikaları mevcuttur. Demiryolunun bulunmadığı ülkede karayolları da yeterli değildir. Yurtiçi ulaşım, fizikî yapısının bir netîcesi olarak daha ziyâde ırmaklar ve bunları birbirine bağlayan kanallarla yapılmaktadır.

Ülke ticâretinde tekstil ve sanâyi ürünleri, ithâlâtının temelini teşkil ederken, hurma yağı, hindistancevizi, yerfıstığı ve kereste ise ihraç ürünlerindendir.

GÜNEY AFRİKA CUMHÛRİYETİ


DEVLETİN ADI: Güney Afrika Cumhûriyeti
BAŞŞEHRİ: Cape Town(Yaşama),Pretoria(Yürütme),Bloem Fontein (Yargı)
NÜFUSU: 38.160.000
YÜZÖLÇÜMÜ: 1.125.815 km2
RESMİ DİLİ: Afrikaner, İngilizce
DİNİ: Hıristiyanlık, İslâmiyet
PARA BİRİMİ: Rand

Afrika kıtasının güney ucunda 22°10’-34°55’ güney enlemleri ile 16°30’-32°55’ doğu boylamları arasında yer alan ülke. Afrika’nın güneyinin yaklaşık yarısını kaplar. Güneybatıda Atlas Okyanusu, güney ve doğuda Hint Okyanusu, kuzeydoğuda Swaziland, Mozambik ve Rodezya, kuzeyde Botswana, kuzeybatıda Namibya ile çevrili olan Güney Afrika Cumhûriyetinin sınırları içerisinde, topraklarının ortadoğu kesiminde Lesotho Devleti bulunmaktadır. Dünyâda, ırk ayrımının en şiddetli bir şekilde vukû bulduğu ülke olması ile tanınmaktadır.

Târihi

On beşinci asır öncesinde Avrupalılar için meçhul olan ülke, 1488’de Bartholomeu Dias’ın Ümit Burnunu geçmesi ile tanındı. Avrupalılar için yeni bir Hindistan yolu olan Ümit Burnu, stratejik bir önem kazandı. Güney Afrika hakkında târihî bilgiler bu târihten sonra başlar. Avrupa ile Hindistan arasında seferler yapan İspanyol, Hollandalı, Portekizli ve İngiliz gemiciler için Güney Afrika sâhilleri bir uğrak noktası olmuştur. Hollandalı, Jan Von Riebeek isimli bir doktor, 1652 senesinde çalışmakta olduğu Hollanda-Doğu Hindistan Şirketi adına Güney Afrika sâhilerindeki şimdiki Cape Town şehrinin bulunduğu Tavola Körfezinde, ticâret gemileri için depo ve levâzım istasyonu kurdu. On yedinci yüzyılın ortasında kurulan bu ticârî üs aynı yüzyılın sonlarında koloni (sömürge) hâline getirildi. Bu ülke topraklarını sömürge yapmak isteyen İngilizler, Fransızların bölgeyi işgâl etmelerini engellemek perdesi arkasında, bölgeyi işgâl ettiler ve kendi sömürgeleri arasına kattılar. Bu işgâl, sözkonusu Avrupa devletleri arasında 1815 senesinde yapılan bir anlaşma ile kabul edildi.

Avrupalıların buralarda ilk sömürge kurmaları esnâsında yerli halka karşı yapılan ırk ayrımı politikası, 1807’de İngilizlerin çıkarttığı kânunla kaldırıldı. Fakat azınlıkta olan Boer adı verilen çiftçiler tarafından ırk ayrımı şiddetle tatbik edildi. Bu kânunun kalkmaması karşısında Boerler, 1836’da sömürge topraklarından ayrılarak iç kısımlara doğru göç ettiler ve ırkçılıklarını buralarda sürdürdüler.

İngiltere sömürgesinden sırasıyla 1852 ve 1854 senesinde Orange ve Transvaal adı ile iç işlerinde bağımsız yeni iki sömürge kuruldu. İç kesimlere yerleşen Boerlerle İngilizler arasında ilk zamanlar mevcut olan ılımlılık, gün geçtikçe soğuk harbe ve nihâyet iki Boer Devletinin İngiltere’ye savaş îlânı ile sıcak harbe dönüştü. Sömürgeci İngiltere ile ırkçı Boerler arasındaki kanlı savaşlar, 1902 senesinde İngilizlerin kesin gâlibiyeti ile nihâyet buldu. İngiltere buraları iç işlerinde bağımsız birer sömürge olarak îlân ve savaş tazminatı ödemeğe mahkûm etti. İki İngiliz sömürgesine (Orange ve Transvaal) iki de Boer devleti katılınca (bunlar iç işlerinde bağımsız), Güney Afrika dört devletten müteşekkil bir federasyon oldu.

Birinci Dünyâ Savaşından sonra her geçen gün ağırlık kazanan ırkçılık, 1924’te başa geçen General Herzog’un zamânında çıkarılan kânunlarla meşru hale getirildi. General Herzog 1934 senesinde çıkarttığı kânunlarla zencilerin yurttaşlık ve siyâsî haklarını ellerinden aldı. İkinci Dünyâ Savaşından sonra bu ırkçı politika şiddetini artırarak devâm etmiştir. 1948’de Dr. Molan’ın iktidara gelmesi ile mevcut ırkçı politika had safhaya vardı. Çeşitli dünyâ ülkelerinden yapılan baskılara rağmen, Güney Afrika Cumhûriyeti iktidarları, ırkçı politikadan vazgeçmediler. Ülke bu politikalarını terk etmemek pahasına Milletlerarası bâzı teşkilâtlardan ayrıldı. 1961’de ayrıldığı Commonwealth İngiliz Milletler Topluluğu teşkilâtı da bunlardandır.

1968’de öğrencilerin düzenledikleri ırk ayırımına karşı gösterileri din yetkililerince de desteklendi. Bunun üzerine hükûmet, askerleri en yeni silâhlarla donattı. Güvenlik kuvvetlerini ve istihbârat teşkilâtını kuvvetlendirdi. Böylece Afrika’daki diğer devletlere karşı da üstünlük sağladı.

1969’da Birleşmiş Milletlerin Namibya’dan çekilmesi isteğini reddetti. Namibya, Güney Afrika Cumhûriyetinin fiîlen bir eyâleti oldu. Irk ayrımını burada da uyguladı. Dünyâ devletleri arasında yalnız kalan Güney Afrika Cumhûriyeti, 1970’ten sonra Afrika Devletleri arasında taraftar kazanmak için bâzıları ile ilişkiler kurmaya çalıştı.

1976’daki zenci hareketlerinde yüzlerce zenci öldürüldü. Devâm eden baskı ve öldürmeler üzerine, BM Güvenlik Konseyi, Güney Afrika Cumhûriyetine silâh satışını yasakladı (1977).

Milletlerarası ilişkileri hemen hemen kopma noktasına gelen yönetim, sert ırkçı yönetiminden tâvizler vermeye başladı. Zencilere sendika kurma hakkı tanındı (1979).

1982’de Namibya’nın sömürgelikten kurtulmak için başlattığı hareket, ülkeyi yeniden karıştırdı. Sorgusuz, yargısız öldürmeler başladı. Yeni anayasa yapılarak başkanlık sistemine geçildi. Buna rağmen ülkedeki çatışmalar durmadı. Cumhurbaşkanı P.W. Botha, ülkesini milletlerarası yalnızlıktan kurtarmak için çeşitli ülkeleri ziyâret etti ve bunda başarı sağladı. Zenci çoğunluğun sesi, baskı ve zulümle susturuldu. Komşu devletlere saldırılar başladı.

Cumhurbaşkanı Botha, lideri bulunduğu Ulusal Parti içinde meydana gelen muhâlefetin de tesiriyle 1989 Ağustosunda istifâ etmek mecburiyetinde kaldı. Yerine Frederik W de Klerk geçti. Eylül 1989 seçimlerinde seçme hakkı bulunmayan zenciler ülke çapında büyük grev yaptılar. Zencilere karşı yumuşama politikası uygulayan Cumhurbaşkanı de Klerk Şubat 1990’da meclisi açarken yaptığı konuşmada Afrika Millî Konseyi, Afrika Komünist Partisi ve 33 muhâlefet örgütü hakkında bulunan yasağın kaldırıldığını açıkladı. Ayrıca 1962’den beri hapiste bulunan zenci lider Nelson Mandela serbest bırakıldı. Afrika Millî Konseyi 1991 senesi “İktidârın halka devredilmesi için doplu eylem yılı” îlân etti. Aynı sene yapılan Afrika Millî Konseyi toplantısında Nelson Mandela başkanlığa seçildi.

Irk ayrımı politikasındaki bu yumuşama sebebiyle birçok ülke Güney Afrika’ya uyguladığı ekonomik müeyyideleri kaldırdı. Komşularıyla arasındaki gerginlik de yumuşadı. Zenciler arasındaki şiddet olayları zaman zaman önemli boyutlara ulaşmaktadır.

Fizikî Yapı

Fizikî yapı olarak Güney Afrika Cumhûriyeti, sâde bir görünüşe sâhiptir. Ortalama yüksekliği 1200 m’yi bulan geniş yayla, fizikî görünüşün ana hatlarını çizer. Ülkenin üzerinde bulunduğu 1.123.226 km2lik toprak parçasında göze çarpan tek dağ silsilesi, güneyde Ümit Burnu bölgesinde yer almaktadır. Denizlerdeki kıyı şeridi oldukça dar bir yapıya sâhiptir. Kıyı şeridi dik yamaçlarla dağ ve yayla bölgesine bağlanır. Bu dik yamaçlı fizikî yapıya bol miktarda teras ve kayalıklar iştirak ederler. Güneydeki Cape Town bölgesinin kuzeyindeki dağlar, kuzey-güney doğrultusunda uzanır. Bu bölgedeki yükseltilerin eski çağlarda yer tabakalarının kırılmaları netîcesinde ortaya çıktığı tahmin edilmektedir. Dağların en önemlileri Nuweveld Dağları, Sneeub Dağları ve Draken Dağlarıdır. Draken Dağları en fazla yüksekliğe sâhib olan dağlar olup, en yüksek noktası Sources Dağıdır (3299 m). İç bölgelerde arâzi yumuşak bir eğime sâhiptir. Orta bölgelerde yer alan geniş yaylalar, çoğu bölgelerde akarsuların meydana getirdiği derin vâdilerle bölünür. Bâzı küçük dağ sıraları küçük ve büyük Karau ovalarını çevreler. 1200 m yükseklikteki yayla, çok büyük bir tabak şeklindedir. Kuzeybatıda Kalahari Çölünün güney ucu ile batı bölgelerinde Namib Çölünün bir kısmı yer alır.

Akarsular bakımından oldukça zengindir. Denize yakın dağların dış yamaçlarından doğan akarsular, kısa bir yatağa sahiptirler. Fakat bu ırmaklar su bakımından daha zengin, hızlı ve düzensiz bir akışa sâhiptir. Ülkedeki akarsulardan en önemlisi olan Orange, ülkenin belli başlı ırmaklarından Karai, Caledon ve Vaal’i de alarak Atlas Okyanusuna dökülür. Hint Okyanusuna dökülen en önemli akarsu, Limpoopo Nehridir. Bunlardan başka Krokodilrivier, Komati, Pongola, Umfolazı, Tugela, Umzimkulu, Umzimvulu, Ker, Groot Visrivier, Sondağ, Grootrivior ve Gourits nehirleri Hint Okyanusuna dökülen önemli akarsulardır. Ülkenin en büyük akarsuyu Atlas Okyanusuna dökülmektedir. Akarsuları ulaşıma elverişli bir yapıya sâhip değildir. Kıyılarda körfez ve burun miktarı çok az olup, bu sebepten tabiî liman olabilecek yerleri hemen hemen yok denecek kadar azdır.

Tabiî gölleri oldukça azdır. Bunlar arasında önemli bir büyüklüğe sâhib olanı ise yoktur.

İklim

Umûmiyetle tropik ve subtropik (ılıman) bir iklim ülkeye hâkimdir. Afrika’nın diğer bölgelerine nazaran iklim daha yumuşaktır. Bu sebepten dolayı Avrupalılar buraya yerleşmişler ve bu bölgeye uzun zaman hâkim olmuşlardır. İklimin mûtedil olmasındaki en büyük tesir bulunduğu yer ve etrâfındaki denizlerdir. Güney Afrika’da hiçbir yer denizden 800 km uzak değildir. Ortalama sıcaklık kuzey ve güneyde dikkati çekecek kadar düzgündür. Batı kıyısı, Benguela soğuk su akıntısının, Doğu kıyısı ise Mozambik sıcak su akıntısının etkisindedir. Batı kıyılarındaki Port Nolloth’da senelik sıcaklık ortalaması 13°C civârındayken, doğudaki Durban’da bu ortalama 20°C’dir. Ümit Burnunda Akdeniz iklimi özellikleri görülür. Bu bölgede yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise ılık ve yağışlı geçmektedir. Kış mevsimi ancak 150 gün kadar sürer. Yaz mevsimi altı ay gibi uzun bir süre devâm eder. Yağışlar umûmiyetle yaz mevsimlerinde görülür.

Bölgelere göre senelik yağış ortalaması büyük farklılık gösterir. Doğu bölgelerinde 1143-1270 mm olan yağış ortalaması, batı bölgelerinde 127 milimetreye düşer. Buharlaşmanın yüksek seviyede olması, ülkede her zaman kuraklık tehlikesinin bulunmasına sebeb teşkil eder. İç kesimlerde yağışlar umûmiyetle fırtınalı ve dolu şeklinde meydana gelir.Kış mevsimlerinde Antarktika’dan gelen soğuk hava akımları, ülke üzerinde bâzan geçici de olsa soğuk ve yağışlı mevsimler hâsıl eder.

Tabiî Kaynaklar

Güney Afrika’da bitki örtüsü; ormanlar, savanlar, otlaklar, yarıçöller, çöller ve makiler olmak üzere beş bölümde toplanır. Genel olarak tropik ve subtropik olmak üzere iki tip orman mevcuttur. Ormanlar, yağışların en fazla olduğu doğudaki dağ yamaçlarında yer alır. Akdeniz ikliminin hâkim olduğu güney bölgelerinde Akdeniz bitki örtüsü olan makiler yer alır. İç bölgelere gidildikçe ormanlık bölgeler yerlerini savanlara bırakır. Savanlar ise yağışların az olduğu batı bölgelerinde otlaklar hâline döner. Ülkenin kuzeyinde yer alan Kalahari Çölünün güneyi ile batıdaki Namib Çölü, çöl bitkilerinin bulunduğu bölgelerdir. Batıdaki Namib Çölünde bol bulunan Cape maunu ve Cape abanozu gibi mobilyacılıkta kullanılan kıymetli ağaçlar, artık kalmamıştır.

Düzensiz avlanma, yabânî hayvanların neslinin tükenmesine sebeb olmaktadır. Bu durum karşısında ülkenin çeşitli bölgeleri Millî Park îlân edilerek, bu bölgelerde mevcut hayvan nesli korunmaya çalışılmaktadır. Yabânî hayvanlardan aslan, antilop, suaygırı, gergedan, zürâfa, leopar, Afrika filleri, zebralar, geyik, ceylan, pars, yaban kedisi, vaşak, tilki, çakal başta gelenleridir. Kokarca, su samuru, sansar, yabânî tavşan ve binlerce yılan çeşidi, ülkenin yabânî hayvanlarındandır. Güney Afrika’nın bu tabiat zenginliğini ağaçlardaki binlerce kuş ile denizlerdeki balık ve kuş türleri tamamlar. Tropik karakterli kuşlardan muhabbet kuşu, papağan, kırlangıç, incir kuşu, bahçe öteğengili, çeşitleri ile penguen, albatros, yelkovan kuşuna benzer deniz kuşları bol miktarda mevcuttur. Ülkenin güney sâhillerinde çıkan fok balıkları da bu tabiî güzelliklerin tamamlayıcı unsurlarındandır.

Tabiî kaynaklarından olan maddelerin en kıymetlileri Güney Afrika’da bol miktarda bulunmaktadır. En önemli mâdenleri altın, vanadyum, elmas, platin, uranyum, manganez, krom, demir cevheri, asbest, antimon, kömür, kalay, bakır, tungsten, mika ve nikeldir. Bunların hâricinde otuz beş değişik mâden de bulunmaktadır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

38.160.000 olan Güney Afrika nüfûsu, dört farklı etnik gruptan meydana gelmektedir. Siyahlar ve Bantular % 70 ile en kalabalık grubunu teşkil ederler. Beyazlar % 17, melezler % 10 ve Asyalılar ise % 3 ile nüfûsun kalan bölümünü meydana getirirler. Beyazlar Hollanda, İngiliz, Fransız ve Alman menşelidir. Beyaz halkın hayat şartları ve kültür yapıları Batı Avrupa halkı gibidir. Beyazlar had safhada tatbik ettikleri ırkçılık sebebiyle ülke nüfûsunun çoğunluğunu teşkil eden siyahlara son derece ucuz fiyatlarla ve ağır şartlarda iş yaptırmaktadırlar. Siyahlar ve Bantular umûmiyetle Hotantolar ve diğer Afrika yerlilerinin karışımından meydana gelmişlerdir. Bunlar Cape Town bölgesinde yoğundurlar. Hint menşeili olan Asyalılar; on dokuzuncu asırda Güney Afrika’daki şekerkamışı çiftliklerinde çalıştırılmak üzere getirilmişlerdir.

Irkçılık politikasının bir netîcesi olarak beyazlar, zenciler ve Bantular, melezler ile Asyalılar için birbirinden farklı yerleşim bölgeleri, siyâsî ve iktisâdî haklar mevcuttur. Güney Afrika Cumhûriyetinde her etnik grubun ayrı okulları vardır. Beyazlar için büyük bir serbestlik olmasına rağmen, diğer grupların okulları hükûmet kontrolündedir. Ülkede mevcut olan 16 üniversiteden 11’i beyazlar, 5’i ise diğer gruplara âittir. Okuma yazma bilenlerin oranı % 80’dir. Fakat bu rakam ülke nüfûsunun tamâmına göredir. Nüfûsu meydana getiren gruplarda bu rakam çok düşük seviyededir. Meselâ Bantularda okuma yazma bilenlerin oranı % 50’dir. Resmî dil olarak Afrikaner ve İngilizce kullanılır. Afrikaner dili, Holanda lisanı ile Afrika yerlilerinin lisanlarının karışımından, Hollanda lisanı ağırlıklı beyazlar tarafından türetilmiş bir lisandır. Beyazlar, zenciler, melezler ve Asyalılar dâimâ Afrikaner lisanını kullanırlar. Bantular ise kendi dillerini kullanmaya devâm etmektedirler.

Beyazların Avrupaî bir hayat tarzına sâhib olmalarına karşılık, diğer etnik gruplar sefil ve yoksul bir hayat sürmektedirler. Güney Afrika halkından dînî inanış olarak Bantuların % 32’si Anemist, kalan % 68’i ise Hıristiyandır. Hıristiyan olanlar ise Methodist (bir Protestan mezhebi) Anglikan, Roma Katolik ve Protestan mezheplerine bağlıdır. Beyazların bir kısmı özellikle Hollanda asıllılar Protestan, kalanları ise İngiliz Anglikan mezhebine tâbidirler. Melezlerin ise % 90’ı Hıristiyandır. Umûmiyetle Hintlilerin meydana getirdiği Asyalıların ise yaklaşık % 73’ü Hindu, % 20’si Müslümandır.

Siyâsî Hayat

Cumhûriyetle yönetilir. Yönetime zencilerin, melezlerin ve Asyalıların katılma hakları yoktur. İdârî bakımdan dört büyük eyâlete ayrılmıştır. Bunlar Ümit Burnu, Natal, Transvaal ve Orange eyâletidir. Bantuların dokuz yerleşme bölgelerinden birisi olan Transkei, Ümit Burnu eyâleti içersindedir. Bu bölge bağımsız bir yönetime 1963’te kavuşmuştur. Bantu bölgeleri için 1959’da verilen bağımsız olma hakkı üzerine Transkei bölgesini tâkiben Xhosa, Zula, Tswana, Bapedi ve Sotho bölgeleri de bağımsızlığa kavuşmuştur.

Güney Afrika Cumhûriyetinde, ülkenin yasama başşehri Cape Town, yargı başşehri Bloem Fontein, idârî (yürütme) başşehri ise Pretoria’dır. Komşusu olan Nambiya’nın Caprivi Strip bölgesi, yönetim olarak Güney Afrika Cumhûriyetine, Güney Afrika Cumhûriyetinin bir bölgesi olan Walvis Bay ise Nambiya’ya bağlıdır. Cape Town şehrine güney-doğu istikâmetinde 1900 km mesâfede, Hint Okyanusundaki Marian ve Prince Edward adaları da Güney Afrika Cumhûriyetine bağlıdır.

Parlamento, Millet Meclisi ve Senatodan müteşekkildir. Cumhurbaşkanı parlamento tarafından seçilir. Cumhurbaşkanı parlamentodan, başbakanı seçer.

Ekonomi

Güney Afrika Cumhuriyeti ekonomik olarak gelişmiş ülkeler arasındadır. Ekonomik gelişmenin sağladığı refah dağılımı etnik gruplara göre çok farklılık gösterir.

Dünyâda önceleri bir tarım ve hayvancılık ülkesi olarak tanınan Güney Afrika, 19. asrın sonlarında zengin mâden yataklarının bulunmasıyla gelişmiş ülkeler arasında yer almaya başladı.Zirâate elverişli toprakların hemen hemen tamâmına yakın bir kısmı beyazların elindedir. Ülke topraklarının ancak % 10’u zirâate elverişlidir. Temel zirâat ürünlerini mısır, yerfıstığı, patates ve buğday teşkil eder. Tropikal meyveler ve turunçgiller de yetiştirilir. Tâze ve konserve meyve, en önemli zirâî ihraç ürünleridir. Ayrıca önemli ölçüde üzüm yetiştirilir. Zirâî ürünlerden şeker, tütün ve çiçek ihraç edilebilecek bir seviyede üretilir.

Hayvancılıkta dünyâ ülkeleri arasında söz sâhibidir. Güney Afrika, topraklarının % 70’ini otlak olarak kullanır. Yetiştirdiği koyun sayısı ile dünyâda yedinci sırada bulunan ülkede sığır üretimi de önemli bir seviyededir. Yün üretiminde dünyâda beşinci sırada bulunmaktadır. Ülkede yün üretiminin % 60’ı Cape Pravince bölgesinde yapılır. Bu bölgedeki karakul koyunlarının derileri makbuldür. Ülkedeki Angora keçileri ise en güneyde beslenir. Tiftik keçisi üretiminde dünyâda üçüncü sırayı almaktadır. Daha ziyâde kuzey ve batıda beslenen sığırların et ve sütlerinden istifâde edilir.

Balıkçılık önemli bir seviyededir. Balıkçılığın % 90’ı batı sâhillerinin soğuk sularında yapılır. Cape Town, ülkenin en büyük balıkçılık limanıdır. Sardalya, morino, istakoz ve yengeç en çok avlanan su ürünlerindendir. Açık deniz balıkçılığı, özellikle balina avcılığı her geçen gün gelişmektedir. Balık ürünleri sanâyii kurulmuştur.

Mâden rezervlerinin zenginliği ve işletilmesi ekonominin çehresini değiştirmiştir. Dünyâ altın üretiminin % 70’ini, elmas üretiminin % 65’ini, vanadyum üretiminin % 45’ini Güney Afrika yapmaktadır. Ülkedeki mevcut yedi altın yatağı 500 kilometrelik bir yay meydana getirir. Doğudan batıya uzanan başlıca elmas yatakları, Kumberley, Jagersfantain, Finsch, Pratoria’dadır. Transvaal ve Natal’da büyük kömür yatakları vardır. Ülkede büyük miktarlarda platin, uranyum, manganez, krom, demir cevheri, asbest ve antimon üretilir. Bunların hâricinde 40 değişik mâden daha üretilmektedir. Gümüş ve Uranyum işleyen 30 kadar tesis vardır.

Sanâyii, tabiî zenginliklerin değerlendirilmesine paralel olarak bir ilerleme kaydetmiştir. Afrika’nın sanâyide en gelişmiş ülkesidir. Yılda beş milyon ton üretim yapan demirçelik tesisleri, modern kimyâ sanâyii, gıdâ sanâyii (konservecilik, şeker, et ve balık), yünlü ve pamuklu dokumacılık sanâyii bu yöndeki en önemli tesisleridir. Îmâlât sektörü dört yerde yoğunlaşmıştır. Transvaal (üretimin % 47’si buradan elde edilir), Durban/Piretown (% 14 üretim oranı), Batı Cape (% 11 üretim oranı) ve Part Elizabeth/Vitenhage (% 8 üretim oranı) sözkonusu bölgelerdir. Azınlık beyazlar, ülke ekonomisinin her sâhasında diğer etnik grupları ucuz işgücü olarak kullanmaktadırlar.Zengin olmasına rağmen, adâletsiz gelir dağılımı, azınlığın çoğunluğa tahakkümü, insanları köle gibi kullanma (Haçlı zihniyeti) sebepleri insanlarını devamlı huzursuz etmektedir.

Afrika kıtasında üretilen toplam elektriğin % 57’si bu ülkede elde edilmektedir. Kömürlü termik santrallerinin yoğunlukta olduğu Güney Afrika’da son zamanlarda hidroelektrik santraller önem kazanmaktadır.

2000 yılında tamamlanacak bir projeye göre, ülke 20 yeni hidroelektrik santrale kavuşacaktır. Ülkede ayrıca kendi çıkardığı uranyumla çalışan bir nükleer santral vardır.

Turizm son senelerde büyük bir gelişme göstermiştir. Son on yılda gelen turistlerin sayısı iki katına çıkarak bir milyona ulaşmıştır. En çok turist çeken yerler temiz ve güneşli plajlar, av için tahsis edilen yerler ve göz alıcı manzaralara sâhip millî parklardır.

Güney Afrika Cumhûriyeti modern ve randımanlı bir ulaşıma sâhiptir. Kaplanmış yollar, ülkenin her yerine girmiştir. 31.500 km’lik demiryolu ağı da yük taşımacılığının büyük bir kısmını üstlenir. Dört büyük liman vardır. Bunlar Durban (yükün % 60’ını); Cape Town, Port Elizabeth ve East London’dır. Güney Afrika havayolları iç ve dış hatlarda çalışır. Johannesburg, en büyük havaalanıdır.

Ticâretini umûmiyetle gelişmiş ülkelerle yapar. Bunlardan ABD, Japonya, İngiltere ve Almanya en başta gelenleridir. Komşu ülkeleri ile olan gümrük birliği sâyesinde bu ülkeler Güney Afrika Cumhûriyetinin pazarıdır. Altın, elmas, bakır ve diğer mâdenler ile meyve, demirçelik, tahıl, yün, şeker, deri ve deri mâmülleri ülkenin ihrâç ürünlerinin başında gelir. İthal ettiği ürünler ise makina ve ulaşım techizâtı, bâzı kimyevî maddeler, petrol, çeşitli gıdâ maddeleri ve metallerdir.







 
 

ormela.tr.gg
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol