İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  Birlesik Yemen Arap Cum. Brunei, Cin, Endonezya ve Ermenistan
 


BİRLEŞİK YEMEN ARAP CUM. BRUNEİ, ÇİN, ENDONEZYA ve ERMENİSTAN

BİRLEŞİK YEMEN ARAP CUMHURİYETİ


DEVLETİN ADI: Birleşik Yemen Arap Cumhuriyeti
BAŞŞEHRİ: Aden
YÜZÖLÇÜMÜ: 531.869 km2
NÜFUSU: 12.000.000
RESMİ DİLİ: Arapça
DİNİ: İslamiyet
PARA BİRİMİ: Yemen Riyali

Arap Yarımadasının batı ucunda yer alan bir devlet. Batısında Kızıldeniz, kuzeyinde Suudi Arabistan, doğusunda Umman, güneyinde Aden Körfezi ile çevrilidir.

Tarihi

Yemen, M.Ö. 10. yüzyıldan ikinci yüzyıla kadar Saba devletinin hakimiyeti altındaydı. Bundan sonra Yemen birçok krallıklar tarafından idare edildi. Son krallık, Hıristiyan Etiyopyalılar tarafından M.S. 6. asırda yıkıldı.

Yedinci asırda Eshab-ı kiram (ilk iman eden Müslümanlar) kuzeyden gelerek ülkede İslamiyeti yaydılar. On birinci yüzyıla kadar halifeliğe bağlı olan Yemen, küçük sülaleler arasında paylaşıldı. Çeşitli isimler alan, birbirleriyle mücadele eden bu sülaleler, Selahaddin Eyyubi zamanına kadar devam etti. Selahaddin Eyyubi'den sonra hakimiyet uzun zaman devam etmedi. Mahalli sülaleler İskenderiye baharat tacirleri ile Venediklilere memleketlerinde üsler verdiler.

Türkler,Yemen'de ilk defa 11. yüzyıl sonlarında koloni kurdular. Selçuklu Sultanı Melikşah döneminde başlıyan bu yerleşme ile, Türklerle yerli imamlar arasında mücadele de başladı. Yavuz Sultan Selim Han Mısır Memluklerine 1517'de son verdi. Bunun üzerine Yemen hakimi Baybars,Yavuz Sultan Selim Han adına hutbe okuttu. Baybars öldürülünce Çerkez İskender Bey, Yemen'e hakim oldu. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Yemen'de ilk Osmanlı yönetimi başladı (1539). Buraya Yemen Beylerbeyliği adı verildi. Diğer yerlerin de alınması ile Beylerbeyliği hakimiyet sahası genişledi. Yemen Beylerbeyi olan Ferhat Paşa devamlı isyan çıkartan Zeydiler ile uğraştı. Onun yerine Özdemir Paşa tayin edildi. Bundan sonra Osmanlı kuvvetleri ile Zeydilerin mücadelesi devam etti. 1567'de Zeydi imamlardan Mutahhar kendini halife ilan ederek pekçok yer aldı. Osmanlıların yönetiminde sadece Zabeyde kaldı. Osmanlıların Yemen'i tekrar ele geçirme çalışmalarının sonunda 15 Mayıs 1569'da Yemen yeniden Osmanlıların eline geçti. Fakat merkezden uzakta bulunan kabilelerin isyanı durmadı. Bu karışıklık dönemi üç yüz yıl kadar devam etti. On dokuzuncu yüzyılın sonlarında Osmanlı hükumeti Yemen'in elden çıkmaması için burada Yedinci Orduyu kurdu. İngilizlerin bölgeye hakim olmak için çevirdikleri entrikalar, isyanlar ve buraya asker göndermenin güçlüğü sonunda Zeydiler, Yedinci Orduyu yendiler (1905). Sonradan ordu gönderildiyse de isyan eden İmam Yahya, tamamen ortadan kaldırılamadı. Yemen, Birinci Dünya Savaşının sonunda tamamen Osmanlıların elinden çıktı.

Yahya ile Suudi Arabistan Meliki Abdülaziz ibni Suud arasındaki anlaşmazlık, 1934'te ihtilaflı Asir bölgesinin resmen Suudi Arabistan'a verilmesiyle sona erdi. Bundan sonra Yahya kendini melik ilan etti. 1948'de bu öldürülünce yerine büyük oğlu Ahmed geçti. Zeydi İmam Ahmed zamanında Rusya ve Çin ile yakın münasebet kuruldu. Mısır ve Suudi Arabistan ile ittifak yapıldı. 27 Eylül 1962'de Ahmed ölünce yerine oğlu Muhammed el-Bedr geçti. Fakat bunun tahta çıkmasından birkaç gün sonra askeri bir darbe yapılarak cumhuriyet ilan edildi. Darbe lideri Mısır'dan yardım alan Abdullah el-Sallal idi. El-Bedr dağa kaçtı ve burada kabile halkları kraliyet kuvvetlerine katıldı. Bunlar ve cumhuriyet kuvvetleri arasında iç savaş başladı. Mısır birlik gönderdi ve Suudi Arabistan el-Bedr taraftarlarına yardım etti. Savaş sırasında 150.000 civarında can kaybı oldu.

Diğer tarafta İngiltere'nin hakimiyeti altında Güney Yemen'de 1963'te bağımsızlık hareketleri başladı.Milli Kurtuluş Cephesi (MKC) ve Mısır'ın desteklediği işgal altındaki Güney Yemen Kurtuluş Cephesi İngiltere'ye ve bunun himayesi altındaki yöneticilere karşı bir gerilla savaşını başlattılar. İki grup daha sonraları iktidar için birbirleri ile mücadele ettiler ve MKC mücadeleyi kazandı. 30 Kasım 1967'de Güney Yemen bağımsızlığını ilan etti. MKC 'nin solcu kanadı iktidara hakim oldu. ABD ile münasebetlerini keserek yardım için Çin ve SSCB ile temaslar kurdu. Bu sırada Arap-İsrail Savaşında bozguna uğrayan Mısır, birliklerini Kuzey Yemen'den çekti. Kasım 1967'de kansız bir darbe ile Sallal hükumeti devrildi. Nisan 1970'te Yemen ve Suudi Arabistan arasındaki anlaşma ve Yemen hükumet kademelerinde birçok Melik taraftarlarının tayin edilmesi ile anlaşmazlıklar sona erdi. 1972-1973'te Yemen demokratik Halk Cumhuriyeti ile bazı sınır çarpışmaları oldu.

13 Haziran 1974'te Albay İbrahim el-Hamidi'nin başkanlığındaki bir askeri grup hükumet yönetimini ele geçirdi. Hamidi, Suudi Arabistan ve ABD ile sıkı münasebet içine girdi. Fakat 1977'de öldürüldü.

Haziran 1978'de kanlı bir darbeden sonra Güney Yemen'de, Suudi Arabistan, Umman ve ABD ile münasebetleri geliştirmeye çalışan başkan Salman Raboya idam edildi. Yeni yönetici grup, Kuzey Yemen tarafından başkanın öldürülmesinden sorumlu tutuldu. İhtilalciler, Kuzey Yemen ile diplomatik ilişkileri kestiler ve 24 Şubat 1979'da savaş açtılar. Arapların sür'atle arabuluculuk yapması neticesinde ateşkes imzalandı ve kuvvetlerin karşılıklı olarak geri çekilmesi sağlandı. 29 Mart'ta, Kuzey ve Güney Yemen iki ülkenin birleşmesi hakkında anlaşma imzaladı. Bu anlaşma ancak 22 Mayıs 1990'da gerçekleşti. 1986 senesinde başlayan Güney Yemen'deki sosyalistlerin birbirleriyle çatışmaları sonunda ılımlı eğilimleriyle tanınan Ali Nazır Muhammed 40 bin taraftarıyla Kuzey Yemen'e sığındı. Bir süre sonra da Güney Yemen hükumeti Kuzey Yemenle birleşme kararı aldı. 22 Mayıs 1990'da iki devlet resmen birleşti.

Fiziki Yapı

Yemen'in kuzey kesiminde dar bir kıyı ovası vardır. Tihoma adı verilen kıyı ovası, Kızıldeniz'den iç kesime doğru 32 ila 48 km kadar uzanır. Kıyı boyunca az sayıda da olsa yer yer vahalar bulunur. Kıyı şeridinin doğusunda yüksekliği 1200 ile 3600 m arasında değişen yaylalar yer alır. Yaylaların sathı vadilerle bölünmüştür. En önemli vadileri kuzeyden güneye doğru Cauf, Surdud, Abrad ve Zabit vadileridir. Bu vadiler yağmurlu mevsimlerde dolmakta, diğer zamanlarda kurumaktadır. Ülkenin en yüksek noktası San'a şehrinin batısında yer alan 3760 m yüksekliğindeki Hadur Dağıdır.

Ülkenin güney toprakları kıyıda bir kum ve volkanik dağ şeridi halindedir. Bu dar kıyı ovasından itibaren yükselen dağ silsileleri yatay olarak yükselen bir yaylaya doğru uzanır. Dağların yüksekliği 2438 metreye kadar ulaşır ve doğuya doğru alçalır. Ülkenin kuzeydoğu kesiminde arazi Suudi Arabistan'ın Rubülhali Çölü ile birleşir. Dağları ve yaylaları kesen vadiler yağmurdan sonra dolan kuru nehir yatakları halindedir. Bu bölgenin önemli vadileri Hadramut, San'a ve Tibban vadileridir.

İklim

Birleşik Yemen Arap Cumhuriyetinde iklim sıcak ve kuraktır. Yağış miktarı senede 400 ile 800 mm arasında değişir. Yaylalarda yazlar nisbeten mutedil sıcaklıkta kışlar ise soğuktur. Temmuz ayında yaylalardaki ortalama sıcaklık 21°C civarındadır. Yazın Hint Okyanusundan esen rüzgarlar yağmur getirir. Ülkenin kuzeydoğusu muson rüzgarlarının etkisine girdiği zamanlar nisbeten serin olur.

Tabii Kaynaklar

Kıyı şeridi vahalar bulunan yerler hariç kumlarla kaplıdır. Yaylalar muson rüzgarlarının getirdiği yağmur sayesinde yeşilliktir ve burada hayvancılığın gelişmesine sebeb olmuştur. Ülkenin Suudi Arabistan sınırına yakın yerleri çöl ile kaplı olup, buralarda hemen hemen hiç bir bitki örtüsüne rastlanmaz. Maden olarak ülkede sadece tuz işletilmektedir.

Nüfus ve Sosyal Hayat

12 milyon nüfuslu Yemen'de kilometrekareye yaklaşık 23 kişi düşer. Diğer Araplardan farklı olarak Yemenliler yerleşik hayat sürerler ve çok azı göçebedir. Ayrıca bunların çoğu bozuk Zeydi fırkasına mensupturlar. Kıyılarda yaşıyan halkın çoğunluğu Şafii mezhebinde Sünni Müslümanlardır. Halkın tamamına yakını Arapça konuşur. Ülkede az sayıda zenci, Hindu bulunmaktadır. Okuma-yazma oranı oldukça düşük olup  civarındadır. Önemli şehirleri Aden, San'a, Hudeyde ve Taiz'dir.

Siyasi Hayat

Yemen Cumhuriyetle idare edilen bir devlettir. Devletin yüksek idari organları, Danışma Meclisi ve Başkanlık Konseyidir. Danışma Meclisi üyelerinin çoğu doğrudan doğruya halk tarafından seçilir. Başkanlık Konseyi üyelerini meclis seçer. 22 Mayıs 1990'da Güney Yemen ile Kuzey Yemen'in birleşmesi üzerine Devlet Başkanlığına Kuzey Yemen Cumhurbaşkanı General Ali Abdullah Salih seçildi. Başkan yardımcılığına ise Güney Yemen Sosyalist Partisi Genel Sekreteri Ali Salem el-Beyd getirildi.

Ekonomi

Yemen'de ekonomi esas itibariyle tarım ve hayvancılığa dayanır. Yetiştirilen başlıca tarım ürünleri süpürge darısı, susam, akdarı, buğday, arpa, hurma, kaba yonca, kat, kahve ve üzümdür. Meyve üretiminde ülke kendi kendine yeterli seviyededir. Kahve ve kat 1050 ila 2070 m yüksekliklerde dağların eteklerinde yetişir. Yemen'e has bir bitki olan kat, çiğnendiğinde, kaynatıldığında veya içecek olarak kullanıldığında yapraklarının uyuşturucu etkisi vardır. Pamuk önemli ticaret bitkisi olup, ana ihraç maddelerindendir. Köselecilik ve kılıç yapımı önemli el san'atlarıdır. Tekstil ve çimento sanayi ülkenin en önemli sanayi dallarıdır.

Ülkenin ana ihraç malları pamuk, kahve, kat, tuz, hayvan derisi ve postu ile kurutulmuş balıktır. Ticarette bulunduğu ülkelerin başında Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Japonya, Pakistan, Suudi Arabistan yer alır. Makine, petrol ürünleri, pamuk, yün ipliği ithal ettiği önemli maddelerdir.

Yemen'de ulaşım gelişmemiş olup, deve, eşek ve katırlarla yapılır. Karayolu yok denecek kadar azdır. El-Hudeyda, El-Mukha ve Aden önemli limanlarıdır.

BRUNEİ


DEVLETİN ADI: Brunei Sultanlığı
BAŞŞEHRİ: Bandar Seri Begawan
YÜZÖLÇÜMÜ: 5.765 km2
NÜFUSU: 264.000
RESMİ DİLİ: Malaysia Dili, İngilizce
DİNİ: İslâm
PARA BİRİMİ: Brunei Doları

Asya kıtasının güney-doğusundaki Borneo Adasının kuzeydoğusunda bulunan, Güney Çin Denizine kıyısı bulunan, komşusu Savarak Devletinin topraklarının Güney Çin Denizine doğru bir koridor gibi uzanması sebebiyle iki parçaya ayrılmış küçük bir devlet. İngilizlerin koruması altındadırlar.

Târihi

Brunei’nin 15. asra kadar olan târihi hakkında pek fazla mâlumât bulunmamaktadır. İslâmiyetin buralarda yayılmasından sonraki târihi kesin olarak bilinmektedir. İslâmiyetin kabûlünden sonra dînin îcâbı olarak birlik, berâberlik içerisinde hareket ederek, bölgenin en güçlü devleti olan Brunei- Borneo Adasının tamâmına yakın bir kısmını idâresi altında bulunduruyordu. İslâmiyetin düşmanları, dolayısıyla da Brunei Devletinin düşmanları ülkeyi dâimâ zayıflatmaya çalışmışlardır. On dokuzuncu asrın sonunda iyice zayıflatılan ülkede 1888 senesinde İngiltere hâkimiyetini tesis etmiştir. 1959 senesinde kabul edilen bir anayasa gereğince, Brunei Sultanlığı yarı demokratik bir sistemle iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde İngiltere’nin himâyesinde olan bir devlet olarak son şeklini almıştır.

Fizîki Yapı

Güney Çin Denizine kıyısı olan iki parçalı toprak üzerinde kurulmuş olan ülkenin yüzey şekilleri fazla farklılık göstermez. Batı kesimleri alçak ovalar ve bataklıklarla kaplı olan ülkenin, doğu kesimleri ise pek fazla yüksek olmayan dağlarla kaplıdır. En yüksek noktası Labi Hılls Tepesi olup, 396 m yüksekliğindedir. Önem arz eden akarsuları, Belait ve Tutong’dır. Gölleri mevcut değildir.

İklim

Ekvator bölgesine yakın olduğu için Brunei’de bütün sene boyunca bol yağışlı, nemli ve sıcak bir iklim hüküm sürer. Senelik ortalama yağış miktarı sâhil kesimlerinde 2500 mm civârında, iç kesimlerde de 3800 mm olan ülkenin, senelik sıcaklık ortalaması ise, 27°C civârındadır.

Tabiî Kaynakları

Gür ormanlarla kaplı olan ülke, petrol, tabiî gaz gibi yeraltı mâdenleri bakımından da çok zengindir. Ormanlardan elde edilen kauçuk gibi pekçok ürün Brunei’nin tabii zenginliklerini teşkil etmektedir.

Nüfus ve Sosyal Hayat

264.000 civârında olan nüfûsunun, yarısından fazlasını Malezyalılar, dörtte birini Çinliler, az bir kısmını ise yerli Dayak kabîlesi teşkil eder. Halkın büyük bir çoğunluğu Müslüman olup, çok az miktarda ise Budist ve Putperest bulunmaktadır. Genellikle köylerde dörtgen biçiminde yapılmış ahşap evlerde yaşayan halkın başlıca gıdâ maddeleri arasında pirinç ve balık gelmektedir. Resmî dili Malaysia dili olmasına rağmen, İngilizce ve Çince de yayın olarak kullanılan lisanlardandır. Başlıca şehirleri başkenti olan Bandar Seri Begawan, Burnei kasabası, petrol merkezi olan Kuala Belait ve Seria şehirleridir.

Siyâsî Hayat

Sultanlıkla idâre edilen ülke, iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde ise İngiltere’nin himâyesi altındadır. 1959 senesinde kabul edilen bir anayasa ile idâre edilir. Bir yürütme ve bir yasama meclisinin bulunduğu Brunei’de yürütme kurulu Sultanın başkanlığında bir bakanlar kurulu hâlindedir. Ülkedeki yasama meclisi 21 kişiden meydana gelmektedir. Bunun 10 kişisi seçimle iş başına gelirken, 11 kişisi ise Sultânın tâyini ile işbaşına gelmektedir.

Ekonomi

Petrol zengini bir ülke olan Brunei, ürettiği petrolün büyük bir kısmını kendisi işleyip satar. Bir kısmını ise ham petrol olarak ihraç etmektedir. Alçak ovalarla, sulanabilir arâzilerde tarım yapılmaktadır. Ülkede yapılan tarım kendi ihtiyacını karşılayacak kapasitededir. Bir kısım tarım ürünlerini ve ormanlardan elde ettiği bâzı orman ürünlerini de ihraç etmektedir. İhraç ettiği mallar arasında petrol, tabiî gaz, baharat, Hindistan cevizi, kauçuk ve sagu denilen ekmek ağacından elde edilen bir madde en başta gelenleridir. İthal ettiği malların başında ise makina, araç, metal ürünleri, çimento ve tekstil ürünleri gelir. Dış ticâret yaptığı ülkelerin başında Japonya, ABD, Singapur, Tayvan ve Malezya gelir.

Ulaşım

Karayollarının gelişmemiş olduğu Brunei’de başlıca ulaşım yolu akarsulardır. En önemli karayolu Muara’yı başşehir üzerinden petrol şehirleri olan Seria ve Kuola Belait’e bağlayan yoldur. Hava ulaşımı Kraliyet Havayolları ile sağlanır.

ÇİN


DEVLETİN ADI: Çin Halk Cumhûriyeti
BAŞŞEHRİ: Pekin
YÜZÖLÇÜMÜ: 9.572.900 km2
NÜFUSU: 1.149.667.000
RESMİ DİLİ: Çince
DİNİ: Konfüçyonist, Budist, Taoist, İslâmiyet
PARA BİRİMİ: Yuan

Yüzölçümü îtibâriyle dünyânın üçüncü, nüfus îtibâriyle en büyük Güney Doğu Asya ülkesi. Doğusunda Güney Kore, kuzeydoğusunda ve kuzeybatısında Rusya, kuzeyde Moğolistan, güneybatıda Afganistan ve Pakistan, güneyde Hindistan, Nepal, Butan, Birmanya Laos ve Kuzey Vietnam, doğusunda ise Büyük Okyanus ile çevrilidir.

Târihi

Eski devirlere âit yapılan araştırmalar Çin hakkında devamlı yeni bilgiler vermektedir. Ülkeyi yöneten ilk hânedân olarak Hya ve Şang sülâleleri bilinmektedir. Hya sülâlesi hakkında bilinen tek bilgi hükümdârların isimleridir. Şang sülâlesinin, yapılan araştırmalar netîcesinde yaklaşık olarak M.Ö. 1450-1050 seneleri arasında Çin ovalarına hâkim oldukları bilinmektedir. M.Ö. 1050-220 yılları arasında değişik çeşitli uygulamalarla Çov Sülâlesi yönetmiştir. Şang Sülâlesini yıkarak başa geçen Çov Sülâlesi, M.Ö. 1050-771 seneleri arasında feodal bir idâre kurdular. Ülkede, feodal devletler bağımsız devletler hâlinde gelişmeye başladı. Bu durum hükümdârın gücünün azalmasına ve feodal devletler arasında savaşa sebeb oldu. Batıdan gelenTürk ve Moğollar, ülkenin büyük bir kısmını fethettiler. Batı milletlerinin eline düşmüş olan topraklarından büyük bir kısmını Çin beyi Tsin, geri aldı. Böylelikle devleti önemli feodal devletlerden biri oldu.

M.Ö. 770-472 devri: Feodal beylerin kendi aralarında iç savaşlara giriştikleri bir devirdir. Bu savaşlar netîcesinde yedi bey kalmış ve bunlar da kral şanını alarak Çov Sülâlesinden ayrıldılar. M.Ö. 472-221 iç savaş sonunda M.Ö. 453 senelerinde Tsin’in feodal devleti üç devlete bölündü. M.Ö. 221-206 aralarında Tsin’in Sülâlesi memleketi mutlakiyetle idâre etti. Tekerlek dingillerinin standartlaştırılması ve bâzı ölçü birimlerinin kullanılmaya başlaması Çin târihinin bu safhasına âit önemli hâdiselerdir. Kuzeyden gelen saldırılardan (Hun saldırıları) korunmak için Çin Seddinin ilk şekli olan toprak tabyalar yapıldı. Doğu Çin bölgesinde başlayan bir ayaklanma, uzun süren savaşlara sebebiyet verdi ve bu savaşlar sonunda Han Sülâlesi yönetimi ele geçirdi ise de, bir müddet sonra idâre değişti. M.Ö. 206 yılında yönetimi, küçük rütbeli bir asker olan Lui Ki ele geçirerek Han Sülâlesini (asiller) kurdu. M.S. 168 senesinde meydana gelen bir hükûmet darbesi üzerine 220 senesine kadar devâm eden iç savaşlar devri başladı. Büyük bir halk ayaklanması bastırıldı. Bu iç savaş netîcesinde ülke üçe bölündü, kuzeyde Vey (220-264), güneydoğuda Vu (229-280), güneybatı Şu (221-263) imparatorlukları kuruldu. Göçlerin arttığı devirde, Tsin Sülâlesinin (265-316) başa geçerek, parçalanan Çin’i birleştirmeleri de ülkeye huzur ve istikrar getirdi. Daha önceleri ücretle kullanılan milletler bu savaşlarda (asillerin savaşlarında) o derece kuvvetlendiler ki, bunlardan Hyung-nu’lar (Hunlar) 303’te yeni bir devlet (Han) kurdular. Bu sülâle Çin İmparatorunu iki defâ esir almış ve 317’den başlayarak bütün Kuzey Çin’de hâkimiyet kurmayı başarmıştır. Bunun üzerine Tsin Âilesi kuzeye inerek burada Doğu Tsin Sülâlesini (317-419) kurdu.

Güney Çin’de 580 senesine kadar çeşitli sülâlelerin kurduğu muhtelif devletler görülür. Suy Sülâlesi (581-618) Çin’i birleştirmeye muvaffak oldu. Bu kısa ömürlü hânedan zamânında Çin, Vietnam’ın kuzey ve güneyini ve Tibet’in kuzeyini ele geçirdi. Çin’in nüfûzunu tekrar Orta Asya’da hissettirdi. Bu devrede Kuzey ve Orta Çin Ovasındaki ticârî münâsebetleri kolaylaştırmak için kanallar açıldı. Ancak bütün bu işlerin yapılması için yabancılardan yardım istenmesi Suy Sülâlesinin sonu oldu. T’ang Sülâlesi (618-907) işbaşına geldi. Bu hânedân devrinde (664) toprakların yeniden taksimi ve vergilendirilmesi yapılmıştır. Müslüman Arapların saldırıları üzerine Türkistan Çin’in elinden çıktı.

Bundan sonra Türkler devlet idâresinde önemli mevkilere yerleştiler ve sık sık vukû bulan ihtilâllerde önemli rol oynadılar. T’ang Hânedânının düşüşünden sonra 960 târihine kadar 5 küçük hânedân iş başına geçti. Bu devirde Kuzey ve Güney Çin’de küçük eyâletler şeklinde devletler meydana çıkmıştı. 960 târihinde iş başına geçen Sung Hânedânı zamânında Çin İmparatorluğunun birliği yeniden tesis edilmeye çalışılmış, ancak bunda muvaffak olunamamıştır. Bu hânedân devrinde birçok şehirler kuruldu ve barut kullanılmaya başlandı. Mîmârî, târih, şiir, resim, porselen ve bahçecilikte çok yüksek bir seviyeye ulaştılar. Elde bulunan târihî dokümanlar bu medeniyetin yüksekliğine delil teşkil etmektedir.

Cengiz Han, 1206-27 yılları arasında Çin’i işgâl etti ve Moğollar, 1214 yılında Sarı Nehirin kuzey tarafındaki bölgede hâkimiyeti ele geçirdiler. 1271 târihinde Kubilay Hân, imparatorluğunu îlân etti. Böylece Yüan Hânedânının (1260-1368) ve başşehir Yenching (Pekin)i kurdular. Moğollarla berâber Yüan Hânedânı bütün Çin’i fethederek hâkimiyetleri altına aldılar. Bundan sonra Moğollar Çin kültürünün etkisi altına girerek, din, örf ve âdetlerinde, giyim ve kuşamlarında Çin örf ve âdetlerini benimsediler.

Chu Yüan Chang, Yüan Hânedânı yerine Ming Hânedânını (1368-1644) kurdu. Bu hânedân zamânında Moğollar, Baykal Gölünün kuzey tarafına sürüldü ve imparatorluk eski kuvvetine kavuştu. Yine bu devirde Avrupalılar Çin’e ulaştılar. Portekizliler ve İspanyollar 16. yüzyılda, Alman ve İngilizler 17. yüzyılda buraya geldiler.

Ming Hânedânından sonra işbaşına geçen Ch’ing Hânedânı (1644-1912) zamânında, Avrupalı tüccarlar, Çin’in önemli kaynaklarını yıllarca batıya aktarıp, bundan istifâde ettiler.

Çin, uzun yıllar batıya kapalı kaldı. Çin’in batıya açılması 19. yüzyıl ortalarında başladı. Bu yıllarda Portekiz, İngiltere, Fransa, ABD ile ticârî, siyâsî münâsebetler başladı. Bunlardan İngilizler, Hint pamuklukları ve afyonunu, çay ve ipekle değiştiriyorlardı. Çin üst makamları bu ticâreti engellemeye çalıştılar. Bununla ilgili olarak afyon ithâlini yasaklayan kararlar aldılar. Bunun üzerine İngilizlerle anlaşmazlıklar çıktı ve savaşlar başladı. Ancak bu savaşlar İngilizlerin gâlibiyeti ile sona erdi (1842). Yapılan anlaşma sonunda İngilizler daha geniş haklara sâhip oldular. Bunun netîcesi olarak beş Çin limanı İngilizlere açıldı ve Hong Kong Adası da İngilizlere bırakıldı. Bu savaşlara “Afyon Savaşı” adı verildi. Daha sonra yapılan anlaşmalarla ABDve Fransa’ya aynı haklar tanındı.

Zamanla anlaşmaların uygulanması aksadı. Çinliler yabancıları ülkelerinden atmak istiyorlardı. Fakat onlar elde ettikleri imtiyazları geri vermeye niyetli olmadıkları gibi, bunları az buldular. Böylece, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında ülkede ayaklanmalar oldu. Fakat bu ayaklanmalar yabancı güçler tarafından bastırıldı. 1858 yılında anlaşma uyarınca İngiliz ve Fransızlar yeni haklar kazandılar. Bir müddet sonra aynı menfaatler ABDve Rusya’ya da tanındı. Bu olaylardan sonra, Çin’de bir sükûnet dönemi başladı.

Çin-Japon Savaşları: Çin’in Kore üzerinde hâkimiyet kurmak istemesi üzerine 1894 yılında ilk savaş başladı. Kore’de çıkan ayaklanmayı bastırmak üzere her iki ülke de Kore’ye asker gönderdi. Ayaklanma bastırıldı. Fakat daha sonra her iki ülke birbirleriyle savaşa tutuştular. Bu savaşlar sonunda Çin büyük kayıplara uğradı. 1895 yılında savaş sona erdi ve Çin, Kore’nin bağımsızlığını tanıdı, ayrıca Formoza Adasını da Japonya’ya vermek mecbûriyetinde kaldı.

1911’den sonra başa geçen Yuan Şi-K’ay monarşik bir idâre kurmaya başlamışsa da muvaffak olmayarak 1916 ‘da öldü. Bu arada 1917’de sembolik olarak Birinci Dünyâ Savaşına girmiş ancak bir çok şehirleri bu arada Şanghay, Japonya tarafından işgâl edilmiştir.

1925 yılında milliyetçilerin önderi olan Çiank Kayşek yönetimi ele geçirdi. Orduları ile Japonlara karşı savaşarak bir çok yerleri geri aldı. Bu arada Şanghay tekrar ele geçirildi.

Ülkede 1920 yılında komünist partisi kuruldu ve taraftar toplamaya başladı. Bu parti, ülkede bir çok karışıklıklar çıkardı. Çiank- Kay-Şek bir taraftan Japonlarla savaşırken, bir taraftan da bu ayaklanmaları bastırmaya uğraşıyordu. Nihâyet 1927’de komünistlerin başına geçen Mao Çe-Tung, Çu Enlay ve Çu Di’ ile komünist partisi güçlenerek ülke çapında teşkilâtlanmaya, hükûmet kuvvetleri ile çarpışmaya başladı. İkinci Dünyâ Savaşı sona erince, komünistlerle milliyetçiler başbaşa kaldılar. Mao Çe-Tung yönetimindeki komünist birlikleri ülkeye hâkim oldular. ABDmilliyetçilere yardım eder göründü. ABD’nin Çin’e gönderdiği diplomatlar hep milliyetçilerin aleyhine çalışmış, onların komünistlerin eline geçmesine sebeb olmuşlardır.

Yönetim tamâmen komünistlerin eline geçince, Milliyetçi Çin hükûmeti, Formoza (Tay-Van) Adasına çekilmek zorunda kaldı. Böylece Çin ikiye ayrıldı: Çin Halk Cumhûriyeti ve Milliyetçi Çin Cumhûriyeti.

1 Ekim 1949 yılında Mao Çe-Tung’un başkanlığında Çin Halk Cumhûriyeti kurulmuş oldu. Böylece Çin’in Asya kıtasındaki bütün toprakları Çin Halk Cumhûriyeti’nin eline geçti. Milliyetçi Çin Cumhûriyeti de Formoza Adasına çekildi ve orada hükûmet kurdu. Mao, 1976’da öldü. Mao’nun ölümünden sonra, Maoizm açıktan tenkid edilmeye başlandı. Çin idârecileri ABD ve Japonya ile ekonomik iş birliği yaptı. Mareşal Ye Cienying, Mao’nun yanlışlarını açıkladı. Eski katı durum kaldırılarak ekonomik ve siyâsî yönde yumuşama başladı. Çin kapıları yabancı sermâyeye açıldı. Son yıllarda demokratikleşme hareketleri kanlı bir şekilde bastırıldı.

Fizikî Yapı

9.572.900 km2lik yüzölçüme sâhip olan Çin, fizikî yapı îtibâriyle genellikle doğu, batı olmak üzere iki bölüme ayrılır. Ülkenin batısı; güneybatı ve kuzeybatıda iki farklı yapıya sâhiptir. Güneybatı Hindistan ve Bagnladeş ile olan sınırlarını, dünyânın en yüksek tepesine sâhip olan Himalaya Sıradağları teşkil eder. Himalayaların kuzeyinde yer alan 1 milyon km2 yüzölçüme ve ortalama 3900 m yüksekliğine sahip olan Tibet Yaylası, kuzeyden Astin Tagh ve Nam Şam sıradağlarıyla çevrilidir. Bu dağlarla Himalayalar ülkenin batısında birleşirler. Ülkenin kuzeybatısını teşkil eden Astin Tagh Dağlarının kuzeyi, Doğu Türkistan’ın tarım havzasıdır. Ülkenin kuzeybatı bölgesinde, Tiemşan Dağları, Moğolistan sınırını meydana getiren Altay Dağları, batıda Torbagatay ve Çungarski Alatau ile çevrili geniş Çungarya düzlüğü yer alır.

Ülkenin kuzeyini Gobi Çölünün güney kısmı kaplar. Doğusunda yüksekliği batıya göre fazla olmayan tepeler bulunur. Bu tepeler ülkenin kuzeydoğusundan, güneybatısına doğru uzanarak dağlık bölgeyle birleşirler. Kıngan, Çangpai ve Çangvansai dağlarıyla çevrili olan kuzey doğu bölgesi Mancurya olarak isimlendirilir.

Doğu Çin’in kuzey kısmı Hai Ho, Hvang Ho ve Kuai Ho nehirlerinin havzalarından meydana gelen düzlüklerden, güney kısmı ise Kuzey Burma ve Çin Hindi yarımadası sınırında yükselen yaylalardan meydana gelir. Bu iki bölge arasında ülkenin en bereketli ovalarının bulunduğu ve nüfûsun en kalabalık olduğu kesimdir. Toplam sınır uzunluğu 42.500 km olan Çin’in bu sınır uzunluklarının 22.500 kilometresi Büyük Okyanus iledir. Kıyıları Liatoung ve Şantung yarımadalarında genellikle yüksek, diğer kesimlerinde alçak ve alüvyonlu ovalar hâlindedir.

Ülke topraklarının üçte biri dağlık, dörtte biri yayla, beşte biri vâdi, onda biri tepeler, yüzde on ikisi ise ovalıktır. Akarsuları doğu ve batıda farklı özelliklere sâhiptir. Çöl ve yüksek yaylaların bulunduğu batı kesimindeki akarsular, daha çok yeraltı veya çorak havzalar hâlindedir. Doğu bölgelerindeki akursular ise genellikle Pasifik Okyanusuna dökülür. Çin’deki zayıf akarsuların suladığı topraklar yüzölçümünün beşte ikisini teşkil eder. En önemli akarsular, Doğu Çin bölgelerinde bulunur. Kuzey doğudaki Mancurya bölgesinde Sungari-Lia Ho ve doğu bölgesinde Sarı Nehir (Huanghı), orta kısımda Mâvi Nehir (Yang-tse kiang) ve güneyde İnci Irmağı (Şi-kiang) en önemli nehirlerdir. Doğu bölgesindeki ırmaklar yön değiştirebilme özelliğine sâhiptirler. Eriyen kar sularıyla beslenmeler, buharlaşma, kat ettikleri yoldaki çöl şartları bu nehirlerin debileri ve yönlerinin değişmesine etki eden en büyük faktörlerdendir. Mâvi Nehir (Yang-tse kiang) 5552 km uzunluğuna sâhib olup, dünyânın dördüncü uzun nehridir.

Batı Çin’de seyrek rastlanan akarsular göl havzalarında veya kıraç topraklarda yeraltı suları halinde sona erer. Ülkenin iki büyük ırmağı olan Huang-Ho (4845 km) ve Yang-tse kiang, Tibet’te doğar. Kuzeyde Moğolistan kısmında Huang-Ho Nehri ülkenin en önemli nehridir. Batıdaki tarım havzasında birkaç küçük göl vardır. Moğolistan’daki tuz gölleri, doğu bölgelerdeki Tung-Ting, Pu-yang ve Tai gölleri en önemli gölleridir. Ayrıca pekçok küçük göle (daha ziyâde doğuda) sâhip olmasına rağmen, başka önemli gölü yoktur.

İklim

Güney kesimlerinde muson iklimi hâkim olan Çin’de, özellikle kuzeybatı kesimleri sert kara ikliminin hüküm sürdüğü bölgelerdir. Kış mevsiminde Orta Asya üzerinde bulunan soğuk, kuru ve yüksek basınçlı hava, karalardan denizlere doğru bir rüzgâra sebep olur. Yazın bu durum tam tersine olarak meydana gelir. Denizlerden karalara doğru esen rüzgârlar hâliyle nemli olurlar. Doğu kesimleri bilhassa yaz aylarında musonlar sebebiyle bol yağış alır. Batı kısımları yağış yönünden son derece fakir bölgelerdir. Kuzeybatıda senelik 50 mm civarında olan yağış ortalaması, güneydoğu kesimlerinde 3000 mm gibi çok yüksek bir rakamı bulur. Mayıs ve ekim ayları arasında yağan yağmur, senelik miktarın yaklaşık % 80’ini teşkil eder. Kuzey bölgelerinde temmuz ve ağustos ayları yağmur mevsimleridir.

Güneyde tropikal iklim sıcaklıklarına karşı kuzeyde kara iklimine uygun sıcaklıklar görülür. Yaz mevsiminde kuzey ve güney bölgeleri hemen hemen aynı sıcaklığa sâhipken, kış aylarında sıcaklık farkı 35°C gibi büyük bir rakama ulaşır. Kuzey bölgesi, kışın sert kara iklimi sebebiyle soğuk bir kış mevsimi yaşarken, güneyde ılıman bir ekvatoral iklim hüküm sürer. Güneydoğuda uzun ve sıcak yazlar, özellikle Tibet ve Tsinghai platolarında ise çok uzun ve sert kışlar hüküm sürer. Burada yazlar aksine kısa ve sıcak geçer.

Tabiî Kaynakları

İklim ve fizikî yapısının tabiî netîcesi olarak doğu bölgeleri ormanlarla kaplı, batısı ise çayırlık, geniş olarak da çöl bitkileri ile kaplıdır. Ormanların kapladığı alan, toplam yüzölçümün yüzde onunu teşkil eder. Güney kesimlerde tropikal ağaçların teşkil ettiği ormanlar kuzeye gidildikçe yaprak döken ağaçlardan meydana gelir. Biraz daha kuzeye gidilince, ülkenin orta kesimlerine gelinir ki, buralarda yaprak dökmeyen kozalaklı ağaçlar mevcuttur.

Kuzeyde, step ve çöl bitkileri hâkimdir. Güneybatıdaki Tibet soğuklarının bulundğu bölgede nâdir rastlanan dağınık ve bodur bitkiler yetişir. Dünyâdaki hayvanlardan kuş türlerinin % 12’si, memeli hayvan türlerinin % 10’u, balık türlerinin de % 9’u Çin’de yaşamaktadır. Pandalar ve semenderler Çin’de yaşıyan ve dünyâda nesli tükenmekte olan hayvanlardır.

Mâdenler bakımından pek fazla zengin olduğu söylenemez. Mevcut zengin mâden yataklarının pek çoğu ulaşım ve teknik imkânsızlıklar sebebiyle işletilememektedir. Ülkenin özellikle kuzey ve orta kısımları demir üretiminde dünyâda ilk sıralarda yer almaktadır. Antimon ve tungsten üretiminde de dünyâda ilk sırayı alan Çin, kalay üretiminde ise dünyâda ikinci sırada bulunmaktadır. Molibden, civa ve bizmuttan başka az miktarda bakır, çinko, kurşun ile krom ve nikel vardır. Kalsiyum florür, grafit, mağnezit, talk, tuz mineralleri, asbest ve baryum rezervlerinin yanısıra, kükürt ve fosfat da kayda değer mâdenlerdendir.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Çin nüfus bakımından dünyânın en kalabalık ülkesidir. Nüfûsun çoğu, sâhil bölgelerinde, delta ve nehir vâdilerinde, Szechwan’ın merkez platosundaki münbit arâzilerde ve Kuzey Çin’in Büyük Vâdisindeki ekilebilir arazide yerleşmişlerdir. Bu bölgelerde nüfûsu iki milyonun üzerinde birçok büyük şehir merkezleri bulunmaktadır. Hükûmet nüfus kontrolü ile ilgili tedbirler almasına rağmen, yıllık nüfus artışı 15 milyonun üzerindedir. Ülkenin tabiat şartları, nüfûsun, ülkenin her yanına eşit olarak dağılımını engellemektedir. Nüfus yoğunluğu ortalaması 109’dur. Fakat bu ortalama yoğunluk olup, batıya doğru yoğunluk azalır ve bir kilometre kareye bir kişiden daha az düşer. Çin’in nüfus yoğunluğu bakımından en kalabalık bölgesi, büyük şehirlerin yığıldığı kuzey doğu bölgesidir. Bu bölge Çin topraklarının % 40’ını teşkil ettiği halde, nüfûsun % 90’ını barındırmaktadır. Burada nüfus yoğunluğu kilometrekare başına 450 kişidir. Nüfûsun geri kalanı arâzinin % 60’lık bir bölümünde yaşarlar. Bu bölgelerin başında Çinlilerin “Yeni Arâzi” (Sömürge) dedikleri Doğu Türkistan ile Tibet gelmektedir. Komünist idâre başa geçtikten sona doğudan birçok Çinli bu bölgelere yerleştirilmiştir. Bilhassa çok kalabalık olan şehirlerde geçim sıkıntısı sebebiyle kırsal bölgelere göçler yapılmaktadır. Komünist idâre 1960 yılından beri doğum kontrolü, âile planlaması, kırsal bölgelere teşvik vb. tedbirler alınmasına rağmen nüfus hızla artmakta ve nüfus problemi çözülemeyecek hâle gelmektedir.

Çin’in büyük nüfus artışı yeni bir mesele değildir. M.Ö birinci asırda Çin’in nüfûsu 50 milyon civârındaydı. M.S. 1200 yıllarında 100 milyona çıkmıştı. 1368’de 65 milyona düşen nüfus, 1600 yıllarında 150 milyona, 1800 yıllarında 430 milyona fırlıyordu. Bugün 1 milyarın üzerine çıkmış durumdadır. Dünyâ nüfusunun dörtte birini teşkil etmektedir. Ülkede senede 10 milyondan fazla evlilik olmaktadır. Bu kadar büyük nüfûsu olan Çin’de 56 etnik grup vardır. Bu etnik grupların % 94’ünü Hanlılar teşkil etmektedir. Hanlılar asıl Çinliler demektir. Türkçedeki Han Kağan ile alâkası yoktur. M.Ö. 202-220 yılları arasındaki Hun Hânedânından adını almaktadır. Diğer 55 etnik grup da azınlıkları teşkil etmektedir. Başlıcaları:

Türkler:

Çinlilerin işgâl ederek buradaki Türk devletinin varlığına son verdikleri Doğu Türkistan’da oturmaktadırlar. Çoğunluğu Uygur Türkleri olup, Kazak, Özbek, Kırgız Türkleri burada bulunmakdadır. Nüfûsu yaklaşık 19-20 milyondur. Bu bölge 1867 yılında kesin olarak Çin’in sömürgesi olmuştur. İslâm dîni ve Türk gelenekleri yasaklanmış, câmiler ve medreseler kapatılmıştır. (Bkz. Türkistan)

Türklerden sonra gelen başlıca azınlıklar: Şuanglar, Hueiler, Tibetliler ve Moğollardır. Şuangların nüfûsu 10 milyon kadar olup, Orta Çin’in güney kesimlerinde, Kuang-si Şuang eyâletinde yaşamaktadırlar.

Tibetliler:

Nüfûsü 4 milyon kadar olup, Yüksek Tibet yaylalarında dağınık bir şekilde yaşamaktadırlar.

Huei’ler:

Ning-hsia-huei eyâletinde yaşamaktadırlar. 5 milyon civârında nüfusları vardır.

Moğollar:

İç Moğolistan’da yaşamakta olup, iki milyon civârında nüfusları vardır.

Çin’de Sina-Tibet dil âilesine bağlı çeşitli lehçeler konuşulur. Ancak resmî dil Kuzey Çin’in konuştuğu Mandarin lehçesidir. Bölgelere göre lehçeler değişmekte ve farklı telaffuzlar ile mânâ bozulmaktadır. Ancak kullanılan yazı dili herkes tarafından anlaşılmaktadır. Çincede harfler heceyi gösterdiğinden dolayı, 4 binden fazla harf vardır. Son zamanlarda bu sayı indirilmeye çalışılmaktadır. Azınlıklar ise kendi aralarında kendi dillerini kullanmaktadırlar. Çin’in resmî bir dîni yoktur. Ancak halk Taoizm, Konfüçyonizm, Budizm, İslâm, az miktarda Hıristiyan dînine mensupturlar.

Halkın başlıca gıdâları arasında kuzeyde buğday, güneyde pirinç ve çeşitli sebzeler ile balık başta gelir. Halk yakın zamâna kadar geleneksel âile düzenini muhâfaza etmekteydi. Âileler birçok akrâbaları ile berâber yaşamaktadırlar. Komünist idâre bunları komünlere dönüştürmektedir. Halkın eğlencelerinin başında uçurtma uçurtmak, millî geçit törenlerinde yapılan ateş oyunları ve kukla ejderler ile güreş başta gelmektedir. Son senelerde dünyâya yayılan Kung-fu sporu da buradan çıkmıştır. Çin son zamanlarda milletlerarası spor müsâbakalarına katılmaktadır. Haberleşme tamâmen komünist idârenin kontrolü altındadır.

Çin eski târihlerde birçok önemli teknolojiye beşiklik yapmıştır. Bunların başında porselen, kâğıt yapımı, demir dökümü, blok baskı, barut ve mağnetik âletleri sayabiliriz. Günümüzde ise Çin üçüncü süper güç hâline gelmiş bulunmaktadır. Bloksuz ülkeler safında yer alır.

Eğitim, komünist idâre tarafından rejimin maksadına uygun olarak düzenlenmektedir. Diğer komünist ülkelerden farklı olarak iş okulları da kurulmuştur. Önemli şehirleri: Pekin, (başşehir), Şanghay, Tientsin, Kanton, Shenyan, Wu-han, Urumçi’dir.

Siyasî Hayat

20 Eylül 1954 târihli bir anayasa ile komünizm idâresi kurulmuştur. İktidara ülkenin tek siyâsî partisi olan Komünist Parti hâkimdir. Ülkede yaşama ve yönetim 1227 üyeli senede bir defa toplanan Milli Halk Kongresinin elindedir. Seçmen yaşı 18’dir. Senede bir gün toplanan Millî Halk Kongresinin yürütme meclisi olan Dâimî Komisyon veya Devlet Meclisi, Kongre üyeleri tarafından kendi aralarından seçilen bir başkan, 13 temsilci, bir genel sekreter ve 65 milletvekilinden teşekkül eder. Yürütme yetkisi başbakan, 12 temsilci, 32 bakan veya bakan seviyesindeki komisyon başkanları ve genel sekreterden teşekkül eden hükûmete âittir. Yürütmenin bir kolu olan devlet başkanı kongre tarafından dört yıl için seçilir. İdârî bakımdan 28 eyâlete ayrılmış olup, bunların 5’ini muhtar eyâlet, 21’ini eyâlet ve 2’sini de birer şehir olan iller teşkil eder.

Ekonomi

Tarım: Ekonomik bakımdan az gelişmiş, fakir ve dolayısıyla refah seviyesi çok düşük bir ülkedir. Çin için büyük sıfatı, nüfusunun ve topraklarının çokluğu sebebiyle kullanılmaktadır. Ekonomisi esas itbâriyle tarıma dayalı olan ülkede, komünizm idârelerinin her yerde uyguladığı gibi, arâzi, tarım araçları, fabrika, işletmeler tamâmen devlete âittir. Ülke yüzölçümüne nisbeten az olan ekime elverişli topraklarda ürettiği besin miktarı bakımından dünyâda başta gelen ülkelerden olmasına rağmen kendi ihtiyâcını karşılayamaz. Yetişen önemli tarım ürünlerinden pirinç, mısır, arpa, darı, soya fasulyesi, susam, fıstık, ceviz, şekerkamışı, tütün başta gelmektedir. Her çeşit meyvenin yetiştirildiği ülkede pamuk, kenevir, kayda değer tarım ürünlerindendir.

Ormancılık:

Orman ürünleri oldukça fazla olup, bu hususta dünyânın önde gelen ülkelerindendir. Dünyâ devletlerine nisbeten üretim çok olmasına rağmen, kendi ihtiyâcını karşılamaya yetmez. Bu sebepten köylerde kereste yerine bambu ağaçları kullanılmaktadır.

Hayvancılık:

Kuzey ve kuzeybatıdaki step bölgelerde daha yaygındır. Küçük ve büyükbaş hayvanlardan, at, deve, eşek en çok yetiştirilen hayvanlardandır. Doğu Türkistan, Şing-Hay ve İç Moğolistan’daki halkın geçim kaynağı hayvancılıktır.

Çin denizlerinde 1500’den fazla balık çeşidi bulunur. Senede ortalama 8.5 milyon ton civârındaki balık, ülke hakının en önemli protein kaynağıdır.

Pek fazla zengin olmayan mâden kaynakları çok iptidâî olan teknoloji sebebiyle yeteri kadar işletilememektedir. Ürettiği petrol, ülke ihtiyâcını karşıladığı gibi ihraç da edilir. Halkının refah seviyesi, son derece düşük olmasına rağmen, yapılan yatırımlar, nükleer bomba, sun’î peyk, bilgisayar, askerî araç ve gereç îmâli yönünde yapılmaktadır. Bu yöndeki sanâyi yatırımlarında büyük ölçüde dış yardım kullanılmaktadır. El sanatları dünyâca meşhur olan bir ülkedir. Bilhassa ipekçilik, porselencilik, oymacılık ve benzeri el sanatları son derece ileridedir.

Ticâretinde, ithâlâtı ihrâcatından daha önemlidir. Pamuk, çay, ipek, porselen ihraç ettiği ürünlerin başında gelir. İthal ettiği malların başında ise makina ve sanâyi mâmülleri ile buğday ve diğer gıdâ maddeleri yer alır.

Ulaşım:

Çin’de kara ve demiryolu ulaşımına büyük önem verilmiştir. 982.243 km’yi bulan karayolunun % 83’ü asfalttır. Küçük üretim birimlerine bağlanan yerel hatlarla birlikte demiryollarının uzunluğu 64.960 km’yi bulmaktadır. Akarsuların büyük bir kısmında ulaşım yapılabilmektedir. En işlek akarsuları Yongtzo, X’i Huai ve Huang ırmaklarıdır. Uzun bir deniz kıyısı olan Çin’in 20 kadar açık deniz limanı vardır. Engebeli bir arâziye sâhip olan Çin’de en uygun ulaşım hava yoludur. Ülke çapında 80 hava alanı vardır.

ENDONEZYA


DEVLETİN ADI: Endonezya Cumhûriyeti
BAŞŞEHRİ: Cakarta
YÜZÖLÇÜMÜ: 1.919.443 km2
NÜFUSU: 181.451.000
RESMİ DİLİ: Bahasia
DİNİ: İslâmiyet
PARA BİRİMİ: Rupiah

Güney DoğuAsya’da bir devlet. Endonezya, Ekvator üzerinde Sumatra Adasından, Avustralya’ya kadar uzanan adalar topluluğu üzerinde kurulmuştur. Batı ve güneyden Hint Okyanusu, kuzeyden Güney Çin Denizi, kuzey doğudan Büyük Okyanus ile çevrili, 5’i büyük, 300’ü orta büyüklükte, kalanları çok küçük adacıklar olmak üzere toplam 13.677 adadan müteşekkildir.

Târihi

Endonezya’nın târihi hakkında bilinen en eski bilgiler, 4-5 bin yıl kadar önce, Malaysia’dan halkın gelip yerleştikleri hakkındadır. Eski çağlardan beri ülkenin üzerinde bulunduğu adaların deniz ticaretinde ehemmiyeti çok büyük olmuştur. Bu sebepten, halk genellikle denizci veya tüccardı. Tarih çağlarında ülke, Çin, Hindistan, İran ve Bizans İmparatorluğunun deniz ticâret yolu idi. Hâlen bu özelliğini muhafaza etmektedir. Eski çağlarda ticâret gemileri buraya uğrar, baharat, reçine ve değerli kereste alırlardı. Ticâretteki bu ehemmiyeti sebebiyle, dünyânın çeşitli yerlerinden Endonezya’ya gelip yerleşen insanlar ülkede yeni fikir ve geleneklerin yerleşmesine sebep olmuşlardı. Mîlâdın ilk yıllarına kadar halk aşîretler hâlinde yaşıyorlardı. Bu zamanda artan Hint tesiri neticesinde halk arasında Allahü teâlânın emrettiği hakiki yol olmayan, putperestlik, Budizm ve Hindu dinleri yayıldı. Bu devirlerde ülkede aşîret idâreleri krallık hâline geldi. Öyle ki her ada ayrı bir krallıktı. Yedinci ve on üçüncü asırlara kadar bölgenin en güçlü krallıkları, Sumatra ve Java krallıkları idi. Güçlü olmalarının bir neticesi olarak da bölge ticâretine hâkimdiler. On ikinci ve on beşinci asırlarda Hindistan ve Malaysia’dan ticâret için buraya gelen Müslüman tâcirler hak din olan İslâmiyetin yayılmasına vesile olmuşlardı. Halk İslâmiyeti hiçbir zorlama olmaksızın kabul edip benimsemişti. Bundan dolayı daİslâmiyet, Endonezya’da süratle yayıldı.

Avrupa’nın sömürgecilik zihniyeti, Endonezya’yı 1511 senesinde yakaladı. Bu sene Portekiz Malakka’yı işgal etti. Bundan sonra İspanya, Hollanda ve İngilizler ülkeyi istilâ ettiler. Bu devletler Endonezya’yı sömürmenin yanısıra Hindistan’ı da sömürgelerine katmak için üs olarak kullanmakta idiler. On altıncı asrın sonlarında Hollandalılar, Doğu Hindistan, Java ve Moluk’da kurdukları şirketlerle bölge ticâretini ele geçirdiler. Bunun yanısıra Cakarta’ya üs kurmalarıyla Hollanda’nın bölgedeki nüfusu arttı. Diğer sömürgeci devletlerin anlaşmaları neticesinde 18. asrın sonlarında Hollandaülkeyi tam mânâsıyla tek başına ve insafsızca kendi menfaatine kullanmaya başladı. 1900’lü senelerin başlarından îtibâren gün geçtikçe antiemperyalist fikirlerin kuvvetlenmesi sonucu Hollanda sömürgeciliğine karşı, milliyetçilik ve bağımsızlık mücadelesi fiilen başladı. Bu mücâdelenin önde gelen liderlerinden Ahmed Sukarno 1927’de kurulan Milliyetçi Partinin başkanı oldu. Endonezya halkının başlattıkları ve her geçen gün kuvvet kazanan bağımsızlık mücâdelesi karşısında Hollanda endişeye düştü. Halk tamâmen Hollandalı sömürgecilerin menfaatleri doğrultusunda yönetilmekteydi. Milliyetçilik ve bağımsızlık hareketlerini yatıştırmak ve sömürgeciliğini devam ettirmek için Hollanda siyâsî bir oyun olarak yerli halka idârede kısmen iştirak hakkı tanıdı. Bu oyuna kanmayıp tam bir bağımsızlık isteyen halkın mücâdelesi çok kanlı bir şekilde bastırılmaya çalışıldı. Mücâdelenin liderlerinden Ahmed Sukarno ve arkadaşları yakalanarak sürgüne gönderildi. İkinci Dünyâ Savaşında Japonya, Endonezya’yı işgal etti. Siyâsî olarak Japonlar ülke halkının Hollandalılara karşı yaptıkları bağımsızlık mücâdelesini desteklediler. Japonlar, milliyetçilerin hükümet kurmalarına müsaade etti.

17 Ağustos 1945’te Japonların teslim olmalarıyla Endonezya’da Ahmed Sukarno başkanlığında bir hükümet kurularak bağımsızlıklarını îlân ettiler. Hollanda, Endonezya’nın bağımsızlığını tanımadı. Endonezya ve Hollanda arasında bu sebepten başlayan mücâdele, Endonezya’nın zaferiyle neticelendi. Hollanda, “Endonezya, Birleşik Devletleri”ni resmen tanımak zorunda kaldı. 1950 senesinde devletin adı “Endonezya Cumhûriyeti” olarak değiştirildi. Ülkenin kurulu olduğu adalardan Yeni Gine Hollandalıların elinde kaldı. Endonezya ancak 1962 senesinde adanın batı kısmını Hollandalılardan kurtardı. Çin ve Rusya bütün antikomünist ülkelerde yaptıkları gibi, genç Endonezya Cumhûriyetini de yıkıcı ve bölücü faaliyetlerle kendi sömürgeleri, peykleri hâline getirmeye çalıştılar. Ülke idâresini ellerine geçirmek için hükümet darbesi girişiminde bulundular. 1965 senesinde vuku bulan bu ayaklanma kanlı bir iç savaşa sebep oldu. 1.000.000 civârında insanın öldüğü iç savaşta komünistler, milliyetçiler ve ordu tarafından bertaraf edildi. Devletin kuruluşundan îtibâren meydana gelen hâdiselerde oldukça yıpranan Ahmed Sukarno iktidarı, 1967’de General Suharto tarafından yapılan hükümet darbesi ile son buldu. Darbe sonunda başa geçen General Suharto daha sonra yapılan seçimleri de kazandı. 1982’de Sebker seçimleri kazandı. 1983’te Suharto dördüncü defa 10 Mart 1988’de beşinci defa başkan seçildi.

Fizikî Yapı

Endonezya’nın üzerinde bulunduğu adalardan büyük olan beş tanesi, Sumatra, Borneo, Java, Celebes ve Yeni Gine’dir. Yeni Gine Adasının Endonezya’ya âit olan batı kısmına İrian Barat adı verilir. Borneo Adasının Endonezya’ya âit olan kısmına ise Kalımantan adı verilir. Sumatra, Borneo, Java ve Celebes adalarına Büyük Sonda Adaları; Bali, Lombok, Sumba, Sumbawa, Flores, Timor vb. gibi orta büyüklükteki adalara Küçük Sonda Adaları; Buru, Ceram, Halmehera vb. adalara ise Moluk Adaları ismi verilir. Adalar arasında çeşitli iç denizler mevcuttur. İç denizlerle beraber yüzölçümü yaklaşık 5.000.000 km2 olan Endonezya’nın kara parçalarının toplam yüzölçümü ise 1.919.443 km2dir. İç denizleri, Java, Sunda, Banda, Flores, Celebes ve Moluk denizleridir. Adaları birbirinden ayıran deniz ve boğazların önemli özellikleri derin olmalarıdır.

Endonezya genel yapı îtibâriyle volkanik adalardan müteşekkildir. Çoğu sönmüş vaziyette yaklaşık 150 civarında volkan bulunmaktadır. Ülke Ekvator çizgisi üzerindedir. Büyük adalardan olan Sumatra ülkenin batısında olup, Malakka Boğazı ile Asya kıtasından, kuzey batı, güney doğu doğrultusunda, güney doğuda Sonda Boğazı ile Java Adasından ayrılmıştır. Birmanya’daki sıradağların bir uzantısı Sumatra Adasının batı kıyılarında devam eder. Bu sıradağlar sönmüş ve halen faaliyette bulunan pekçok volkandan müteşekkildir. 3000 m’yi aşan yüksekliklere sâhip bu dağ silsilesinin kuzeyinde geniş ve verimli vâdiler, büyük göller bulunur. Adanın doğu kesimleri, düz ve basık olan ovalıktır. Bataklıklar doğu sahillerinde oldukça geniş yer kaplar. Büyük ırmaklara sâhiptir. Java Adası, Sumatra ile Küçük Sonda adalar dizisinin en batısındaki Bali Adası arasında batı doğu istikametinde yer alır. Yaklaşık 1000 km boyunda ve 200 km eninde olan bu adada ekvatora paralel sıradağlar vardır. Bu sıradağlar, güneye daha yakın olup, üzerinde çok sayıda, bâzıları hâlen tütmekte olan volkanlar mevcuttur. Adanın kuzeyi düz ovalı olmasına rağmen güney kıyıları yüksektir. Güney de deniz dibi fazla kayalık değildir. Bu da gemilerin adanın güney kıyılarına rahatlıkla yaklaşmalarını sağlamaktadır. Bu sebepten limanlar güneyde kuzey kıyılarına nisbeten daha çoktur. Java Adasının doğusunda yer alan orta büyüklükteki adalar topluluğu olan Küçük Sonda Adaları da fizikî yapı îtibâriyle diğer Sumatra ve Java Adalarından pek farklı yapıya sâhip değildir. Topluluğu meydana getiren adaların hepsi volkanik olup, kıyıları düz ovalıktır. İrian Barat denilen Yeni Gine’nin Endonezya’ya âit batı kısımları da fizikî yapı olarak pek fazla değişmez. Bradjamusti Sıradağları, bölgenin ortasında batı doğu doğrultusunda yer alır.

Güney kısmı verimli ovalarla kaplı olan bölgenin kuzeyinde orta kesimlerindekine nazaran daha alçak olan sıradağlar, paralel olarak yer alır. Bu iki dağ silsilesi arada yer alan ova ile birbirinden ayrılır. Her iki sıradağlardan inen çok sayıdaki ırmak tarafından sulanan ova oldukça verimlidir. Yeni Gine Adasının batı kısmı olan bu bölgenin ortasındaki Bradjamusti Sıradağlarında yer alan Carstenz Tepesi 5050 m ile ülkenin de en yüksek noktasıdır. Yeni Gine ve Celebes adaları arasında yer alan pekçok ada ve adacıktan müteşekkil olan Moluk Adaları da dağlıktır.

Kıyıları çok girintili çıkıntılı, aynı oranda kayalık olan adalar gemilerin yanaşmasına müsait olmadığı halde bâzı yerler gemiler için iyi bir barınak vazifesi görmektedirler. Celebes Adası, adanın tam ortasındaki dağların dört farklı yöne açılması ile bir ahtapot görünümü arzetmektedir. Dört yarımadanın arasında kalan üç körfez de derin ve oldukça geniştir. Dağların en yüksek noktası 3840 m ile Latimodjang Tepesidir. Celebes Adası yakınlarında pekçok küçük adacıklar mevcuttur. Endonezya’yı meydana getiren adaların en büyüğü Borneo’dur. Bu ada siyasî bakımdan üç bölgedir. Kuzeyde ve kuzey batıda Malaysia’ya bağlı Sarawak ve Sabah bölgeleri ve bu iki bölge arasında kalan bağımsız Brunei Devleti ile bu bölgelerin dışında kalan, adanın orta ve güney kısmını teşkil eden Endonezya’ya bağlı Kalimantan adı verilen bölgedir. Güney-batı, kuzey doğu istikametinde, Endonezya, Malaysia sınırının bir kısmında dağlar uzanır. Kalan geniş kısımları düz ovalık, kıyı kesimleri ise bataklıktır. Genellikle alçak ve bataklık olan kıyılarında gemilerin yanaşmasına elverişli pekçok körfez vardır.

Önemli akarsuları ülkenin büyük adalarında bulunmaktadır. Sumatra Adasındaki ırmaklar, Musi, Kampar, Rokar ve Hari’dir. İrian Barat bölgesindeki en önemli akarsu ise adanın ortasındaki sıradağlardan çıkıp, kuzeyde Büyük Okyanusa dökülen Mamberamo Irmağıdır. Borneo Adasının Endonezya’ya âit kısmı olan Kalimantan bölgesindeki en önemli akarsuları ise, Kayan, Mahakam, Barito ve Kapuas ırmaklarıdır. Ülkenin en önemli gölleri ise Sumatra Adasının kuzeyinde yer alan Toba Gölü, Celebes Adasındaki Towuti ve Poso gölleri ile Kalimantan bölgesindeki Semajang ve Djempang gölleridir.

İklim

Ekvator üzerinde yer alan ülkede tabiatıyla ekvator iklimi hüküm sürmektedir. Bütün yıl boyunca muson rüzgârlarının etkisinde kalan ülke, bol yağış alır. Kışın kuzey batıdan esen musonlar bol yağış getirirler. Bahar ve yaz aylarında ise güney doğudan esen yaz musonları yağışlara sebep olurlar. Senelik yağış miktarı, ortalama 3000-7000 mm arasında değişmektedir. Yıllık ortalama sıcaklık ise 25-26°C’dir. Bölgelere göre iklim çok az da olsa farklılık arz eder. Sumatra Adasında yıllık yağış ortalaması 4.500 mm’yi bulurken, sıcaklık, 26°C’lik ortalamaya sâhiptir. Muson rüzgârlarının tesirinin en fazla olduğu bölge burasıdır. Java Adasında yağış, diğer bölgelere göre biraz daha azdır. Bilhassa bölgenin doğu kesimlerinde senelik yağış ortalaması 900 mm’ye kadar düşmektedir. Bu bölgenin yüksek bölgelerinin nisbeten serin geçmesine rağmen, sıcaklık farkı pek fazla değildir. Küçük Sonda Adalarından Timor’da, 1400 mm civârında olan yıllık yağış ortalaması, bölgenin en düşük ortalamasıdır. İrian Barat ve Moluk adalar topluluğunda da sıcaklık ortalaması 25°C, yağış ortalaması ise 2500 mm civârındadır.

Tabiî Kaynakları

Endonezya, Hollanda’nın her ne pahasına olursa olsun, sömürge olarak kullanmaktan vazgeçmek istemediği seviyede bol tabiî kaynaklara sahip bir ülkedir. İkliminden dolayı gür tropik ormanlar ülkenin bitki örtüsünü meydana getirir. Bol ve çeşitli bitkiler ülkede mevcuttur. Bataklıkların çok bulunduğu kıyı bölgelerinde bataklık bitkileri ve mangrovlar hâkim bitki örtüsüdür. Dağ yamaçlarının gür ormanlarla kaplı bulunduğu Sumatra’da bazı bölgelerde kauçuk ormanlarına da rastlanır. Küçük Sonda Adalarında kerestesi makbul ağaçlarla kaplı ormanlar daha çoktur. Ülkede hemen hemen 2500 m yüksekliklere kadar ekvator bitkilerinin meydana getirdiği ormanlar vardır. Celebes Adasında düzlük olan bölgelerde iri yapraklı bitkiler daha hâkim olurken, yükseklere çıkıldıkça kerestesi mobilyacılıkta çok değerli olan abanoz ve tek ağaçları ziyâdeleşir. Borneo Adasının kıyı kesimlerinde bataklıklar yoğun olduğundan bu bölgelerde bataklık bitkileri hâkimdir. Burada da iç kısımlarda ormanlar değerli tropik ağaçlar ihtivâ ederler. Bambu, ülkenin her yerinde en bol bulunan ağaçtır. Palmiye, muz, hintkirazı ve turunçgillerin yaygın olduğu Endonezya’da, yüksek ve yağışın daha az bulunduğu bölgelerde ormanlar seyrekleşir ve yerlerini savanlara, tik, kazein, okaliptus ağaçlarına bırakır.

Hayvan çeşitleri çok boldur. Dünyâda kuş çeşitlerinin bolluğu ile meşhurdur. Tropik ormanlarda kaplanlar, leoparlar, büyük orangutanlar, maymunlar, her boyda yılanlar, sürüngenler, bataklık bölgelerinde timsahlar ülkenin her bölgesinde bulunan hayvanlardır. Sumatra ve Kalimantan’da Hindistan filleri, Sumatra ve Java adalarında ise gergedanlar bol olarak bulunur.

Yer altı zenginlikleri bakımından da yer üstü zenginliklerinde olduğu gibidir. Bol ve çok çeşitli madenler mevcuttur. Kalay, petrol, tabiî gaz, kömür, boksit, manganez, altın ve gümüş yatakları dünya rezervleri arasında önemli bir yer işgal eder. Ayrıca bunlardan başka nikel, bakır ve iyot ile tuz da zengin yeraltı madenleri arasında yer alır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Ülke nüfûsu 177.046.000 civârındadır. Nüfûsu en fazla olan İslâm ülkesidir. Halk çok çeşitli etnik gruplardan meydana gelir. Nüfûsun büyük bir kısmını meydana getiren Malaysialardan başka Papular, Bataklar, Alaslar, Kabauslar, Gojolar, Araplar, Çinliler ve Hindular da etnik grupları teşkil eder.

Ülkenin en dikkat çekici özelliklerinden biri de nüfus dağılımının çok düzensiz olmasıdır. Java adası nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölgedir. İrian Barat ise yoğunluğun en az olduğu bölgedir. Ülke yüzölçümünün % 7’sini teşkil etmesine rağmen Java’da nüfus yoğunluğu kilometre kareye 450 kişidir. Yoğunluğun en az olduğu İrian Barat bölgesinde ise kilometre kareye 1,7 kişi düşer. Ülkenin başşehri olan Cakarta, Java adasında bulunmaktadır. Endonezya’nın önemli şehirleri de buradadır.

Halk genellikle tarımla uğraşır. Buna rağmen nüfusu milyonları aşan pekçok büyük şehirleri vardır. Ülke halkının başlıca besin maddesi pirinçtir.

Halkın % 90’ı Müslümandır. Kalanı ise Konfüçyüs, Budizm, Putperest ve Hıristiyanlık gibi inançlara sâhiptirler. Ülkede, birbirine çok benzeyen 250’den fazla dil kullanırlar. Bağımsızlıktan sonra yapılan çalışmalarla ülkenin resmî dili olarak, kullanılan farklı lehçelerin ortak kısımlarını ihtiva eden “Bahasia” denilen lisan kabul edilmiştir. Hollandalılar sömürge zamanlarında kendi dillerini okullarda mecburi etmişlerdi. Fakat, halk bunu kabul etmedi. Okuma yazma oranı toplam nüfusa göre % 75’tir. Bu oran bağımsızlıktan önce % 50’lerin altında idi. Hollandalılar, halkın okur yazar olmasını her fırsatta engellediler. 8-14 yaş arası öğretim mecburi ve parasızdır. 14’ü bağımsızlıktan sonra kurulmuş olmak üzere 17 üniversite vardır.

Halkın % 80’i köylerde yaşar. Kıyı bölgelerinde yaşayan halk ile iç kesimlerde yaşayanlar arasında hayat tarzı ve kültür farklılıkları oldukça fazladır. Halk güzel evler yapmaya düşkünlükleri ile meşhurdur. Yaptıkları evler iklim ve imkânlar icâbı, daha ziyade kazıklar üzerine kurulmuş, çatıları çok dik, genellikle bambudan yapılmıştır. Temel gıda maddeleri pirinç olmasına rağmen, bazı fakir bölgelerde mısır ve manyok bitkilerinin pirinç yerine ikâme olduğu görülmektedir. Erkek ve kadınlar gelenek halinde olan, kain veya sarong adı verilen, vücuda sarılan elbiselere bürünürler. El sanatları, özellikle kumaş dokuma ve işleme yönünde çok yaygındır. Batik denilen egzotik renk ve desenli kumaşlar en fazla işlenen el sanatı ürünleridir.

Siyâsî Hayat

Endonezya’da başkanlık sistemine dayalı, cumhûriyet rejimi vardır. Parlamento, 460 üyeli Millet Meclisi’nden meydana gelmektedir. 1967’ye kadar ülkeyi Ahmed Sukarno başkanlığındaki hükümet yönetti, bundan sonra da Suharto başkanlığa geçti. Ülke idarî bakımdan 21 bölgeye ayrılmıştır.

Ekonomi

Ekonomi tarıma dayalıdır. Fakat bağımsızlığına kavuştuğundan beri sanâyi, mâdencilik ve ticârette çok önemli ilerlemeler kaydedilmiş ve bu ilerlemeler devam etmektedir. Topraklarının ancak % 7,5’u ekilebilir durumdadır. Sulanabilen arâzilerde senede iki defa mahsul almak mümkündür. Ülkede en çok ekilen tarım ürünü pirinçtir. Pirincin çok yetiştirilmesine rağmen, halkın temel beslenme maddesi olduğu için ülke ihtiyacını dahi karşılayamamaktadır. Ekilebilir arâzilerinin çoğunluğu Java, Bali ve Sumatra adalarındadır. Bu durum nüfus dağılımının en etkili faktörüdür. Pirincin yanında çay, baharat, tütün, mısır, yer fıstığı, şekerkamışı, manyok, patates, kahve, soya fasulyesi yetiştirilen önemli ürünlerdir.

Ülkenin üçte ikisinin ormanlık olması ekonomiye orman ürünlerinin katkısını arttırmaktadır. Orman ürünlerinde dünyâ ülkeleri arasında ikinci sırayı almaktadır. Kerestesi değerli olan abanoz ve hint meşesi ağaçları, kauçuk ormanlarından elde edilen kauçuk, kına ağacı kabuklarından elde edilen kinin ülke ekonomisine büyük katkısı bulunan orman ürünleridir. Dünyâ kinin ihtiyacının % 90’ını Endonezya karşılamaktadır. Ormanlar devlet kontrolündedir.

Mâdenlerin işletilmesi sömürge devrine göre, ülke için daha faydalı hâle gelmesine rağmen, ekonomi halen dışa bağımlı, dış yatırımlara muhtaçtır. Senelik 50 milyon ton olan petrol üretimi ülke petrol rezervlerinin pek azının değerlendirilmesi ile elde edilir. Petrol rafinerilerinin gelişmesi her geçen gün petrol üretimini artırmaktadır. Petrol en ziyâde Sumatra ve Kalimantan bölgelerinden elde edilmektedir. İhracatının yarısını petrol tutmaktadır. Petrol ve tabiî gaz istihsalinden sonra ülke maden üretiminde ikinci sırayı teşkil eden kalay istihsalinde dünyâ devletleri arasında üçüncü sırayı almaktadır. Sanâyi, ancak bağımsızlıklarına kavuştuktan sonra kurulmaya başlandı. Petrol rafinerileri, demir-çelik sanâyii, lâstik, çimento, kâğıt, kinin, gübre, dokuma fabrikaları her geçen gün çoğalmaktadır. Tuz üretimi devlet tekelinde olup, ülke ihtiyacını karşılayacak seviyededir. Limanları her tonajdaki gemilerin yanaşmasına elverişli, tersaneleri de her geçen gün gelişmekte olmasına rağmen kendi deniz filosu yetersizdir. Ülkenin en çok sıkıntı çektiği husus elektrik enerjisinin yeterli olmamasıdır. Fakat son yıllarda bu konuda kayda değer çalışmalar yapılmaktadır. Makina, elektronik, dokuma ve kimyâ sanâyii gelişme içerisindedir.

Hayvancılık ülke ekonomisinde fazla bir yer tutmaz. Sâdece koyun, keçi ve kümes hayvanları beslenmesi yaygındır. Ülkenin fizikî yapısı icabı balıkçılık ekonomide geniş bir yer tutar. Son zamanlarda senelik balık istihsali iki milyon ton dolaylarına erişmiştir. Genellikle kıyı balıkçılığı olarak yapılan balıkçılık, ülke için ticârî bir vasıf taşımaz. Japonya’nın yardımlarıyla balıkçılık gelişmekte, açık deniz balıkçılığı için çalışmalar yoğunlaşmaktadır. Karayolu ulaşımı mühim olmadığı için fazla gelişmemiştir. Hava ve deniz ulaşımı ülke ihtiyacını karşılayacak seviyededir.

ERMENİSTAN


DEVLETİN ADI: Ermenistan Cumhûriyeti
BAŞŞEHRİ: Erivan
YÜZÖLÇÜMÜ: 29.800 km2
NÜFUSU: 3.400.000
RESMİ DİLİ: Ermenice
DİNİ: Hıristiyanlık
PARA BİRİMİ: Ruble Asya’nın batısında yer alan bir devlet. Kuzeyinde Gürcistan, doğusunda Âzerbaycan, batısında Türkiye, güneyinde Nahçıvan ve İran yer alır.

Târihi

Ermeni uygarlığının temeli M.Ö. 6. asırda, eski Urartu krallığının kalıntıları üzerine atılmıştır. Urartuların topraklarına yerleşen Ermeniler bir süre sonra Med İmparatorluğunun hâkimiyeti altına girdi. M.Ö 331’de Büyük İskender’in eline geçen bölge, M.Ö 301’de Selevkos İmparatorluğunun bir parçası hâline geldi. Bir ara ikiye ayrılan Ermeniler İmparator İkinci Dikran zamanında tekrar birleşti ve güçlerinin en yüksek noktasına ulaştılar. Güneye doğru genişleyen Ermeni devleti, bir süre bölgenin en güçlü devleti hâline geldi. M.Ö. 66’dan M.S. 3. asra kadar Ermeniler, Roma ile Partlar ve Persler arasındaki rekabetin ortasında kaldılar. 300’lü yıllarda Ermenilerin Hıristiyanlığı kabulü ile devlet toprakları ikiye ayrıldı. Bir bölümü Bizansın, bir bölümünde Perslerin hâkimiyetine girdi.

Ermeniler 653’te Müslüman Arapların hâkimiyeti altına girmelerine rağmen özerkliklerini korudular. On birinci asırda Ermeni toprakları tekrar Bizans tarafından ilhak edildi. Bunu Selçuklu akınları takip etti. On birinci asrın sonlarına doğru bütün Ermeni toprakları Türk hâkimiyeti altına girdi. On üçüncü asırda bölge Moğol istilâsına mâruz kaldı. Selçukluların Anadolu fethinden sonra, Ermenilerin bir kısmı Kilikya’ya göç ettiler ve Haçlı seferleri sırasında batı devletleri ile ittifak yaptılar.

On altıncı asırdan îtibâren Ermeniler, Osmanlı Devleti ile İran savaşları arasında kaldılar. Bu durum 17. asrın sonlarına kadar devam etti. Bu dönemde Ermeniler Avrupa ile Doğu arasındaki ticârette önemli rol oynadılar.

Rusya’nın 19. asırda Kafkaslara doğru genişleme politikası, Ermeni kültürünün canlanmasına ve batılı devletlerin Osmanlı idâresi altındaki Ermenilerle ilgilenmelerine sebep oldu. Osmanlı-Rus Savaşı (1877-78) ve Ayastefanos antlaşmasından sonra konu “Ermeni Meselesi” hâlini aldı. Doğu vilayetlerinde Ermeniler arasında 1880’den sonra Rusya’nın desteği ile milliyetçilik hareketi büyüdü. Teşkilâtlanma, hayır cemiyetleri adı altında başladı. Buradan çeteciliğe geçtiler. Hınçak Tedhiş Komitesi ve Taşnak Tedhiş Komitesi gibi çeteler, Osmanlı Devleti bünyesinde müstakil bir Ermeni devleti kurmak istiyorlardı. Bunun için de yer yer Osmanlı ülkesinde isyanlar çıkardılar. Birinci Dünyâ Harbi sırasında, Ruslara yardım etmek için gönüllü taburlar kuran Ermeniler, Müslüman halka karşı katliam yaptılar.

Birinci Dünyâ Harbinin ardından Ermeniler, Âzeriler ve Gürcüler Transkafkasya Federal Cumhûriyetini kurdular. Fakat bu birlik kısa süre sonra dağıldı. Bu arada kısa ömürlü bir Ermeni Cumhuriyeti kuruldu. Rus ordusu 1920’de Ermenistan’ı işgal etti. Bu arada 19 Nisan 1920’de İtalya’nın San Remo şehrinde toplanan milletlerarası bir konferansta Anadolu Türkleri ile Orta Asya Türklerinin ittifakını (birleşmesini) kesmek üzere bu ikisi arasına Ermenilerden bir set çekmenin önemi üzerinde duruldu (Bkz. San Remo Konferansı. Ermenistan 1922’de Âzerbaycan ve Gürcistan ile birleşince Transkafkasya Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuş oldu. 1936’da kabul edilen yeni Anayasa ile Ermenistan, Sovyetler Birliğini meydana getiren 15 cumhuriyet arasına girdi.

Sovyetler Birliğinde başlayan reformlar Ermenistan’da da köklü değişikliklere sebep oldu. İlk çok partili seçimler 1990’da yapıldı. Ülke yeni bir siyasi ve ekonomik döneme girdi. 1991 Eylülünde yapılan halk oylamasından sonra, Ermenistan bağımsızlığını îlân etti. Aynı sene, Bağımsız Devletler Topluluğuna katıldı. Ermenilerin de yaşadığı Dağlık Karabağ bölgesinin Ermenistan’a bağlanması için başlatılan gösteriler Âzerbaycan ile ilişkilerin bozulmasına sebep oldu. Gösteriler bir süre sonra iki devlet arasında savaşın çıkmasına yol açtı. Ermenistan ile Âzerbaycan arasındaki savaş, uluslararası kuruluşların bütün gayretlerine rağmen devam etmektedir (1993).

Fizikî Yapı

Ermenistan toprakları genelde dağlıktır. Denizden ortalama yüksekliği 1800 m civarındadır. Ülke topraklarının kuzeybatısı yüksek sıradağlar, derin nehir vadileri ve sönmüş yanardağların bulunduğu lav platolarından meydana gelir. Ülkenin en yüksek noktası olan Aragast Dağı (4090 m) bu bölgededir. Güneybatıda Ararat Ovası, doğuda dağlarla çevrili Sevan Vâdisi yer alır. Aras Irmağı ve kolları bölgenin başlıca akarsuyudur. Sevan Vâdisinde bulunan Sevan Gölü birçok akarsu ile beslenir.

İklim

Ermenistan’da yüksekliğe göre büyük değişikliğe uğrayan kuru bir kara iklimi hakimdir. Yazları genelde sıcaktır. Dağ eteklerinde yüksek olan yıllık ortalaması, ovalarda 2000 mm’ye düşer.

Tabiî Kaynakları

Bitki örtüsü ve hayvanlar: Dağ etekleri ardıç ve yazın otlak olarak kullanılan çayırlarla kaplıdır. Ormanlar ülke topraklarının % 10’unu teşkil eder. Yarı çöl alanlarında, yabangülü, sarısabır, ardıç, hanımeli gibi sıcağa ve susuzluğa dayalı bitkiler vardır. Ülke topraklarının büyük kısmında yabandomuzu, çakal, yabankeçisi, ayı ve değişik yılan türleri vardır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Ermenistan’ın nüfûsu 3,5 milyon civârındadır. Bu nüfûsun % 90’ını Ermeniler, % 5’ini Âzeriler, % 2’sini Ruslar, % 3’ünü de diğer milletler meydana getirir. Nüfûsun üçte ikisi şehirlerde oturur. Ararat Ovası ile Irmak Vâdileri nüfûsun en fazla olduğu bölgelerdir. Başlıca şehirleri başşehir Erivan ve Kumayri, Kirovakon’dır.

Eğitim 7-17 yaş arasında mecbûrî olup, parasızdır. Orta öğretim genel veya meslekî eğitim veren okullardan meydana gelir. Erivan Devlet Üniversitesinin yanısıra çeşitli enstitüler ve konservatuarlar vardır.

Ekonomi

Ülke ekonomisi tarım ve sanâyiye dayalıdır. Nüfûsun yarısına yakın kısmı tarımla uğraşır. İçki yapımında kullanılan üzüm başlıca tarım ürünüdür. Ayrıca meyve, sebze, tütün, pamuk, şekerpancarı ve patates yetiştirilir. Hayvancılık fazla gelişmemiş olup, çiftlik hayvanı besiciliği yapılır.

Güçlü bir sanâyi ülkesi hâline gelen Ermenistan’da, başlıca sanâyi kuruluşları kimyevî madde, demirin dışındaki metaller, makina, hazır âletler, dokuma, içki, giyecek fabrikalarıdır. Mâdencilik ekonomik açıdan önemlidir.

Dağlık arâzide ulaşımı zorlaştırmasına rağmen demir ve karayolu ağı oldukça zengindir. Başkent Erivan’dan dünyânın her yanına düzenli uçak seferleri düzenlenir.







 
 

ormela.tr.gg
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol