İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  Teror Orgutleri ve Propaganda
 


TERÖR ÖRGÜTLERİ ve PROPAGANDA

Propaganda Birimi

Terör örgütleri için reklam, yani kendini iç ve dış kamuoyuna duyurma büyük önem taşıdığından propagandaya ağırlık vermektedirler. Daha çok geniş tabanlı terör örgütlerinde görülen bir özellik olarak, terör örgütleri örgütlenme yapısı içerisinde propaganda birimini ayrı bir ünite olarak oluştururlar. Marksist-Leninist tabanlı örgütlerde cephe faaliyeti içerisinde yer alan propaganda faaliyetleri için ayrı bir kadro belirlenmekte ve cephe faaliyetini yürütenler silahlı birimden ayrı değerlendirilmektedir. Cephe faaliyeti kapsamında siyasi açıdan gerekli görülen, şiddet içermeyen her türlü legal veya illegal faaliyet yürütülmektedir. PKK/KONGRA-GEL örneğinde olduğu gibi, propaganda birimi başlı başına bir örgüt hüviyetini taşımakta ve etkin bir şekilde faaliyet göstermektedir. PKK/KONGRA-GEL bu amaçla ERNK adı altında kurduğu yapı içerisinde cephe faaliyetini sürdürmektedir. Ancak dar kadrolu örgütlerde, cephe faaliyetleri diğer faaliyetler ile birlikte yürütülmeye çalışılmaktadır. Örgütler için propaganda o denli önem taşımaktadır ki, silahlı eylemler bile düşmanı yok etmek için değil, propaganda amaçlı olarak gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle de silahlı eylemler örgütler tarafından silahlı propaganda olarak adlandırılmaktadır. Silahlı Propaganda

Silahlı propaganda, devletin temel düzenini değiştirmek isteyen terör örgütlerinin, amaçlarını gerçekleştirebilmek, güçlü oldukları imajını kamuoyunda oluşturabilmek için silahlı güç kullanmak suretiyle giriştikleri eylemlerdir. Diğer bir tanımla, silahlı propaganda, kitleleri harekete geçirmek için banka soygunu, suikast, adam kaçırma, bombalama gibi şiddete yönelik yapılan eylemleri, temel mücadele biçimi olarak kabul eden bir yöntemdir.

Nitekim eylemci bir terörist olan Mahir ÇAYAN,a göre; silahlı propaganda, her şeyden önce, günlük maişet derdi vs. içinde kaybolan emperyalist yayınla şartlanmış, düzenin şu veya bu partisine umudunu bağlamış kitlelerin dikkatini devrim hareketine çeker, uyuşturulmuş, pasifize edilmiş kitlelerde kıpırdanma yaratır. İtalyan anarşistler Malatesta ve Cafiero 1876,da verdikleri bir beyanatta, federasyonlarının sosyalist ilkeleri eylemle kabul ettirecek olan isyan olgusunun en etkin propaganda yöntemi olduğunu ve bunun kitleleri aldatmadan ve yozlaştırmadan en alt toplumsal katmanlara kadar inip, insan güçlerini enternasyonelin beslediği mücadeleye çekebilecek tek yöntem olduğuna inandıklarını açıklamışlardır. Daha sonra Paul Brouse ile de,eylemle propaganda, terimi literatüre girmiştir. Gerekçe olarak da, teorik propagandanın yürütülmesindeki zorluklar gösterilmiştir. Bu zorluklar ile ilgili olarak şu hususlar belirtilmiştir:

1. Teorik propagandada kullanılacak burjuva basını rahatlıkla iftira atabilir ve anlatılmak istenen şeyin üstünü kapatabilirdi.

2. Burjuva konuşmacıları toplantılarında tatlı dille göz boyayabilirlerdi.

3. Ayrıca 11-12 saatlik yorucu bir iş gününden sonra eve dönen işçiler sosyalist yayınları okumaya pek hevesli olmayabilirlerdi.

4. Dolayısıyla bir tek eylem bir günde milyonlarca bildiriden daha çok propaganda sağlardı.

Bu nedenle, terör örgütlerinin düzenledikleri eylemlerin temelinde örgütün propagandasını yapma ağırlık kazanmaktadır. Örgütler, kuruluşlarını tamamladıkları, teşkilat yapılanması açısından yeterli bir düzeye geldiklerinde sansasyonel nitelikli bir şiddet eylemi ile kamuoyuna varlıklarını duyurmayı hedeflerler.

Dünyada ki bütün örgütlerin kamuoyuna ilk çıkışlarının ve kendilerini duyurmalarının çoğunlukla bir şiddet eylemine dayandığı gözlenmektedir. Terör örgütleri seslerini geniş halk kitlelerine duyurabilmek amacıyla silahlı propaganda ya da başka bir deyişle şiddetle propaganda yöntemine büyük önem vermektedirler.

Bu konuda en bariz örneklerden biri 1984 yılında PKK / KONGRA-GEL terör örgütünün Eruh ve Şemdinli yerleşim birimlerine yapmış olduğu baskınlardır. Diğer yanda uzun yıllar Devrimci Sol adı altında faaliyet gösterdikten sonra, örgüte canlılık kazandırma ve taraftarlara da moral verme amacıyla partileşme aşamasına geçmeye karar verilmesinin akabinde, 29.09.1994 tarihinde eski Adalet Bakanı Mehmet TOPAÇ,ın öldürülmesi eylemi ile artık parti olduklarını ve Devrimci Halk Kurtuluş Partisi,ni (DHKP) kurduklarını duyurmuşlardır. Kuruluş aşamasının ilk zamanlarında kamuoyu ve devlet nazarında güçlerini ortaya koymak amacıyla propaganda ağırlıklı yoğunluk kazanan eylemler, daha sonra örgütün etkisinin kaybolmaması, adının sürekli gündemde kalabilmesi amacına yönelik olarak sansasyonel etkisi daha fazla eylemlere dönüşmektedir.

Propaganda amaçlı olarak, önemli kişilere suikast eylemleri düzenlendiği gibi, masum vatandaşlara yönelik kitlesel katliamlara da başvurulmakta veya rastgele seçilmiş merkezlere bomba yerleştirmek suretiyle eylem düzenlenmektedir. Diğer yandan bir dönem çok yaygın olan uçak kaçırma eylemleri de örgütlerin propagandasını yapmak için etkili olmuştur. Özellikle uçak ve önemli şahıslara yönelik adam kaçırma eylemleri kamuoyunun ve ilgili yerlerin dikkatini uzun süre çekme açısından önem taşıyan türde eylemlerdir. Bu tür eylemlerde, eylem sona erene kadar herkes konu üzerinde medya kanalı ile sürekli bilgilenmekte, dikkatler eylemi gerçekleştiren örgütün üzerine çekilerek kamuoyunun gündemi işgal edilmektedir.

Terör örgütleri, propaganda amaçlı eylemlerin duyurulmasında kitle iletişim araçlarını başarılı bir şekilde kullanmaktadırlar. Medyanın yeterli sorumluluk bilincinden uzak, sırf habercilik anlayışı ile hareket ettiği durumlarda terör örgütlerinin aradıkları zemin fazlasıyla sağlanmaktadır. Terör örgütleri en büyük desteği kitle iletişim araçlarından elde etmektedirler. Medyada etkin bir şekilde yer almak örgütler için büyük önem taşımaktadır. Varlıklarının devamını sağlamak ve davalarını kitlelere duyurabilmek için medyanın desteğine ihtiyaçları kaçınılmazdır.

Silahlı propagandayı bir mücadele biçimi olarak benimseyen örgütler, bunun için çok çeşitli ve çaplı eylemlere başvurmaktadırlar. Örgütlerin silahlı propaganda ile ulaşmak istedikleri hedeflerini genelleyecek olursak:

Yürütülen politik propagandanın etkinliğini artırmak ve kitlelere duyurulmasını sağlamak, Örgütün başa çıkılması imkansız bir güç olduğu ve amacına ulaşabileceği kanaatini toplum üzerinde oluşturmak, Mücadeleye karşı olan kişi ve kuruluşları ortadan kaldırmak, pasifize etmek, Halkın örgüte sempatisini arttırmak ve giderek aktif desteğini sağlamak, Bir yerde eylem yapmak suretiyle başka yerlerde eylem yapmış gibi netice uyanmasını sağlamak.

Komünizmin Propaganda İlkeleri

1955 yılında Moskova,da toplanan dünya komünist yazarlar kongresinde alınmış olan 18 maddelik kararlar Marksist-Leninist ve bu ideolojinin legal ve illegal çalışmalarını anlayabilmek açısından aşağıda belirtilmiştir. Bu kararlar sadece belli bir ideolojiye ait olmayıp farklı ideolojiler tarafından da değişik biçimlerde kullanıldığından önem taşımaktadır.

1. Memleketinizde komünist ve sosyalist partilerin kurulmasını teşvik edip kışkırtacaksınız. Bu partilerin mevcudu varsa işbirliği yapacaksınız.

2. Memleket ve halkınızı mümkün olduğu kadar sınıflara ve zümrelere böleceksiniz.

3. İşverenle işçi arasında devamlı anlaşmazlık konuları çıkaracaksınız.

4. Komünist rejim kökleşinceye kadar, memleketinizde komünist tehlikesi olmadığına herkesi inandıracaksınız. Sizin niyet ve çalışmalarınızı fark edenleri şüpheci ve jurnalci olmakla suçlayacaksınız.

5. Gizli ve açık din düşmanlığı yapacaksınız. Mezhep ve tarikat münakaşalarını kızıştıracaksınız.

6. Her milli dava ve davranış karşısında tamamıyla hissiz, tasasız kalacak, mümkün olursa önleyici yazılar yazacaksınız. Her milli varlığı yıkmak için gayret sarf edeceksiniz.

7. Politika, edebiyat, sanat ve bütün kollarında, fikirlerinize yakın olmayan ve komünist eğilimi bulunmayanların bütün şöhret, rağbet ve otoritelerini yıkmaya çalışacaksınız.

8. Halkın çok sevdiği kahramanları yıkmak zor olacağına göre, onları kendinize bayrak yapacak onların fikir ve düşüncelerini kendi açınızdan yorumlayacaksınız.

9. Romanda, şiirde yazıda karikatürde sistemli ve maksatlı olarak işçinin ve köylünün sefaletini mübalağalı bir şekilde teşhir edeceksiniz.

10. Tercümelerinizde batının komünist ve komünizme meyilli olan yazarlarının eserlerini tercih edeceksiniz.

11. Milletinize batı bloğu düşmanlığı aşılayacaksınız.

12. Nizam ve kanunlara karşı gelenleri destekleyeceksiniz. Kargaşalık çıkarmak için muhalefet duygularını isyan derecesine çıkaracaksınız.

13. Memleketinizde yasak değilse Rus filmlerini, yoksa sol eğilimli film, tiyatro ve piyesleri överek halkın ilgisini bunların üzerine çekeceksiniz.

14. Evvelce komünist oldukları halde sonradan dönen (Fransız Andre Gide, A. Malraux, İngiliz Arthur Kaestler, Stephen Spender, İtalyan İgnası Silone Mola Porte Amerikan Richard Writg ve Lovis Fisher gibi) kişiler aleyhinde kampanya açacak, şöhret ve fikirlerini silip yıkacaksınız.

15. Sendikalar, gençlik dernekleri gibi toplulukları ele geçirmeye çalışacaksınız.

16. Bilhassa öğretmen, profesör, parti başkanı vs. gibi büyük kitleleri elinde tutanlara yaklaşarak saflarınıza çekeceksiniz.

17. Devamlı huzursuzluk kaynakları arayacak ve huzursuzluğu devam ettirmeye çalışacaksınız.

18. Komünizmi açıkça müdafaa etmekten mahrum olduğunuz takdirde sosyalizmi, sosyalist yayın yapamadığınız takdirde işçi haklarını savunarak aynı gayeyi devam ettireceksiniz.

Bölücü (Etnik) Propaganda

Belirli bir etnik kimliğe sahip kişilerin, içinde yaşadıkları ülkenin siyasi yapısı içerisinde tek unsur olmamaları durumunda, yaşadıkları ülkeden toprak talepleriyle birlikte ayrılıp kendi devletlerini kurma amacıyla hareket etmeleri temelinde ortaya çıkan terör hareketleridir. Bağımsızlık iddiası ile ortaya çıkan küçük bazı gruplar, ait oldukları etnik toplumun büyük çoğunluğu tarafından kabul görmemesine rağmen, şiddet eylemlerine yönelmektedirler. Etnik terör, Ermeni terörü olayında olduğu gibi bazen de tarihi bir takım temeller üzerine de bina edilebilmektedir.

Dünyanın bütün devletlerinin, çeşitli kültür ve milliyetleri zaman içerisinde bünyelerinde eriterek bugünkü yapılarına ulaşmaları dikkate alındığında, dünya üzerinde hiçbir ülkede etnik alt yapı üzerine kurulacak bir hareketin ortaya çıkmasının imkansız olduğu değerlendirilemeyecektir.

Siyasi ve ekonomik çeşitli nedenlerden dolayı ortaya çıkan hoşnutsuz gruplar, devlete yönelik bir tavır sergileyeceklerinde, alt yapılarını kuvvetlendirebilmek için azınlık psikolojisi içerisinde bulunan kitleleri hedef olarak seçmeye çalışmaktadırlar. Azınlık psikolojisi içerisinde bulunan veya bu psikoloji içerisine çekilmeye müsait gruplar, teröre veya sistem karşıtı hareketlere yönelecek olan hareketlerin başlatıcılarının her zaman hedefi olmuşlardır. Terör örgütleri, illegal mücadelelerinde bu durumu göz önüne almaktadırlar.

Nitekim dünyadaki etkili olmuş ve uzun süre ayakta kalabilmiş terör hareketlerinin bir azınlık psikolojisine dayandırılmaya çalışıldığı gözlenmektedir.

Türkiye,de alevi vatandaşların inanca dayalı farklı kültürlerini kullanarak terör hareketlerinin içerisine çekilmeye çalışılması, marksist temelli terör gruplarının bu insanları kitle tabanı olarak kullanmak istemeleri, bu yönde strateji geliştirmeye çalışmaları, azınlık psikolojisi ve kimliğinin terör açısından istismarının tipik bir örneğini oluşturmaktadır.

Azınlık psikolojisi içerisindeki örgütlenmeler birbirlerine sadece ideolojik olarak değil, aynı zamanda bir kimliğin mensubiyetinden kaynaklanan yakınlık ile de bağlandıklarından kolayca örgütlenme, taban oluşturma ve genişleme imkanı bulabilirler.

Ayrıca, özellikle Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki yerleşim birimlerinde, sosyo-ekonomik seviyesi düşük iyi bir eğitim almamış olan bazı gençlerde Kürtlük bilincinin yaratılması için;

1. Kürt olduğu iddia edilen vatandaşlarımızın ayrı bir ırk olduğu,

2. Ayrı bir dillerinin bulunduğu,

3. Binlerce yıllık bir tarihe sahip oldukları,

4. Yaşadıkları toprakların en eski zamanlardan beri kendilerine ait olduğu ve Kürdistan olarak anıldığı,

5. Nevruz' un Kürtlerin ulusal kurtuluş bayramı olduğu,

6. Kürdistan tabir edilen bölgenin sürekli sömürgeciler tarafından istilaya tabi tutulduğu gibi fikirler enjekte edilmektedir.

Bu fikirlerin doğruluğu ve pekişmesi için de günümüz uygulamalarına ilişkin olarak;

1. Kürdistan'ın işgal altında tutularak dört ülke arasında YUKARIparçalandığı,

2. Ana dilleri olan Kürtçe'nin konuşulmasına ve bu dille eğitimlerine müsaade edilmediği, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördükleri,

3. Bilinçli olarak geri bırakıldıkları ve yaşadıkları bölgeye çağdaş hiç bir imkanın getirilmediği,

4. Kürdistan olarak tabir ettikleri bölgenin yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin sömürüldüğü, yağma edildiği,

5. Kürt olarak tabir olunan insanlarımızın hor görüldüğü ve aşağılandığı, asimilasyona tabi tutulduğu,

6. Baş kaldıranın yok edildiği, tutuklanarak işkenceye maruz bırakıldığı,

Terör örgütü PKK/KONGRA-GEL bu propaganda faaliyetlerini; 28 yayın organı, 11 ayrı dilden yayın yapan 17 radyo, 1 TV istasyonu ve 700-750 kadar propaganda elemanı ile yürütmektedir. Bu vasıtalar ile yürüttüğü propaganda faaliyetlerinde; militanlarına ve milislere "büyük Kürdistan", batı kamuoyuna "ezilen halk", Yunanistan, Suriye ve Ermenistan,a "Türklere karşı birlik", bölge halkına ise "Kürt İslam Devleti" temasını işlemektedir.

Terör Örgütü PKK/KONGRA-GEL ;

1. Her vesile ve fırsatta propaganda yapmaktadır. Her eylemi ve faaliyeti propaganda vesilesi haline getirmektedir.

2. Bölge halkı ile kolayca diyalog kurabilmektedir.

3. Güvenlik kuvvetlerinin propagandasına, karşı propaganda geliştirmeye önem vermektedir.

4. Propaganda hedefleri, her kesimi (yaşlı, genç, kadın, çocuk, militan, güvenlik gücü vs.) kapsamaktadır.

5. Propagandayı gerekirse zor kullanarak, hatta öldürerek yapmaktadır.

6. Propaganda esnasında neler söyleneceği tek elden hazırlanmakta genellikle aynı ifadeleri kapsamaktadır.

7. Propagandayı bu konuda eğitilmiş grup lideri ve uzmanlarına yaptırmaktadır. Diğerlerini köylerle temas ettirmemektedir.

8. Her eylemden sonra çevre köylerdeki halkı toplayıp propaganda yapmakta ve eylemin etkisini artırmaya çalışmaktadır.

9. Yöre halkının tahsil seviyesi düşük olduğu için abartılı ve yalan haberleri kolaylıkla yaymaktadır. İntihar Eylemleri

Terör örgütlerinin intihar eylemlerine ihtiyaç duyar hale gelmeleri; gelişmelerinin, güçlenmelerinin ve öne sürdükleri ideolojik ve politik çizgide daha ileri atılım yapmalarının bir sonucu değildir.

Bu bağlamda, bu eylem yöntemi bir örgüt için düşebileceği en kötü yol, ya da varabileceği en son noktadır. Çünkü bu yöntem, sonuca varmanın mümkün olmadığı koşullarda ortaya çıkar.

Bu eylem yöntemi, ortaya çıkış koşullarına göre farklı neden ve mesajlar taşısa da, özünde düşman olarak görülen tarafı, en karlı bilanço ile psikolojik taarruza tutmayı hedeflemektedir.

Terör örgütlerinin intihar eylemlerine başvurmalarının nedenlerini şöyle sıralayabiliriz. Örgüt olarak;

1. Küçülme kompleksine düşmek,

2. Yok oluş psikolojisini yaşamak,

3. Faaliyet kanallarının tıkandığını hissetmek,

4. Kitle desteğini kaybetme korkusuna girmek,

5. Muhatap alınmamadan doğan panik ve tedirginlik içine sürüklenmek,

6. Demoralize olmak,

7. Ölümü, güç gösterisinin bir aracı haline getirmek,

8. Kendi kadrolarını ve taraftarlarını psikolojik tehdide tabi tutmak.

Bu ana başlıklardan tamamı ya da birkaçı bir araya geldiğinde intihar yöntemi için gerekli zemin oluşmuş demektir.

Arkasında hangi güçler bulunursa bulunsun, eğer bir terör örgütü bu eylem yöntemine başvuruyorsa, bu durum artık son noktaya gelindiğine işaret eder.

Örgütlerin gerçek iç yüzlerini ve gerçek durumlarını ele veren en iyi ipucunun, kullandıkları yöntemler oldukları bilinmektedir.

İntihar eylemi, sözcük anlamıyla çaresizliğin eylemidir. Bu eylem, bir insanın iç dünyasındaki yıkıntıyı dışa vurduğu gibi bir örgütün iç yaşamındaki bunalımı da ortaya koymaktadır. Bu bakımdan örgütsel planda bir intihar eylemi, ardında ne kadar kanlı bir bilanço bıraksa da, yaşanan çaresizliği gözler önüne sermektedir. Hemen vurgulamak gerekir ki; KADEK,nın Tunceli,de Adana,da ve Sivas,ta yapmış olduğu intihar saldırıları kendi tarihinde varabileceği son noktaya geldiğinin işaretini ilk defa vermiş bulunmaktadır.

Bir örgüt intihar yöntemine ihtiyaç duymamak için, sonuna kadar adeta çırpınıp durur. Mümkün olduğunca bu yöntemden uzak kalmaya azami çaba gösterir. Çünkü bilinir ki, eğer bu yönteme bir kere ihtiyaç duyulursa, kaçınılmaz olarak örgüt yapısı kendi içinde karakter değiştirmeye başlar. Artık bu yöntemden sonra gidilecek başka bir noktanın olmadığı bilinir.

Terör Örgütlerinin Halkla İlişkiler ve Propagandaya Bakışı

Terör örgütleri için halk kazanılması gereken en önemli unsurdur. Bu nedenle halkı kazanmak için her yolu mübah sayarlar. Bu doğrultuda kendileri her türlü halkla ilişkiler ve propaganda faaliyeti yürütürken, devletin bu yöndeki faaliyetlerine ise her türlü yakıştırmayı yaparlar.

Dolayısıyla her örgüt amaçlarını gerçekleştirebilmek için geniş bir halk desteğine gereksinim duyduğunun bilincindedir ve özellikle propagandaya yönelik eylemlerini bu çerçevelerde gerçekleştirmektedirler. Hatta bu amaçla, ilgili yasalardan yararlanarak toplum içerisinde dernek, vakıf, v.b biçiminde yan örgütler kurmakta; kurulu olanlara ise üye olarak yönetim kurullarını ele geçirmektedirler. Legal olan bu örgütlenmeler, örgütü özellikle basın-yayın yolu ile kamuya tanıtırken, diğer yönden taraftar ve sempatizan kazanarak; onların arasındada örgütün gereksinim duyduğu elemanlar bulmak ve onları yetiştirmek gibi fonksiyonları yerine getirmektedirler. Aynı zamanda örgütlerinin finansal gereksinimlerini de kendi çaplarında karşılamaktadırlar. Terör örgütlerinin ilk aşamada sıklıkla kullandıkları propagandada amaç, kendi davalarını ve örgütlerini tanıtmak, insanlara tanıdık kılmak ve insanlar arasında sempati uyandırarak potansiyel taraftar oluşturmaktır. Yapılan her türlü eylemde propagandanın öncelikli olduğu görülmektedir. Özellikle eylemlerden sonra basın yayın kuruluşlarının aramak veya olay yerine bildiri bırakmak suretiyle eylemlerin üstlenilmesi, bunun bir kanıtıdır. Bununla birlikte bazen tersi durumlara da rastlanmaktadır. Örneğin Hizbullah örgütü, işlemiş oldukları eylemleri kesinlikle üstlenmemektedir. Bu durumu ise, kendilerinin reklama ihtiyacı olmadığı, imzalarının hedefin şahsında zaten belli olduğu şeklinde izah etmektedirler. İBDA-C örgütü ise, aksine, kim yaparsa yapsın, kendi işine gelen bütün eylemleri üstlenmekte ve böylece kamuoyunda güçlü görünmeye çalışmaktadır. Çoğunlukla önemli kişi ve kuruluşlara yönelik ses getiren eylemlere ağırlık verilmektedir. Böylece kitle iletişim araçları vasıtasıyla gündemde kalmakta ve kendilerini hem yurt içinde ve hem de yurt dışında tanıtmış olmaktadırlar.

Propaganda görevini, büyük ölçekli örgütlerde ayrıca yapılandırılmış ve cephe olarak adlandırılan alt birimler yürütmektedir. Özellikle Marksist-Leninist tabanlı örgütler ile PKK / KONGRA-GEL gibi etnik kökenli örgütlerde, bu birimlere özel önem verildiği tesbit edilmiştir. Örneğin, (PKK / KONGRA-GEL,in ERNK,sı). Küçük çaplı örgütlerde ise, propaganda, diğer faaliyetlerle birlikte aynı anda yürütülmektedir. Örgüt içi propagandalarda ise militanın, üyenin veya taraftarın daha çok psikolojik dünyasına hitap edebilen bir yaklaşım benimsenir. Örneğin, kendisinin anti emperyalist bir kahraman, özgürlük savaşçısı, mücahit vb. olduğu söylenerek bireyin duygularını kabartacak konuşma ve derslerin yanısıra; müzik olarak da daha çok ajitasyon yaratacak marşlar dinletilir ve söyletilir.

Terör örgütlerinin yürüttüğü bu propaganda ve halkla ilişkiler faaliyetlerine karşı aynı çerçevede alınan tedbirler, bu faaliyetlere karşı vatandaşları, toplulukları ve ulusu aydınlatmaya, korumaya ve ayrıca, kişi ve grupları bilgilendirmeye, düşünmeye, duyarlı hale getirmeye yönelik faaliyetleri içerir.

Terör örgütlerine yönelik sürdürülen mücadeleyi psikolojik yönden desteklemek amacıyla yürütülen bu halkla ilişkiler ve propaganda faaliyetlerini terör örgütleri psikolojik savaş olarak tanımlamakta ve bu faaliyetlere bakışlarını Devrimci Solun yayın organı Mücadele Dergisinde "Kirli Savaşın Bir Başka Boyutu; Psikolojik Savaş" başlığı altında şöyle ifade etmektedirler.

Psikolojik savaş, savaşın kendisinin-silahların yanı sıra ve silahlardan daha çok-iradelerin çarpışması olması gerçeğinden hareket eden oligarşinin devrimci iradeyi sarsmaya, kendine güven olgusunu güvensizliğe dönüştürmeye yönelik psikolojik-moral faaliyetleridir. Psikolojik savaş, savaşın maddi araçlarıyla ve maddi yürütülüşüyle tamamlanır. Devrimci propagandanın, demagoji, yalan ve spekülasyona dayalı karşı-propaganda ile boşa çıkarılması, devrimci saflarda güvensizlik, dağınıklık, yılgınlık, moral bozukluğu kuşku vb. yayılmasıdır.

Psikolojik savaş yöntemleri son derece çeşitlidir. Karşı saflarda moral çöküntüsü yaratmak için her türlü aracın kullanılmasıyla yürütülür. Yalan haber üretmekten, fiziki darbe vurmaya kadar-ki, burada darbenin psikolojik etkisidir söz konusu olan-pek çok faaliyet psikolojik savaşın konusudur. Oligarşinin mücadeleye karşı ilan ettiği özel (kirli) savaşın önemli bir parçası (alt başlığı) dır psikolojik savaş... Psikolojik savaşı kazanabilecek irade ve inanç sağlamlığına, kararlılığa ve bilince sahip olmayanlar, savaşı büyük oranda yitirmiş demektir.

Gerek kontrgerilla örgütlenmesi, gerekse diğer militarist örgütlenmeler gerilla savaşının psikolojik yıpratma savaşı olduğu bilinciyle karşı-propaganda faaliyetlerine son derece önem vermektedirler. Bu faaliyetlerle, bir yanıyla devrimci anlayışın varlık koşulu halk hedeflenirken, diğer yanıyla doğrudan devrimci hareketin insanlarının etkilenmesi de hesaba katılmıştır.

Psikolojik savaş: devrimcilerin halkla bağını kesmeye, devrimci harekette güven bunalımı yaratmaya yöneliktir.

Halkı ya da devrimcileri etkilemeye yönelik karşı-propagandanın temelinde yatan olgu yalan ve demagojidir. Yalan ve demagojiye dayalı bilgilerle oluşturulan senaryolarla, devletin güçlülüğü, devrimcilerin güçsüzlülüğü propagandası yapılır. Devrimcilerin söyledikleri ile amaçladıklarının farklı şeyler olduğu, halkı kandırmaya çalıştıkları, ırz-namus, din düşmanı oldukları, çıkar peşinde koştukları vb. şeylerle devrimciler halk nezdinde karalanmaya, küçük düşürülmeye çalışılır. Diğer yandan devrimcileri yıpratmak, zayıflatmak, güven bunalımı yaratmak, bölmek gibi psikolojik üstünlüğü elde tutmak amaçlı daha bir çok şey düşünülür ve geliştirilir.

Önderliği karalama, psikolojik savaşın devrimcilere yönelik kullandığı yöntemlerin başında gelmektedir. Devrimci harekete güvensizliği egemen kılıp, hareketi içten çökertebilmek için, kamuoyunda bilinen-tanınan devrimciler akla hayale gelmeyecek yalan demagojiyle karalanarak, aşağılanmaya, haklarında şaibe yaratılmaya çalışılır...

"Yine basın aracılığıyla şaibe yaratmaya yönelik haberler bol bol yayınlanıyor. Halkın ve devrimcilerin kafasını karıştırmak, onları kendi içlerinde yıpratabilmek amacıyla başvurulan bölünme öyküleri kontrgerilla yöntemlerinden bir başkasıdır."

"İtirafçı kurumu da devrimci mücadeleye yönelik kuralsız savaşın bir parçasıdır. Devletin güçlülüğü olgusuyla birlikte yapılan propaganda ile zayıf unsurlar ele alınıp, etkilenmeye çalışılır. Böylece bir taraftan devrimcilere darbe vurmak hedeflenirken, diğer yandan bu hain ve dönekler aracılığıyla TV. ve basında kamuoyunu etkilemeye yönelik devletin istediği tarzda yalan ve karalamaya dayalı devrimciler aleyhine mesajlar yayınlattırılır. Halka, bakın güvendiğiniz insanlar böyle mesajı vermek, bu kişiliği yitirmiş insanlık müsveddelerinin ağzından devletin güçlülüğü propagandası yaptırmak ve halkı etkilemek amaçlananlar arasındadır."

Bir başka sol terör örgütünün yayın organı olan Uzun Yürüyüş adlı bir başka dergide ise Psikolojik savaş için; propaganda ile, savaştaki meşruluğunun, manevi üstünlüğünü kazanmak için halkı motive etmeye çalıştığı ifade edilerek psikolojik savaşın, kitle iletişim araçlarının tümü üzerinde demokratiklik adına denetim mekanizmaları kurduğunu, bu mekanizmalar aracılığıyla sansür uyguladığını, neyin ne kadar işleneceğine karar verdiğini iddia etmektedir.

Şehir Gerillasının Elkitabında, terörist liderlerden Brezilyalı Carlos Marighella ise şunları yazmaktadır.

"Psikolojik savaş ya da sinir savaşı, saldırgan bir teknik içermektedir. Kitle iletişim araçlarından doğrudan yada dolaylı yararlanarak, halkın ağızdan ağıza dolaşan haberlerine dayanarak, hükümeti demoralize etmeyi amaçlar. Psikolojik savaşta, medyaya sansür ve baskı uyguladığı ve kendisine yönelik fikirleri yasaklayarak, kendisini savunma konumuna kapadığı için, hükümet her zaman dezavantajlıdır. İşte tam bu noktada hükümet, çılgın ve ümitsiz hale gelir, tezatlara düşer, kendisini ve herşeyi kontrol altında tutma gayreti içinde çöküşe başlar."





 
 

ormela.tr.gg
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol