İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  Teror
 


TERÖR

TERÖR ve TERÖRİZM Terör ve terörizm kavramları, yeni karşılaşılan olgular değildir. Bu kavramlar içerisinde mütalaa edilebilecek olayları ve gelişmeleri, insanların toplu olarak yasamaya başladıkları döneme kadar götürmek mümkündür. Böyle olmasına rağmen, terör ve terörizm kavramlarının, herkesin üzerinde anlaştığı, genel kabul görmüş bir tanımı bugüne kadar yapılmamıştır. Terörün ve terörizmin, insanlığın karşı karşıya bulunduğu en önemli ve en tehlikeli sorunlardan biri kabul edildiği dikkate alınırsa, bu kavramların üzerinde ulaşılmış bir tanımının yapılamamış olmasını ciddi bir eksiklik olarak ifade etmek gerekir. Çünkü, söz konusu kavramların tartışılabilmesi ve bu tartışma üzerinden sonuçlar elde edilebilmesi, temel kavramlar üzerinde mesafe alınmasına bağlıdır. Terör ve terörizm kavramları, farklı kavramlardır. Terör kavramı, çok genel bir yaklaşımla, uzun süreli korku ve dehşet durumunu ifade etmede kullanılır. Terörizm kavramı ise, bu durumun ortaya çıkarılmasını amaçlayan stratejiyi ifade eder. Literatürde terörizmin, siyasal nitelikli amaçlara ulaşmak için kullanılan ve psikolojik yani ağır basan bir savaş biçimi; siyasal süreci etkilemeyi amaçlayan şiddet eylemleri, olarak tanımlanır. Bunlara bakarak, siyasal amacı ve şiddet eylemleri terörizmin gerekli, ancak yeterli olmayan unsurları olarak belirtilebilir. Bilimsel ve teknolojik gelişmeye bağlı olarak, terörizm kavramı da değişime uğramıştır. Günümüzde, terörizmin sadece şiddet kalıbı içinde düşünülmesi doğru değildir. Çünkü, terör eylemleri aniden ortaya çıkmazlar. Terörizm, önce, çeşitli yasal ve meşru protesto seklinde ortaya çıkar; toplantılar ve gösteriler seklinde kendisini hissettirir; daha sonra, yasaların sınırlarını zorlayan ve toplumun hoşgörüsünü istismar eden hafif şiddet eylemlerine dönüşür ve en nihayet, genelde masum insanların hayatlarını hedef alan yoğun ve yaygın sabotaj ve suikast gibi eylemler seklini alır. Güncel kavramsal tanımlamayı, bu çizgi içerisinde düşünmek gerekir. Terörizmi, çok genel olarak, saldırılan ve/veya korkutulan sivil ve masum insanlar/kurumlar aracılığıyla, hedeflenen daha büyük ve güçlü kitleyi yıldırıp korkutarak, yasadışı siyasal ve stratejik amaçlarını gerçekleştirmek için, bir grubun veya bir devletin, bilinçli ve plânlı bir şekilde, şiddet kullanması ve/veya şiddet kullanma tehdidinde bulunması olarak tanımlamak mümkündür. Terör kavramı, Türk iç hukukunda da "baskı, cebir ve şiddet,korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzenini değiştirmek, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü eylemler" seklinde tanımlanmıştır. Yasa, geniş bir tanımlamaya gitmiştir. Bu tanımlama yöntemi ile, bir anlamda, terör kavramının bütün boyutlarının yasa kapsamına dahil edilmesinin düşünülmüş olabileceği ifade edilebilir. Bu tanıma bakılarak, terörün niçin karmaşık bir olgu olduğu ve niçin herkes tarafından kabul edilebilecek, genel ve kapsayıcı bir tanımının yapılmasının zor olduğu da anlaşılabilir. Bu bakış açısının doğal bir sonucu da, terörizm konusundaki değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesinin bütün boyutların dikkate alınmasına bağlı olduğudur. Terörizmi, faaliyette bulunduğu/etkilediği coğrafi alan, açığa vurulmuş somut amacı ve yabancı bir unsuru içerip içermemesi gibi bazı unsurlardan yola çıkarak, ülke içi terör, uluslar ötesi terör ve uluslararası terör diye gruplandırmak mümkündür. Yabancı unsurun bir seklide irtibatlı olmadığı bir terörün günümüz koşullarında düşünülemeyeceği kabul edilmelidir. Başka bir ifadeyle, her terör eyleminde, oranları değişse bile, iç ve dış dinamikler birlikte yer alır. Eğer, terörizm kapsamında mütalaa edilen faaliyetler, birden fazla ülkenin topraklarını veya insanlarını hedef alıyorsa, uluslararası terörizmden söz edilir. Uluslararası terörizm, genelde, ulusal bir sisteme, ülke dışından yöneltilen bir şiddet ve/veya şiddet yüklü bir tehdit eylemidir. Bu durumda, terörizm, ulusal sınırların dışına taşmıştır ve uluslararası etkileri/yansımaları söz konusudur. Eğer, bir devlet, bazı stratejik kazanımlar için terörizmi doğrudan bir mücadele aracı olarak kullanıyorsa veya resmi olarak belirlenmiş ulusal hedefleri doğrultusunda, terörizme her türlü lojistik desteği sağlıyorsa veya terör örgütlerinin ülkesinde konuşlanmasına hoşgörü ile yaklaşıyorsa ya da ülkesindeki terör örgütleri ile mücadelede yetersiz kalıyor ve bu konuda zaaf içinde ise, terör ile devlet arasındaki bağ kurulmakta ve devlet destekli uluslararası terörizmden söz edilmektedir. Terörizm, günümüzde, büyük mali kaynakları gerektiren, uluslararası bağlantıları içeren, ticari bir faaliyet koluna dönüşmüş gözükmektedir. Bu dönüşüm, yeni, bazı terörizm tiplemelerini de beraberinde getirmiştir. Narkoz-terörizm ile kimyasal ve biyolojik unsurlar üzerinden yapılan terörü bu çerçevede belirtmek mümkündür. Narkoz-Terörizmin, bir taraftan yasadışı uyuşturucu satımı yoluyla terör gruplarının faaliyetlerinin finanse edilmesine, diğer taraftan uyuşturucu bağımlısı yapılmak suretiyle ulusal gücün insan öğesinin tahrip edilmesine hizmet ettiği; bu özelliği ile bu tür terörizmin günümüzde öne çıktığı söylenebilir. Bu özelliği nedeniyle, terörün bu türü, ulusal ortamın yanı sıra, uluslar ötesi ve uluslararası bir boyuta da sahip olmuştur. TERÖR NEDİR? Bireysel ve kitlesel iletişim araçları geliştikçe psikolojik savaş stratejileri ve taktikleri de o ölçüde gelişmiş, çok karmaşık düzeylerde bir bilim ve sanat dalı haline gelmiştir. Bu yönden, içinde bulunduğumuz iletişim çağı "psikolojik savaşlar çağı" olarak da nitelendirilmektedir. Değişen dünya dengeleri ve uluslararası ilişkilerdeki farklılaşmalar sonucunda, sıcak savaşlar, yerini soğuk savaş metotlarına bırakmıştır. Soğuk savaşın gereği olarak ortaya çıkan psikolojik savaş türü ve bu savaşın vazgeçilmez unsuru düşük yoğunluktaki çatışmalar (Low Indensity Conflict), terör kavramını da beraberinde getirmiştir. Psikolojik savaşın bir unsuru olan terörizm, genel olarak, zaten var olan yada suni olarak oluşması sağlanan ihtilalci fikir ve hareketlerin, belirli bir amaç için harekete geçirilmesi neticesinde ortaya çıkmaktadır. Terörizm gelişen ve değişen dünya koşulları ile birlikte, değişiklik göstermekte, gelişen teknolojiye bağlı olarak elde ettiği yeni imkan ve kabiliyetleri ile etkisini ve gücünü her geçen gün arttırmaktadır. Demokratikleşme alanında atılan adımlar terörü nicelik olarak azaltmakla birlikte, demokratik ortamlarda terör eylemlerinin etkinliği özellikle kitle iletişim araçlarının etkisiyle daha da artmaktadır. Toplumun sosyo-ekonomik şartlarından ve mevcut yapının eksikliğinden kaynaklanan terör faaliyetleri, bir süre sonra bazı güçlerin kontrolüne girmekte veya birtakım çevrelerce suni bir şekilde, istismara açık sorunlar üzerine bina edilmektedir. Terör hareketleri, günümüzde periyodik olarak ve dalgalar halinde ortaya çıkmakta, zamanla önemini yitirmekte ve bilahare yeniden hız kazanmaktadır. Terörün hız kazandığı bu dönemler ile uluslararası siyasal ilişkiler, bölgesel ve ülke düzeyindeki siyasi ve toplumsal sorunlar arasında yakın ilgi gözlenmektedir. Sağlıklı bir değerlendirme yapıldığında terör örgütleri ileri sürdükleri şekilde, hedeflerine ulaşamayacakları gibi zamanla marjinalleşmeye de mahkumdurlar. Buna rağmen toplumlardaki dengesizlik ve aksaklıkların, hoşnutsuz kişilerin ortaya çıkmasına yol açtığı ve birtakım güçler ve devletlerin terörü, hedeflerine ulaşmada bir araç ve baskı unsuru olarak gördükleri müddetçe terörizm varlığını devam ettirecektir. Toplumlarda, hoşnutsuzlukların oluşturduğu küçük grupların varlığı kaçınılmazdır. Ancak, siyasal sistem dengesini ve gücünü koruduğu sürece, bu durum çok fazla korku verici olarak kabul edilmemektedir. Teröre başvuran grupların, eylem taktikleri ve yürüttükleri gizli faaliyetin bir gereği olarak, hedef seçimi ve eylem zamanı konusundaki inisiyatiflerini kullanmada sınırsız davranabilmeleri onları avantajlı hale getirmektedir. Sebep sonuç ilişkisinden uzak bir şekilde gerçekleştirilen terör eylemlerinin, zamanından önce haber alınarak önlenmesi veya faillerinin yakalanmasının güçlüğü, terörün etkisini arttırmaktadır. Ayrıca teröristler, eylemlerinde kendilerini sınırlayan ahlaki veya insani çok fazla engel tanımadıklarından dolayı, psikolojik bir üstünlüğe sahip olmaktadırlar. Terörün anlaşılmasında dikkat edilmesi gereken önemli bir husus ise, terörün tamamen dış etkilere bağlanıp kolaycılığa kaçılmasıdır. Terör mevcut veya istismara açık bir zeminin olmadığı yerlerde yasama imkanı bulamaz. Dolayısıyla bir yerde yaygın olarak terör mevcut ise orada gerçekten bir şeylerin de yanlış gittiğini kabul ve tespit etmek gerekir. Sosyal yapının zayıf düşmesi veya buna ait belirtileri taşıması terörün arz ettiği tehlike açısından önemlidir. Bir vücut ne kadar sağlıklı olursa, o kadar dirençli ve mikroplara karşı dayanaklılığı ve bağışıklılığı yüksek olur. Bu bağlamda, olayın tamamen dış dinamiklere bağlanarak iç dinamiklerin göz ardı edilmesi, kendi kendimizi kandırmaktan başka bir şey olamaz. Bunun bir de tersini düşünürsek, terörü yorumlarken, sadece iç dinamikleri ele alıp, dış dinamikleri dikkate almamak da başka bir hatadır. Ülkemizde çok sik telaffuz edilen dış güçler, yabancı mihraklar, düşman ülkeler gibi yaklaşımlar toplumda olumsuz etkilere neden olmakta, dış mihrakların olduğundan fazla güçlü olduğu düşüncesi oluşmakta, iç barışı ciddi bir şekilde tehdit eden bu durum karşısında dış güçlerin varlığına dayandırılan olaylar kamuoyunu dış güçlere karşı daha etkili tavır alınması yönünde beklentilere itmekte, böyle bir yaklaşım devlet tarafından ortaya konmadığı taktirde de inandırıcılık ve otoriteye güven duygusu zayıflamakta, devletin güçsüz ve aciz kaldığı imajı uyanmaktadır. Terörist bizim insanimiz, hedef aldığı bizim insanimiz ve faaliyet gösterdiği yer bizim sınırlarımızın içi olduğuna göre, çözümü de büyük ölçüde ayni topraklar içerisinde aranacaktır. Daha önce de belirttiğimiz gibi buradan, dış etkinin göz ardı edilmesi anlamında bir sonuç çıkarılmamalıdır. Bir toplumda sorun oluşturan veya sorun olmaya uygun konu ve kavramlar ele alınmak suretiyle, bu kavramlara farklı anlamlar yüklemeye çalışıp, insanları, mevcut sorunları çözebilmek için bir araya getirmekten alıkoyacak bir zeminin oluşturulması, terör ortamına katkıda bulunmaktadır. Toplum içindeki insanları gruplaşmalara iten sorunların çözülebilmesi için, öncelikle sorun olan kavramlara netlik kazandırılması gerekmektedir. Kavram üzerinde bile anlaşılamayacak bir ortamın varlığı, her grubun kendi ideolojik yapısı içerisinde çözümler aramasına, dolayısıyla birbiriyle çelişen yaklaşımların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Kavram etrafında bile bir araya gelinemeyen sorunlarda çözüm üretilebilmesi ve belli bir toplumsal birlimin oluşturulması çok zordur. Toplumsal barisin sağlanması ve demokrasi kuralları içerisinde her düşüncenin ifade bulabilmesi açısından kavram karmaşasının ortadan kaldırılması zorunludur. Bunun için ise, toplumun önderlerine ve aydınlarına büyük görevler düşmektedir. Toplumu yönlendiren kişilerin sorumluluklar bu noktada oldukça önem kazanmaktadır. İnsanların, objektif ve bilimsel olmaktan uzak bir şekilde kendi düşünceleri içerisinde sıkışıp kalmaları ve başkalarına hayat hakki tanımaktan kaçınmaları veya bu durumdan korkmaları bu sonuçlar meydana getiren en önemli etkenlerdir. Kavram kargaşası, başkaların in fikrine saygı duyulmaması ve kendi fikirlerimiz dışında ileri sürülen şeylerin ön yargı ile karşılanması sonucu ortaya çıkmaktadır. TERÖRİZMİN NEDENLERİ Terörü psikolojik çerçevede ele alırken, terör eylemlerini ve terörist grupları oluşturan kişilerin genel mantık yapılarını, yaşadıkları çevreyi, ailelerini, ortak yönlerini, psikolojik yapılarında belirli bir bozukluk olup olmadığını ve onları bu eylemlere iten faktörlerin neler olduğunu ele almak gerekir. Çünkü terörist eylem, bir toplumun değerlerine, normlarına, menfaatine, beklentilerine, varlığına, bütünlüğüne ve bu bütünlüğün devamına ters düsen, masum insanların öldürülmesine varıncaya kadar topluma zarar veren çeşitli faaliyetleri içine alan; ilgili toplumda devlet güç ve otoritesini zaafa uğratarak o toplumu içten çökertme hedefine yönelik bir sosyal sapma davranışıdır. Terörist, toplumun içinden çıkmakta ve yine o toplum adına, topluma ve onun oluşturduğu devlete karşı faaliyette bulunmaktadır. O halde teröristi harekete geçiren veya kişileri terörist olmaya iten sebepler nelerdir? Bu bağlamda terör olgusunu yalnızca iç ve dış düşmanların varlığına bağlamak yeterli olmayabilir. Başka bir deyişle, terörü toplumun ekonomik ve sosyo-kültürel yapısından da ayırmamak gerekmektedir. TERÖRİST FAALİYETLERİN NİTELİKLERİ Terör eylemlerini yapanlar, eylemlerinin etkili olmasını, seslerinin fazla çıkmasını, duyulmasını, yankılanmasını, toplumu bütünüyle etkilemesini, sarsmasını isterler. Eylemi bu amaçla yaparlar. Sıradan bir yere ya da sıradan bir insana yapılanla, önemli bir kuruluşa yada saygınlığı olan birine yapılanın ayni etkiyi yapmayacağını, teröristler herkesten iyi bilir. Hedefleri de ona göre seçerler. Haber televizyonlardan görüntülendiği, arka arkaya kınama demeçleri verilmeye başlandığı zamanda, eylem amacına ulaşmış demektir. (IRA) tarafından gerçekleştirilen bir eylemde 18 şubat 1996 tarihinde İngiltere'de bir otobüste patlayan bomba 1 kişinin ölümüne 7 kişinin yaralanmasına sebep olmuştur. Teröristler biliyor ki, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizdeki ölüm ve öldürme olayları, diğer yerlerdeki ölüm ve öldürme olayları kadar toplumu etkilemiyor. O nedenle zaman zaman eylemlerini önemli kuruluşların bulunduğu yerlere, saygın kişilerin bulunduğu şehirlere kaydırmakta ve bekledikleri sonucu daha rahat almaktadırlar. Terörizm, meydana gelen hasar ve insan kaybından ziyade yarattığı psikolojik etki ve politik sonuçlarla ölçülür. Nitekim teröristler, dikkatleri kendileri ve davaları üzerine çekmeyi başarmış ve kesinlikle bir korku ve dehşet ortamını yaratabilmişlerdir. Bu bağlamda terörizmin nitelikleri söyle sıralanabilir: Teröristler amaçlarına ulaşmada vasıta olarak, hedef gruplar arasında korku, ümitsizlik ve yıkım atmosferi oluşturmaya çalışırlar. Bir şiddet olayının psikolojik sonuçları fiziki sonuçlarından ölçüsüz bir şekilde büyük olursa terörist bir nitelik kazanır. Terörizm, özel olarak önceden bilinmeyen baskı seklidir. Bunda kişi terörizmin belirgin kanunları esasına göre hareket eden teröristlerin ellerinde imhadan kurtulmak için hiç bir şey yapamaz. Teröristler savaş kuralı ve yasası tanımazlar, muharip ve gayri muharip ayrımı yapmazlar. Çünkü teröristlere göre tarafsız olunamaz, ya onlardansınız ya da onlara karşısınız. Terörizm vahşi, barbar yöntemler ve silahlar içerir. Terörizm aşağıdaki sebeplerden dolayı teröristlerce doğru ve hakli gösterilmektedir. Terörizm geçmişte de mevcut olmuş basarı için en iyi ve tek yöntemdir. Terörizm göze göz, dişe diş seklindeki adil intikamı gerçekleştirir. Terörizm ehveni serdir, yani kötünün iyisidir. Çünkü terörizmi benimsemezsek daha büyük kötülüklerle karşılaşırız. TERÖRİST FAALİYETLERİN AMACI Terör örgütlerinin amaçları örgütlerin faaliyette bulundukları ülkelere ve kendilerini yönlendiren merkezlere bağlı olarak farklılık gösterebilmektedir. Bilinen yaklaşımlar çerçevesinde terörizmin amacına; hedef alınan rejimi, sistemi, şiddet yolu ile yıkarak, yerine kendi ideolojileri doğrultusunda yeni bir yönetim tesis etmek olarak belirtebiliriz. Bu yaklaşım terör olaylarının hukuki davalarında açık bir şekilde belirtilmektedir. Terör örgütleri, savundukları ideolojiye bağlı olarak, haksizlik ve zulüm olarak gördükleri yönetim ve yöneticileri bertaraf etmeyi, böylece daha mutlu ve adaletli bir hayat tarzını amaç edindiklerini ileri sürmektedirler. Bu uğurda kendilerini, haklarını savundukları toplumun, kıymeti henüz tam bilinmeyen meçhul savaşçıları ve fedakar gönüllüleri olarak görürler. Halkın bilinçli olmaması nedeniyle, kendisi için yapılan iyi şeyleri algılayamayacağı ve bu nedenle yürütülen harekete katılmasının mümkün olmadığı, ancak zaman içerisinde bilinç kazanarak harekete katılacağı ileri sürülür. Bu zamana kadar, azınlıkta olan bilinçli kitlelerin, halk adına mücadeleyi yürütmesi, mücadeleye önderlik etmesi gerektiği savunulur. Neden bir takım insanlar amaçlarına ulaşmada ölümü göze alıp, her türlü zorluk ve yokluğa katlanarak, silâhlı şiddet gibi oldukça zor bir maceraya atılmaktadırlar. Bunun en büyük nedeni, mücadele verdikleri düşmanları ile aralarındaki güç dengesizliğinde yatmaktadır. Hedef alınan sistemin normal yollardan değiştirilmesinin imkânsızlığı silâhlı mücadeleyi tek çare olarak göstermekte ve güç dengesizliğini ancak terör eylemlerine başvurarak gidermeye çalışmaktadırlar. Ancak terörün kamuoyunda görünen amacı, uzun vadede hedef aldığı siyasi rejimi devirmek gibi görünmektedir. Böyle olunca, kısa vadede de bazı amaçlarının bulunması gerekir. Terörizmin, birbiriyle iç içe geçmiş bulunan kısa dönem amaçlarını su şekilde özetlemek mümkündür. Öncelikle hedef alınan rejimi ve siyasi iktidarı yıpratmak, mevcut otoriteyi sarsmak. iç ve dış kamuoyunda davalarının duyurulmasını sağlamak ve dikkatleri savundukları davanın üzerine çekmek. Oluşturdukları tedhişle, toplumun direnme gücünü kırarak kendi davalarına karsı olumsuz duyarlılıkları ortadan kaldırmak ve kitleleri itaate zorlamak. Kısmi güç ve otorite sağladıkları toplumda kendilerine taraftar katilimi ve kitle desteği sağlamak. Terör örgütlerinin eylemlerinin birinci aşamadaki temel amaçları, halkın gözünde siyasal iktidarı yıpratmak ve giderek, devletin manevi otoritesinin zayıflamasını sağlamaktır. Öyle ki, bu otorite bunalımı bu kez de, yöneticilerin yeteneksizliklerinin bir kanıtı olarak ileri sürülecek ve yığınlar, mevcut iktidara karsı başkaldırıya itilecektir. Kısacası, siyasal terörün kısa dönemdeki birinci amacı, merkezi iktidarı felce uğratmak ve kamuoyunu yıldırmayı gerçekleştirmektir. Terörizmin, bazı güçler tarafından, birtakım siyasi ve ekonomik çıkarlar sağlamak için araç olarak kullanıldığı dikkate alındığında ise, amaç oldukça farklı olmaktadır. Bu gibi durumlarda terörizmin amacı, bir kazanım elde etmek amacıyla, hedef alınan ülke ve toplumda, belirli ortamların oluşmasına aracılık etmektir. Türkiye gibi stratejik önemi bulunan ülkelerin, terör ortamında tutulmasında, bazı devletler ve birtakım güçlerin çıkarları açısından zaruret bulunduğundan, terörün amacı, sadece bu ortamın devamını sağlamaktır. Dolayısıyla terör, bir siyasi mücadele aracı olarak, bir ülkenin bir başka ülkeyi zayıflatması, de stabilize etmesi için de kullanılmaktadır. Özellikle ekonomik açıdan konuya yaklaşıldığında, terörle mücadelenin oldukça yüklü bir maliyetinin bulunması, zaten kıt kaynaklara sahip ülkelerin, ülkenin gelişimi ve ekonomisine yönelik harcaması gereken paraları terörle mücadele alanına kaydırma zorunluluğu, terörün bir amacının da, ekonomik açıdan ülkenin kaynaklarının verimli alanlarda kullanılmasını engellemek olduğu, gerçeğini ortaya çıkartmaktadır. Terör örgütlerinin eylem stratejileri arasında ekonomik hedeflerin bulunması, bu alandaki eylemler ile mevcut rejimin tıkanmasını sağlayarak halkın daha fazla tepki göstermesine zemin hazırlamak ve böylece devrimci bilince sahip olmalarını hızlandırmak seklindeki yaklaşımları konuya açıklık getirmektedir. Bazen terör, ayni topraklar üzerinde yasayan ve ayni kaderi paylasan, farklı etnik yapıya sahip olduğu iddia edilen unsurların, karşı karşıya getirilmesini sağlayarak, ülke bütünlüğünü ve huzurunu bozmak, seklinde karşımıza çıkmaktadır. Etnik yapının istismarı zaman içinde teröre kaynak teşkil etmektedir. Yapay veya doğal, oluşan etnik yapı teröre kaynak teşkil ettiğinde bu unsura karşı, toplumda zamanla oluşmaya başlayan tepkiler, yavaş yavaş dışa vurulmaktadır. Terör eylemleri sonucu açığa çıkan toplumsal duyarlılık, toplumun, terörün kaynağını teşkil eden unsura karşı, ayrım gözetmeksizin, bilinçsiz bir şekilde tepki duyması sonucunu doğurmaktadır. Böylece muhtemel bir iç çatışmanın ilk sinyalleri de verilmeye başlanmış olmaktadır. Toplumlarda farklı kültürel altyapı ve dünya görüsüne sahip grupların, terör aracını kullanarak, karşı karşıya getirilmek suretiyle çatıştırılmaya çalışılmaları, dolayısıyla toplumun birlik ve bütünlüğünü, düzenini bozma, terörün dikkati çeken bir başka amacı olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye'de alevi-Sünni, laik-antilaik gruplaşmaları ve bu gruplaşmaların çatışmaya itilmek istenmeleri, bu amaç doğrultusunda ortaya çıkan sonuçlar olarak değerlendirilmelidir. Terörizmin, kitlelere yönelik hedef gözetmeyen şiddet eylemlerinde ise toplumun güven duygusu ortadan kaldırılarak, halkın can derdine düşmesi amaçlanmaktadır. Böylece kitlelerin terörizme karşı duyarlılıklarının yitirilmesi ve güvenlik açısından devlet ile toplum arasında büyük bir uçurumun meydana getirilmesi hedeflenmektedir. Artan eksilen oranlarda, her gün terörle karsı karşıya kalınan bir ülkede halk, teröre ve terör örgütlerine karşı tepkisini farklı şekillerde ortaya koymaya baslar. Bu tepki bazen tamamen bir tepkisizliği doğurabildiği gibi, bazen de halkı, terörü oluşturan örgüt neticesindeki olaylara karşı şiddet hareketlerine itebilmektedir. Teröristler kendi amaçlarına uygun tepkiler oluşturmaya çalışırlar. Teröristler için hareket değil hareketin oluşturacağı etki önemlidir. Bu nedenle, terör olaylarının bir çoğunda teröristin kurbanları ile arasındaki ilişki soyut bir haldedir. Terörist kurbanlarına karşı kayıtsız bir şekilde hareket etmektedir. Kurbanın kişiliği pek çok olayda önem taşımaz, önemli olan kurbanın temsili bir özellik taşımasıdır. Bu durum terörizmin ahlâkdışlılığını gösteren önemli bir noktadır. Kendini demokrasiye adayan aydınlara yönelik şiddetin son kurban olan Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, 22 Ekim 1999 evinin önünde otomobiline konan bombanın patlaması sonucu katledilmiştir. Terör örgütleri kamuoyuna seslerini duyurabilmek için propaganda (reklam) peşindedirler. Örgütsel faaliyetlerini gündeme getirebilecek, kendilerinin ve düşüncelerinin canlı kalmasını sağlayacak her türlü harekete katılmaktadırlar. Ülkemizde terör örgütlerinin bazı kişilerin cenazelerine sahip çıkması, çeşitli sebeplerle mağdur olan insanlara sahip çıkıyor görülmeleri, o kişiler ve olaylar üzerinden, kendi seslerinin duyurulmasını sağlamaya yönelik girişimlerdir. Bu açıdan bakıldığında terör örgütleri, amaçlarına hizmet edecek her türlü olayı istismar etmek peşindedirler. Burada su sonuç ortaya çıkmaktadır: Terörist girişimde önemli olan husus, giriştiği operasyonun büyüklüğü değil, yarattığı veya yaratacağı yankının büyüklüğüdür. TERÖR ODAKLARININ UYGULADIKLARI SAFHALAR Terör odakları hedef aldıkları ülkeyi içten çökertmek amacıyla uyguladıkları stratejilerini dört aşamada gerçekleştirmektedirler. İdeolojileri ne olursa olsun hemen hemen her unsur bu aşamaları uygulamaktadır. Birinci Asama -HAZIRLIK İkinci Asama -ÖRGÜTLENME Üçüncü Asama -EYLEM Dördüncü Asama -iÇ SAVAŞ Birinci Asama (Hazırlık) Terör açısından birinci bölüm "hazırlık" adi altında sürdürülen planlama faaliyetlerini kapsar. Bu faaliyetler arasında yapılacak en önemli is, içten çökertilecek toplumun her yönüyle incelenmesi ve analize tabi tutulmasıdır. Amaç toplumları parçalamak olunca yapılması gereken de belirlenen kıstaslara göre zayıf yönlerinin daha derinleştirilip güçlü yönlerinin zayıflatılması olmaktadır. İlk aşamanın asil hedefi yakılacak toplumda aktarılmaya başlanan ideoloji doğrultusunda sempatizan kişi ve kuruluşlar oluşturmaktır. Diğer bir deyişle taban teşkil etmektir. Uygulamaya konulan bu plânın devlet tarafından illegal olarak nitelendirilmesine başlangıçta imkan yoktur. Zira ilk başlanan uygulamalar çok düşük düzeyde ki masum ve makul propagandalardır. İdari aksaklıklar, yanlış uygulamalar ve bir takım düzensizlikleri dile getirme gibi topluma düşük düzeyde kazandırılan bağışıklık giderek dozajın arttırılmasına imkan sağlamış olur. Bu şekilde oluşturulan sempatizan kitle basit eylemlere başvurur ki Türkiye' de 1965'e kadar olan dönem bu aşamanın geçtiği dönemdir. Bu dönemde silâhlı mücadeleden ziyade toplantı, gösteri yürüyüşü, miting, grev ve sendikal faaliyet seklinde propaganda faaliyetleri görülmüştür. İkinci Asama (Örgütlenme) Örgütlenme aşamasında, ilk aşamada elde edilen veriler ışığında örgütlenme çalışmalarına başlanmıştır. Sempatizan kitle arasında sivrilen kişiler kendilerini destekleyen diğer kişiler ile birleşme ihtiyacını duyarak bir araya gelirler veya belirlenen kişilere belirli mihraklarca el atılarak bir araya getirilirler ve tehdit merkezinin öngördüğü şekilde eğitilirken, bir yandan da birbirleriyle irtibatlandırılırlar. Verilen eğitim; ileride her türlü görevi yapabilecek militan yetiştirmeye yöneliktir. PKK Terör örgütü yerli halktan küçük yaştaki ocuklar eğiterek ve beyinlerini yıkayarak örgüte eleman temini yoluna gitmiştir. Öte yandan oluşan ve muayyen bir eğitimden geçen örgütlerin, legal yandaş kuruluşlar veya illegal diğer yandaş örgütler ile irtibatlandırılmaları sağlanır. Özellikle legal güçlü kuruluşları elde etmeye yönelik sızmalar, şehir ve kir gerillâsı halinde teşkilâtlanmalar hep bu safhada ele alınan konulardır. Böylece elde edilen güç birliği ile yasal olmayan silâhsız toplu eylemler ve silâhlı münferit eylemleri başlatacak zemin hazırlanmış olur. Korsan mitingler-boykot ve işgaller-pankart ve afişlemeler, gizli bildiri ve yayınlar-hücresel faaliyetler ile küçük çapta silahlı eylemler bu döneme özgüdür. Bu dönem Türkiye'de 1965-1970 arasını kapsamaktadır. Üçüncü Asama (Eylem) Başlatılan bu aşamanın amacı yandaş legal kuruluşların da örgütlü desteği ile eğitilmiş örgütlerin öncülüğünde şehirde ve kırda toplu silâhlı eylemleri başlatarak halkı sindirmek; Devlet güçlerini zaafa uğratarak toplum-devlet bağını parçalamak ve yönetimi ele geçirmek için gereken ortamı hazırlamaktır. Bu asama sonunda devlet güçlerinin yetersizliği vurgulanır ve toplumun devlete olan güveni kaybolarak halkta büyük bir moral çöküntüsü ve teslimiyet duygusu başlatılır. Terör eylemleri denilen silâhlı ve bombalı saldırılar, etkin kişilerin öldürülmeleri, sabotajlar, silâhlı soygunlar, yerleşim yerlerine yapılan silâhlı baskınlar bu safhanın belirgin özelliklerindendir ve Türkiye'de 1971-1979 yıllarını kapsamaktadır. Dördüncü Asama (İç Savaş) Bu safhanın hedefi yönetimi ele geçirmektir. İçten çökertme tekniğinin son adimi olan bu aşamada, artık çeşitli bölge, yerleşim yeri ve hatta büyük şehirler ele geçirilerek üsler kurulur. Devlet güçleri ile açıkça silâhlı mücadeleye girilir, kurtarılmış bölgeler kendi teşkilâtlarını birleştirerek düzenli illegal birlikler tesis edilir. Bu esnada dış güçlerin para, malzeme, personel ve teknik yardımları ile iç savaş başlatılarak içten çökertme işlemi tamamlanır. Ülkemizi 12 Eylül 1980'e getiren olaylar incelendiğinde bu aşamaların bütün özellikleri görülecektir. TERÖR VE GENÇLİK Terör Örgütlerinin Gençliğe İlgisi Terör Örgütlerinin Gençliğe Duyduğu İhtiyacın Boyutu Ve Gerekçeleri Terör örgütlerinin eleman ihtiyacı ile bu örgütlerin gençliğe yönelik faaliyetleri arasında doğrusal bir orantı bulunmaktadır. Çünkü, terör örgütleri açısından, eleman temin etmede en verimli alanların başında gençlik çevreleri gelmektedir. Gençlik çevrelerinin en organizeli olanı ve dolayısıyla en kolay yönlendirilebilen de üniversite gençliğidir. Öyle ki, gençlik son derece duygusal davranışları itibarıyla en az mantık muhakemesi yapan kesimdir. Gençlikte fedakarlık, ataklık, gözü peklik gibi hasetler en yoğun döneminde bulunmaktadır. Aileden ve geleneksel çevrelerden kopuş, kendini ispat, yeni ufuklar keşfetme gibi değişimler de yine bu dönemde yaşanan hususiyetlerdir. Gençleri tuzaklarına düşürmeye kararlı olan terör örgütleri, bu hususiyetlerin analizlerini en ince ayrıntılarına kadar yaptıklarından ve yiğitlik, mertlik, fedakarlık gibi kendilerinde zerresi bulunmayan yüce değerleri istismar ederek, gençleri tabiri caiz ise can evinden vurmaktadırlar. Böylece gençlik özellikle de üniversiteli gençlik, terör örgütlerinin en verimli av sahası haline gelmektedir. Geçmiş tarihlerde birçok terör örgütünün ideolojik mayası dışarıdan gelse de hamuru üniversite kantinlerinde, yurtlarında, derneklerinde yoğrulmuştur. Örgütlerin asıl yönlendiricileri perde arkasında olsa da fiili liderler üniversitelerin içinde yetişmiştir. Geçmişte faaliyet gösteren ve bugün faal olan örgütlerin liderlerinin, lider kadrolarının büyük bir çoğunluğunun üniversitelerden terk kişiler olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla, terör örgütleri üniversitelerimize birer eleman devşirme, kadro yetiştirme alanı olarak bakmaktadırlar. Gerçekten de belli başlı terör örgütlerinin elemanlarının önemli bir bölümünün, üniversitelerden saflarına kazandırıldığı anlaşılmıştır. Terör Örgütlerinin Gençliği Elde Etme Yöntemleri Terör örgütlerinin gençliğe yönelik faaliyetleri rast gele ve kendiliğinden ortaya çıkan bir olgu değildir. Terör örgütleri, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de gençliğe son derece bilinçli ve stratejik amaçlar ile yönelmektedirler. Nitekim,1970'lerin başlarında ortaya çıkan terör eylemlerinin hazırlık ve örgütlenme aşamasında gençlik dinamizminin en zirvede bulunduğu üniversiteler karargah rolü oynamıştır. Terör örgütleri, öğrenci gençleri daha kolay avlamak ve ihtiyacı olan elemanları temin etmek amacıyla okul derneklerine el atmaktadırlar. Terör örgütlerinin öğrenci gençleri saflarına çekmek maksadıyla geliştirdikleri yöntemlerden birisi de üniversiteler dışında çeşitli paravan dernekler kurmaktır. Kurmuş oldukları paravan dernekler vasıtasıyla, çeşitli sözde kültürel ve sportif etkinlikler düzenleyerek gençleri saflarına çekmektedir. Örgütler, gençleri ürkütmemek için, ilk etapta tehlikesi olmayan, basit görevler ile ilişkilerin içerisine çekmekte, akabinde de "Sizler örgütün sırlarına vakıf oldunuz artık örgütün malısınız" diyerek geriye dönüşün kapılarını kapatmaktadır. Terör örgütlerinin öğrenci gençleri (üniversiteli) saflarına kazanmak amacıyla cinsellik, kültürel farklılıklar, sosyal katmanlar, ekonomik imkanlar, siyasal tercihler, dini inançlar, çeşitli hobiler ve benzeri olguları istismar ettikleri öğrenilmiştir. Örgüt kadroları haline gelen kızların, erkekleri avlamakta araç olarak kullanıldığı, kültürel olarak yakınlığın, bölgeciliğin, hemşehriciliğin öğrencileri örgüt saflarına çekmede vasıta olarak değerlendirildiği, ekonomik zorlukların aile imkanlarındaki yetersizliklerin temel istismar konuları olduğu bilinen hususlardandır. Öte yandan, ailelerin siyasal tercihleri ve inanç yapısının da gençlerin gruplaşmalarında olduğu gibi terör örgütlerinin önemle üzerinde durarak öğrencilere yaklaşmada kullandıkları bir yol olduğu bilinmektedir. Yine öğrencilerin okumaya düşkünlük, yazma hevesi, liderlik dürtüleri, silah merakı ve benzeri özel ilgi alanlarını terör örgütlerinin tuzak kurarken değerlendirdikleri hususlardandır.





 
 

ormela.tr.gg
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol