İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  Litvanya, Macaristan, Makedonya, Moldova ve Norvec
 


LİTVANYA, MACARİSTAN, MAKEDONYA, MOLDOVA ve NORVEÇ



LİTVANYA


DEVLETİN ADI: Litvanya Cumhûriyeti
BAŞŞEHRİ: Vilnius
YÜZÖLÇÜMÜ: 65.200 km2
NÜFUSU: 3.750.000
RESMİ DİLİ: Litvanca
DİNİ: Hıristiyanlık
PARA BİRİMİ: Ruble

Baltık Denizi kıyısında yer alan bir Avrupa devleti. Kuzeyinde Letonya, doğusunda Beyaz Rusya, güneyinde Polonya, batısında Baltık denizi yer alır.

Târihi

Ülkenin yerleşik halkı olan Litvanlar, Baltık kıyısına M.Ö 3000 yıllarında gelip yerleştiler. Uzun yıllar ticâretle uğraşarak geçimlerini temin ettiler. Baltık ülkeleri M.S. 9. asırda Vikinglerin istilâsına uğradı. Fakat Litvanya bağımsızlığını korudu. Litvanlar 1236’da Mindavgas’ın idâresinde bir birlik sağladılar. Mindavgas, Hıristiyanlığı kabul ederek kendini kral îlân etti ise de Litvanlar Hıristiyanlığı kabul etmedi ve 1263’te Mindavgas’ı öldürdüler. Litvanya Grandüklüğü 1290’da yeniden birleşti. On dördüncü asır boyunca topraklarını genişlettiler ve bölgede en önemli güçlerden biri oldu. Litvanlar ancak 1387’de Hıristiyanlığı kabul ettiler. Litvanların Hıristiyanlığı kabul etmeleri Polonya ile sıkı ilişkilere girmelerine sebeb oldu. Bu ilişkiler neticesinde 1569’da Litvanya Polonya’ya bağlı bir bölge hâline geldi. On sekizinci asrın sonlarında Polonya’nın parçalanması üzerine Rusya Litvanya topraklarını ilhak etti.

Birinci Dünyâ Harbi sırasında Litvanya topraklarının büyük bölümünü Almanlar işgâl etti. Aralık 1917’de Litvanya Ulusal Konseyinin bağımsız Litvanya Devletini kurmasına ses çıkarmayan Almanya, tam mânâsıyla bağımsız olarak hareket etmelerine izin vermedi. Ertesi sene Litvanya Almanya ile ilişkisini keserek yeniden bağımsızlığını îlân etti ve aynı sene Kasım ayında Augustinan Voldemanas başkanlığında bir hükûmet kuruldu. Bu sırada Ruslar bölgede sosyalist bir idâre kurmak için Baltık ülkelerini işgâl ettiler. Kızılordu Litvanya,Estonya ve Letonya tarafından mağlup edilerek geri çekilmek mecbûriyetinde bırakıldı.

Litvanya bu sırada bölgede egemenliği kurmak isteyen Almanlara bağlı kaldı. Almanlar Litvanyalıların düzenli ordu kurmasına mâni oldu. Alman orduları 15 Aralık 1919’da Litvanya’dan çekildi. Bir süre sonra Litvanya ve diğer Baltık ülkelerini tanıyan Rusya bir seri antlaşma imzâladı.

Litvanya’da 1926 senesi Aralık ayında otoriter bir başkanlık rejimine geçildi. Milliyetçi tek parti yönetimi, Cumhurbaşkanı Antanas Smetona’nın 1929’da başbakanı görevden alarak kendini halkın lideri îlân etmesi ile iyice otoriter bir hal aldı.

Almanya’nın 1939’da Polonya’yı yenmesinden sonra Rusya Baltık ülkeleri ile karşılıklı yardımlaşma anlaşmaları imzâladı ve bu ülkelerde askerî üsler kurmak için izin verilmesini istedi. Diğer Baltık ülkeleri gibi Litvanya da uluslararası alanda bir müttefik bulamayınca Ruslara üs kurması için izin verdi. 14-15 Temmuz 1940’ta yapılan seçimleri Sovyet yanlısı adaylar kazandı. Seçimler sonrası kurulan Litvanya hükûmeti ve parlamentosu Sovyetler Birliğine katılma kararı aldı. SSCB Yüksek Sovyeti bu isteği onayladı ve Litvanya Sovyetler Birliği cumhûriyetleri arasına girmiş oldu.

İkinci Dünyâ Harbi sırasında Almanya’nın işgâline uğrayan Litvanya’da 473.000’e yakın insan öldü. Savaşın ardından bölgeye hâkim olan Sovyet hükûmeti çok sayıda Litvanyalıyı sürgüne gönderdi. Sosyalist rejim yeniden kurulunca Litvanya’da 1951’e kadar gerilla harbi devâm etti. 1951’den sonra iç karışıklıklara kesin olarak son verildi ve Sovyetler Birliği tamâmen Litvanya’da hâkimiyeti ele geçirdi.

Litvanya 1991’e kadar Sovyetler Birliğini meydana getiren 15 cumhûriyetten biri olarak kaldı. Rusya’da başlayan reform hareketleri neticesinde 1991’de Litvanya bağımsızlığını îlân etti. Rusya Federasyonu dâhil Avrupa devletleri Litvanya Cumhûriyetini tanıdı.

Fizikî Yapı

Yüzölçümü 65.200 km2 olan Litvanya topraklarında, geçmişteki buzulların tesiri yaygın olarak görülür. Genelde ülke toprakları düzdür. Kıyı düzlüklerinin ardından kum, çakıl ve çakıl taşlarından meydana gelen Ziezmariai Ovası yer alır. Ovadaki kum tepeleri sık çam ormanları ile kaplıdır. Ülke topraklarını sulayan akarsular Menderes meydana getirerek Baltık Denizine dökülür. Beyaz Rusya sınırında irili ufaklı göller vardır.

İklim

İklimi ılımandır. Atlas Okyanusundan gelen hava kütlelerinin etkisi altındadır. Yazlar genelde serin ve yağışlı geçer.

Tabiî Kaynaklar

Mâdenler:

Ülke topraklarında çeşitli mâdenler bulunur. Denizde petrol arama çalışmaları devam etmektedir. Başlıca mâdenleri sülfat, alçıtaşı, kireçtaşı, demir cevheri, turba, dolomit’tir.

Bitki örtüsü ve hayvanlar: Ziezmariai Ovasında bulunan kum tepeleri çam ormanları ile kaplıdır. Yabânî hayvan bakımından ülke toprakları çok zengindir. Başlıca av hayvanları sığır, mink, vaşak, yaban domuzu, geyik, kurt, tilki, susamuru, porsukdur. Ayrıca 300’den fazla kuş türü yaşar.

Nüfus ve Sosyal Hayat

3.750.000 olan Litvanya nüfûsunun % 80’ini Litvanlar, % 9’unu Ruslar, % 8’ini Polonyalılar, % 2’sini Beyaz Ruslar meydana getirir. Nüfûsun büyük kısmı tarımla uğraşır. İlk ve orta öğretim mecbûri olup parasızdır. Ülkede 12 yükseköğretim kurumu vardır. Seramik, ahşap oymacılığı ve dokumacılık gibi el sanatları yaygın olarak yapılır.

Ekonomi

Ülke ekonomisi tarım ve sanâyiye dayalıdır. Hayvancılık gelişmiş olup genelde mandıracılığa ve domuz besiciliğine dayanır. Başlıca tarım ürünleri keten, şekerkamışı, patates ve yem bitkileridir.

Ülke dört ekonomik bölgeye ayrılmıştır. Doğu Litvanya’da metal işleme, ahşap işleme, genel îmâlât ve hafif sanâyiden meydana gelen bir sanâyi sektörü vardır. Güney Litvanya’da metal işleme, îmâlât ve gıdâ işleme sanâyiinden meydana gelen bir sanâyisi vardır. Hayvan yetiştiriciliği ve şekerkamışına dayalı tarım yapılır. Ülkenin elektrik üretimini karşılayan hidroelektrik santralleri bu bölgededir. Kuzey Litvanya tarım bölgesidir. Batı Litvanya ekonomisi ise gemi yapımı ve tâmirâtı ile balık işlemeciliğine dayanır.

MACARİSTAN


DEVLETİN ADI: Macaristan Halk Cumhûriyeti
BAŞŞEHRİ: Budapeşte
YÜZÖLÇÜMÜ: 93,030 km2
NÜFUSU: 10.600.000
RESMİ DİLİ: Macarca
DİNİ: Roma Katolikliği
PARA BİRİMİ: Forint

Orta Avrupa’da Türkiye’nin yedide biri kadar büyüklükte bir halk cumhûriyeti. Kuzeyde Çekoslovakya, batıda Avusturya, güneyde ve güneybatıda Yugoslavya, doğuda da Romanya ve Rusya ile çevrilidir.

Târihi

Eski kaynaklarda Macaristan’dan Panonya diye bahsedilmektedir. Macaristan’ın bulunduğu Tuna havzası ve Karpatlar bölgesi, coğrafî yer îtibâriyle kuzeyden ve doğudan devamlı gelen istilâların, akınların mecbûri geçiş yolu olmuştur. M.Ö. üçüncü asırda Keltler’in, sonra Daklar’ın istilâ ettiği Panonya, M.Ö. 1. asrın sonlarında Romalıların hâkimiyetine girmiş ve bu hâkimiyet M.S. 4. asıra kadar sürmüştü. Panonya 4. asırda Attila idâresindeki Hunların, 6. asırda da Volga Nehrinin doğusundan Tuna Havzasına kadar gelen Avar Türklerinin istilâsına uğradı ve Avarlar burada kuvvetli bir imparatorluk kurdular. İki yüz elli yıl Orta Avrupa’ya hâkim oldular. Önceleri Şamanistken giderek Hıristiyanlığı benimsemeye başladılar ve 769’da Charlemagne tarafından ortadan kaldırılan Avar Türkleri, böylece Hıristiyanların özellikle Slavların arasında eriyip kayboldular.

1869 yılında Urallar’ın doğu yamaçları ve Orta Volga arasında yerleşmiş olup, Hazar Türklerinin bir kolu olan Arpatlar batıya göç ederek, Karpatlar ve Tuna havzasını işgâl ettiler. Macarlar’ın aslî unsurunu meydana getiren Arpatların güneye ve batıya yaptıkları akınlar, Germen İmparatoru Birinci Otto tarafından önlenince göçebelikten yerleşik hayata geçtiler. Moğol istilâsına kadar Macaristan’da istikrarlı bir devre başlamış oldu. Orta Asya gelenek ve yaşayış tarzlarını bir süre devam ettiren Arpatlar, Prens Geza zamanında Hunlar ve Avarlar gibi Hıristiyanlığı kabul ettiler. Türklüklerini tedricen kaybedip Hıristiyanlaşmalarına rağmen, Macaristan’da bugün bile birçok Türkçe kelime ve yer adları kullanılmaktadır. Meselâ, tyuk, (tavuk), birska (bıçak), szakall (sakal), tengez (deniz), sarga (sarı) teknö (tekne), borju (buzağı), sator (çadır) gibi daha pekçok kelime, Macarların Türk asıllı olduklarını bâriz bir şekilde göstermektedir.

Moğol istilâsından sonra Arpat Hânedanının yerine, yabancı soydan gelen Anju Hanedânı geçti. 1787’den îtibâren Macaristan’da idâreyi ele alan Sigismund ile berâber bâzı fâsılalar olmasına rağmen Macar Halkı, Alman asıllı krallarca idâre edildi. Macarlar, Osmanlıların Balkanlardaki ilerleyişini durdurmak için 1396’da 130.000 kişilik bir orduyla harekete geçtiler. Niğbolu önlerinde Yıldırım Bâyezîd Han (1389-1402) karşısında ağır bir yenilgiye uğradılar. Ancak bundan sonra, devamlı sûrette, bizzat veya yardımcı olarak Osmanlı fütûhatını engellemeye çalıştılar. 1526’da Mohaç’ta tekrar Macar ordusu Osmanlılara yenildi ve Orta Macaristan fethedildi. Macaristan Osmanlı hâkimiyeti altına girmişse de bu hâkimiyet tam olarak kurulmayıp, Transilvanya ve Karpatlar bölgesi Osmanlı tâbiiyetinde kalmak üzere Prens Zapolya’ya verildi. Kuzey ve kuzeybatı Macaristan Avusturya’da kaldı. Zapolya’nın ölümüyle halefi ve vârisi Janos isimli bir çocuğa taç giydirilince, Osmanlılar Avusturya’ya fırsat vermeden buraya yerleşmek için, Macaristan’ın tamâmı Osmanlı eyâleti hâline getirildi ve Budin Beylerbeyliğine bağlandı.

Macaristan 1699’daki Karlofça Antlaşmasına kadar yüz altmış beş sene Osmanlı hâkimiyetinde kaldı. Osmanlıların Macaristan’daki hâkimiyet devirleri, bugün bile hasreti çekilip çeşitli vesîleler ile bunun ifâde edildiği tam bir huzur, sükûn, adâlet ve îmâr devri oldu. Burada görev yapan Osmanlı paşa ve devlet adamlarının da yaptırdıkları başta hamamlar olmak üzere pekçok eserler büyük bir yekûn teşkil etmekte olup, Macaristan’ın Avusturya idâresine düştüğü zaman yapılan tahribâta rağmen bâzıları günümüze kadar gelebilmiştir. O devirlerde mezhep savaşları ile çalkalanan Avrupa’da, Macaristan başta olmak üzere, Osmanlı toprakları Protestanların sığınak yeri oldu. Osmanlı-Macar münâsebetleri sosyal ve iktisâdî, her alanda gelişti ve Macaristan’da Osmanlı kıyâfetleri giymek moda oldu. 1604’teki Osmanlı-Avusturya savaşında Macarlar Osmanlıların yanında yer aldılar ve kurulan Erdel Beyliği içişlerinde bağımsız ancak, Osmanlı Devletine tâbi olmak üzereMacarlara verildi.

Macaristan 1689’da Avusturya’nın eline geçtikten sonra da bağımsızlık hareketleriOsmanlılarca desteklendi. 1682-1684’te İmre Thököly’nin, 1703-1711’de Ferenc Rakoczi’nin bağımsızlık hareketleri başarısızlıkla sonuçlanınca diğer isyancılar ile berâber Osmanlı Devletine sığındılar. Thököly İzmit’te, Rakoczi Tekirdağ’da ölene kadar misafir muâmelesi gördüler. 150 yıl sonra Osmanlı Devletine gelen Macar heyeti, Tekirdağ’a yerleştirilen mültecilere verilen arâziyi satın almak için kendilerine müracaat eden Türk köylülerine hayran kaldılar. Rakoczi’nin arkadaşı Kelemen Mikos’un yazdığı ve mültecilerin hayâtını anlatan Türkiye Mektupları isimli eseri bugün Macar târihi ve edebiyatının kaynak kitapları arasında sayılmaktadır.

Ferenc Rakoczi’nin başarısız teşebbüsünden sonra Macaristan Avusturya’nın yarı kolonisi hâline geldi ve bugüne kadar, Osmanlı hâkimiyetindeki hürriyetini, iki dünyâ savaşı arasındaki devir hâriç bir daha göremedi. 1785’te Almanca resmî dil olarak kabul edilip, Avusturya ile Macaristan arasında gümrük birliği îlân edildi. 1848’de Lajos Kossuth’un bağımsızlık hareketi (Bkz. Kossuth, Lajos) Rusya’nın yardımıyla bastırıldıktan sonra büyük bir baskı rejimi başladı, ancak 1876’da Macaristan,Avusturya sınırları içinde federatif bir devlet hâline gelebildi. Böylece Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ismiyle ikili bir monarşi kuruldu. Avusturya, 1914’te Birinci Dünyâ Harbine girince Macaristan da katılmak mecbûriyetinde kaldı. Ancak Avusturya’nın teslim olması üzerine Macaristan ayrılarak cumhûriyet îlân olundu. 1919’da bastırılan Bela-Kun idâresindeki komünist ayaklanmasından sonra Amiral Horty 1 Mart 1920’de kral naipliğine getirildi. Macaristan, 1920’de yapılan Trianon Antlaşması ile topraklarının üçte ikisini, nüfusunun beşte birini kaybetti.

İki dünyâ savaşı arasında Macaristan ideolojik ve ekonomik yönden Hitler Almanyası’na yaklaştı ve Antikomintem pakta katıldı. 1941’de Almanya ile berâber Rusya’ya karşı İkinci Dünyâ Savaşına girdi. Ancak 1944’te Almanya ile arası açılınca Hitler Macaristan’ı işgâl ettirdi. Amiral Horty’nin Macaristan’da yirmi dört yıllık idâresi sona erip, yerine Szalas getirildi.

Szalas’ın kurduğu terör rejimine karşı başlayan muhâlefet, komünistlerin güçlenmesine ve Rusların Macaristan’ı işgâline yol açtı. 4 Şubat’ta cumhûriyet îlân edildi ve aynı sene mâdenler, ağır sanâyi tesisleri, bankalar devletleştirildi. Üç milyon hektar arâzi, sâhiplerinden zorla alındı. Macaristan İşçi Partisi öncülüğünde kilisenin mallarına el konuldu ve kilise aleyhtarlığı kampanyası başlatıldı. Ancak başgösteren tepkiler sonucu 1953’te ülkede mevcut bulunan Sovyet askerleri İmre Nagy’ı başa getirerek yumuşama politikası tâkip etmeye başladılar. İmre Nagy’ın reformlarına tahammül edemeyip, 1955’te görevden alınınca Macaristan’da muhâlefet çok büyük oldu. 1956’da tekrar hükûmetin başına getirilen İmre Nagy, Macarların Sovyet işgal güçleri aleyhine “artık yoldaş değiliz” diye başlattıkları ihtilal hareketi sırasında Macaristan’ın Varşova Paktından çekilip, tarafsız kaldığını, 2 Kasım 1956’da Birleşmiş Milletlere, 3 Kasımda da Sovyet Büyükelçisi Yuri Andropov’a bildirdi. “Eskunzuk, eskunzuk hogy tovabb nem leszunk!” (Yemin ediyoruz, artık köle olmayacağız!) diyen Macar halkının hürriyet mücâdelesi, 4 Kasım’da Budapeşte’ye giren yüzlerce Sovyet tankı tarafından kanla bastırıldı. Binlerce Macar, komünizmden kurtulmak için seyirci durumda kalan Batı’ya ilticâ ettiler. İmre Nagy de yakalanarak 1958’de îdâm edildi. 1989’da komünist parti feshedildi. 1990 seçimleri çok partili oldu ve merkez sağ partiler iktidâra geçtiler.

Fizikî Yapı

Ülkenin tamâmı oldukça alçak olup, en yüksek tepeler 900 ilâ 1000 metreyi aşmamaktadır. Macaristan, dört tabiî bölgeye ayrılır. Büyük faylar, volkanik akıntılar ve sıcak su kaynaklarıyla bölünen batıdan kuzeydoğuya doğru 400 km boyunca uzanan Macar Sırtı denilen bölge, bunlardan birincisini teşkil eder. Bu dağlık bölge, üçe ayrılabilen ova bölgeleri karşısında duvar gibi durmaktadır. Bu ova bölgeleri; Tuna ötesi (Transtuna) bölgesi, Tuna Tisza nehirleri arasındaki bölge ve Tisza ötesi bölgesi (Trantisza)dir. Tuna’nın batısındaki bölgelerden meydana gelen Transtuna, Avusturya sınırındaki Alplerin son yamaçlarını, Mecsek tepelerini, Kisalföld ve Mezaföld ovalarını ihtivâ eder. Tuna ve Tizsa nehirleri arasındaki bölgenin kuzeyindeki topraklar kumlu, güneyindekiler ise kaygandır. Tisza Nehrinin doğusunda yâni Trantisza bölgesinde Büyük Ova bulunur.

Ülkeden geçen iki büyük nehir vardır. Bunlardan birincisi olan Tuna Nehri, 2850 m uzunluğunda olup, uzunluğu îtibâriyle Volga’dan sonra Avrupa’nın en uzun nehridir. Macaristan’ı baştanbaşa ikiye bölen Tuna Nehri, Karadeniz’e dökülmeden önce sekiz ülkeden geçer. Macaristan büyük bir nehir olan Tuna sâyesinde zümrüt gibi güzel tabiî zenginliklere sâhiptir. Budapeşte,Tuna’nın iki yakasında kuruludur. İkinci büyük nehir Tisza ise, 968 km uzunluğunda olup, Ukrayna’da Karpatlardan doğar, Yugoslavya’daki Karlofça yakınlarında Tuna ile birleşir. Macaristan’ın güneyinde, kuzeydoğudan güneybatıya 90 km boyunda genişliği 10 ilâ 15 km olan ve Macar Denizi denilen Orta Avrupa’nın en büyük gölü Balaton bulunur. Avusturya-Macaristan sınırında ise derinliği az, buna karşılık 200 km2lik bir yüzölçüme sâhip olan Neusiedle Gölü yer alır. Bu gölün büyük kısmı Avusturya’ya âittir.

İklim

Avrupa’daki merkezî durumu sebebiyle denizden uzak olan Macaristan’da kara iklimi hüküm sürer. Yıllık yağış ortalaması 700 mm civârındadır. Yağış farkları batıdan doğuya gidildikçe azalır. Özellikle Büyük Ovanın bâzı kısımları, kuraklık sebebiyle sıkıntı çeker. Bu toprakların değerlendirilmesi sulamaya bağlıdır. Sıcaklık en soğuk ay olan ocakta -1°C ile 3°C arasında, en sıcak olan temmuzda ise 19°C ile 23°C arasında değişir.

Tabiî Kaynaklar

Macaristan hammade ve enerji kaynakları bakımından fakirdir. Mâdenlerinin en önemlisi Vertes Dağlarından çıkarılan boksittir. Boksit üretiminde Avrupa’da ikincidir. Pek az mâden kömürü Pécs yakınlarında, linyit Dorag’da ve Tatabanya’da, Tuna ötesinde ve Slavokya sınırında işletilmektedir. Romanya sınırında önemli ölçüde tabiî gaz, Balaton Gölünün batısında petrol çıkarılmaktadır. Nisbeten az miktarda manganez ve uranyum yatakları da vardır.

Macaristan sıcak su kaynakları bakımından oldukça zengin olup, bunlardan bir kısmı tıbbî değer taşımaktadır. Özellikle Budapeşte veBudin, dünyânın en güzel kaplıcalarına sâhiptir. Böyle 100’ü aşkın sıcak su kaynağı Budin içinde ve civârında mevcuttur.

Tuna ötesi topraklarının ve dağlarının bitki örtüsü yaprakları dökülen ormanlardan (meşe, kayın, ıhlamur, kestâne) meydana gelmiştir. Fakat bunlar bozkır şartlarının hüküm sürdüğü Büyük Ova yakınlarındaki arâzide âniden kaybolur. Önceleri Macaristan’da başka yerde bulunmayan bâzı balıklar, büyük av hayvanları ve çok sayıda göçmen kuşlar bulunuyordu. Günümüzde bunların çoğunun nesli tükenmektedir. Fakat hâlâ bâzı enteresan kuşlara (meselâ siyah leylek) ve memeli hayvanlara (vaşak, kurt gibi) dağlarda ve Büyük Ovanın uzak köşelerinde rastlanmaktadır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

10.600.000 nüfûsa sâhip Macaristan, nüfus dağılımı bakımından üç büyük târihi ve ekonomik bölgeye ayrılır. Tuna ötesi(Transtuna), Büyük Ova ve Kuzey yüksek arâzisi nüfusun yaklaşık % 48’i Büyük Ovada, % 38’i Tuna ötesinde, % 14’ü de kuzey yüksek arâzisinde yaşamaktadır. Macar halkının % 45’i şehirlerde, % 55’i köylerde yaşar. Kilometrekare başına nüfus yoğunluğu 93 kişidir. En büyük şehri, sanâyi ve kültür merkezi Budapeşte olup, nüfusu 2.115.000’dir. Macaristan etnik yapısı îtibâriyle Orta Avrupa’nın en homojen devletidir. Nüfûsun % 97’si Macar’dır. Macarca, Fin-Uygur dil âilesine dâhil olup, ülkenin resmî dilidir. Macaristan’da az miktarda Almanlar, Slovaklar mevcuttur. Nüfûsun % 67’si Katolik, % 28’i Protestan, % 3’ü Ortodoks, % 2’si Yahûdîdir. Mecbûri eğitim 6 yaşında başlar ve en az 8 yıl devâm eder. Ülkede 16 civârında üniversite, 75’i aşkın yüksek teknik okul mevcuttur. Macar halkı ancak çok küçük bir oranda özel mülkiyet edinme hakkına sâhiptir. Üretim mallarının hemen hemen hepsi devlet kontrolündedir.

Siyâsî Hayat

Macaristan’da ilk yazılı anayasa, 18 Ağustos 1949’da kabûl edildi. Anayasaya göre devlet bir halk cumhûriyetidir.

Devlet gücünün en yüksek organları, parlamento (millî meclis) ve başkanlık konseyidir (hükûmet yönetim kurulu). Tek meclisli parlamentonun 349 üyesi, başkanlık konseyinin 21 üyesi vardır. Başkanlık konseyi üyeleri, parlamentodan seçilir ve parlamentoya karşı sorumludur. En üst idârî merci, bakanlar kurulu olup, üyeleri hükûmet yönetim kurulunun tavsiyesi üzerine parlamento tarafından seçilir ve azledilir. Başkanlık konseyinin başkanı Macaristan’ın devlet başkanıdır, bakanlar kurulu başkanı ise başbakan gibi görev yapar.

Mahallî, ekonomik, sosyal ve kültürel faaliyetler, bir üst seviyedeki bölge otoritesine karşı sorumlu olan konseyler hiyerarşisiyle yönetilir. Macaristan, 19’u komita ve beşi komita statüsünde olmak üzere 24 idârî üniteye bölünmüştür. Bunların konseyleri doğrudan doğruya bakanlar kuruluna karşı sorumludur.

Adâlet işleri anayasa mahkemesi, yüksek mahkeme ve komitaya, belediyeye ve mıntıkaya âit mahkemelerce yürütülür. Anayasa mahkemesi ve yüksek mahkemenin hâkimleri, beş yıllık süreyle parlamento tarafından, diğer hâkimler ise üç yıllık süreyle mahallî konseyler tarafından seçilir. Savcı başkanı, altı yıllık süreyle parlamento tarafından seçilir ve buna karşı sorumludur.

Komünistlerin iktidârı ele geçirdiğinden 1990’daki seçime kadar, bütün genel seçimlerde, sâdece komünistlerin hâkim olduğu bir partinin seçim listesi oy kullanma hakkı olanlar tarafından tek liste olarak kullanılmakta idi. 1989’da Komünist Parti feshedildi. 1990’da yapılan seçimi Merkez Sağ Parti kazandı.

Parlamento, yasama yetkisini sâdece hükûmetin kânun tasarılarını tasdik etmekte kullanır. Bakanlar kurulu ekseriya, parlamentonun tasdikine sunmadan resmî emirler yayınlar.

Ekonomi

Tabiat şartları tarım için elverişli bir durum arz eder. Toprakların % 67’si işlenmeye elverişli, % 15,3’ü çayır ve otlaklardır. Toprağın % 97,6’lık bir kısmı devlet çiftliklerine ve kooperatiflere âit olup, devlet sektörünün elindedir. Esas tarım ürünleri buğday (2.742.000 ton) ve mısırdır (3.800.000 ton). Bunlar Kisalföld, Tuna ve Tisza arasındaki bölge ve Alföld’de yetiştirilir. Bununla berâber ekili tarlaların % 40’ını meydana getiren tahıllar, sanâyi bitkilerine göre önemini kaybetmektedir. Doğudaki kurak bölgelerde ve Tisza Vâdisinde sulanan topraklar artırılarak, pirinç üretimine ve meyve ağaçları yetiştirilmesine ve hatta pamuk üretimine imkân sağlanmıştır. Tokaj, Bakony Tepesi ve Eger’de bağcılıkla ilgili ürünler, Mecsek Tepelerinde meyve ağaçları özellik kazanır. Hayvancılık her zaman önemli bir rol oynar. 2.000.000’dan fazla sığır, 3.277.000 civârında koyun yetiştirilir.

Macaristan, hammaddeleri ve enerji kaynaklarının azlığı sebebiyle, sanâyileşmede zorluk çekmektedir. Miskole yakınlarındaki Kazineborcika’da, Budapeşte’nin güneyindeki Dunajvaras’ta, başkentin banliyösündeki Çsepel kombinalarında çelik ve dökme demir üretilir. Bununla berâber, hammaddelerin büyük kısmı ithal edildiğinden, taşkömürü zor ve pahalı şartlarda işletildiğinden demir sanâyii az kâr getirir. Boksitin bolluğu, bunu işletmek için enerji ithal etmesine rağmen, Macaristan’ı Doğu Avrupa ülkelerinin en fazla alüminyum üreten ülkesi yapmıştır. Bütün sanâyi merkezlerinde bilhassa Budapeşte’de bulunan makina âletleri, ulaşım malzemeleri îmâlâtı (traktör, motosiklet, otobüs, demiryolu malzemesi) sanâyiinin temel sektörünü teşkil eder. Kimyâ sanâyi Macaristan’ın sülfürik asit, kauçuk ihtiyaçlarını ve çok sayıda petrol cinslerini karşılar. Miskole, Tatabanya ve Budapeşte bölgesinde büyük kimyâ kombinaları kurulmuştur. Tekstil ve gıdâ sanâyii önceden beri önemini devâm ettirmektedir (un sanâyii, şeker sanâyii gibi). En önemli endüstri merkezi, fabrikaların üçte birinin bulunduğu Budapeşte’dir.

Dış ticâretin üçte ikisi Doğu Avrupa ülkeleriyle, özellikle Rusya ile (% 30’dan % 35’e kadar ithâlat ve ihrâcat) sonra Çekoslovakya iledir. Ticâretin geri kalanı Batı Avrupa, Arjantin ve Birleşik Arap Cumhûriyeti ile yapılır. Hammaddeleri ve yarı mâmul maddeleri (ithâlatın üçte ikisi) ithal eder. Makina endüstrisi (% 30 ilâ % 35), tüketim endüstrisi ve gıda endüstrisi ürünlerini ihraç eder. İthâlât ve ihrâcât dengelidir.

Turizm gelişmektedir. Beşte dördü Rusya ve diğer sosyalist ülkelerden olmak üzere her yıl 2.500.000 turist Macaristan’ı ziyâret etmektedir. Turizmi geliştirmek için, kış sporları ve sıcak su tesisleri modernleştirilmiştir.

Macaristan iyi bir ulaştırma şebekesine sâhiptir. Karayolu ağı ve demiryolu ağı Budapeşte’de düğümlenir. 30.000 km’ye ulaşan karayollarının % 99’u asfaltlanmıştır. Demiryolu ağı ise 13.200 kilometredir. Tuna ve Tisza nehirleri üzerinde ulaşım önemli bir rol oynar. Budapeşte, Terihegy’de milletlerarası bir havaalanına sâhiptir.

MAKEDONYA


DEVLETİN ADI: Makedonya Cumhûriyeti
BAŞŞEHRİ: Üsküp
YÜZÖLÇÜMÜ: 25.713 km2
NÜFUSU: 2.050.000
RESMİ DİLİ: Makedonca
DİNİ: Yok
PARA BİRİMİ: Denar

Balkan Yarımadasında yer alan bir devlet. Güneyinde Yunanistan, doğusunda Bulgaristan, batısında Arnavutluk, kuzeyinde ise Yeni Yugoslavya yer alır.

Târihi

Bölgede, bilinen ilk hâkimiyeti, M.Ö. 725’lerde Argead Hânedanından, Birinci Perdikas kurdu. Makedonya Krallığını kuran bu hânedan, Yunan asıllı değildir. Krallık Sırbistan ve Trakya’da genişledi. Bölge, M.Ö. 513’ten 479’a kadar Perslerin işgâlinde kaldı. Perslerin çekilmesiyle Makedonya Krallığının başşehri Pella oldu. Kral İkinci Amiktas, Üçüncü Fredikas, İkinci İskender devrindeki hânedanlık kavgalarında, kuzeyden Balkan kavimlerinin istilâsına uğradı. M.Ö. 359’da İkinci Filip’in kral olmasıyla, devletin otoritesi kuvvetlendi. Hânedan kavgasına son verilip, istilâcılar çıkartıldı. Sınırlar genişletildi. İkinci Filip’ten sonra yerine Büyük İskender (M.Ö. 334-323) kral oldu. Büyük İskender, Yunanistan, İran, Anadolu, Suriye ve Mısır’ı alıp, Türkistan ve Hindistan’a girdi. Büyük İskender, kazandığı savaşlar sonunda ahlâksızlıklarda azıtıp, otuz üç yaşında sefâletle ölünce, M.Ö. 323’te Dördüncü İskender kral oldu. Onu Büyük İskender’in kumandanlarından Antigonos Kiklons öldürerek, Makedonya krallığına geçti. Antigonos Makedonya’da yeni hânedanın kurucusudur. Romalıların bölgeye hâkim olmasına, Makedonya Krallığı karşı koymuşsa da, M.Ö. 172-168 yılları arasında üçüncü sefer sonunda yenildiler. Makedonya Roma İmparatorluğunun bir eyâleti hâline getirildi. Avrupa’daki kavimler göçü esnâsında ve sonrasında sık sık istilâya uğrayan Makedonya, mîlâddan sonra 6. yüzyılda Slavlaşmaya başladı. Dokuzuncu ve onuncu yüzyıllarda Bulgarlar bölgede kuvvet kazandı. Dördüncü Haçlı Seferinde 1204-1224 yılları arasında Makedonya’da Latin Krallığı kuruldu. 1230’larda Bulgarların, 1280’de de Sırpların hâkimiyetine geçti.

Osmanlı Devleti, Anadolu’da kurulup, adâlet üzere idâre edilmesi sâyesinde kısa zamanda genişleyip, 14. yüzyılda Avrupa kıtasına da hâkim olmaya başladı. Osman Bey devrinde, Makedonya’ya ilk Osmanlı akını 1324 yılında yapıldı. Osmanlı Sultanlarından Birinci Murâd Han devrinde, 26 Eylül 1371 Cirmen Zaferiyle Türklere Makedonya’nın kapıları açılarak, Balkanlardaki mukâvemet kırıldı. 1371’den sonra başlatılan Makedonya fütühâtı, 1373 yılına kadar tamamlandı. 1371’den 1877-1878 Osmanlı-Rus (Doksanüç) Harbine kadar fâsılasız Osmanlı hâkimiyetinde kalan Makedonya, 1878’de Rusların işgâline uğramışsa da, aynı yıl yapılan Berlin Antlaşmasıyla tekrar kurtarıldı. 1912- 1913 Balkan Harbi felâketinden sonra, Makedonya Osmanlı hâkimiyetinden çıktı. Bölgedeki Türk ve Müslüman ahâli Anadolu’ya göç etmek mecburiyetinde kalmasına rağmen, bölgede hâlâ çok sayıda Türk-İslâm nüfûsu yaşamaktadır. 1371’den 1913 yılına kadar Osmanlı hâkimiyetinde kalan Makedonya on dokuzuncu yüzyılın ortalarına kadar sulh, sükûn ve huzur devrini yaşadı. Bu devirde Makedonya’da sanat değeri yüksek mîmârî eserler inşâ edildi. Ahâlinin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanması için pekçok müesseseler kuruldu. Sivil ve askerî okulların açılması ve çeşitli müesseselerin kurulmasıyla Makedonya’nın hayat ve kültür seviyesi yükseltildi. Bölgedeki Osmanlı eserlerinin çoğu haçlı, slav ve komünizm zihniyetleriyle tahrip edilmesine rağmen, geride kalanlar dahi o devrin şâheser âbidelerindendir.

Makedonya’nın Türklerin hâkimiyetinden çıkması, 19. yüzyılda şiddetlenen Papalık ve Rusya’nın propagandası sebebiyledir. Bölge Osmanlıların elinden çıkmasıyla, toprak bütünlüğünü kaybetti. Önce Balkan devletleri arasında savaş meydanı hâline gelen Makedonya, Birinci Dünyâ (1914-1918), İkinci Dünyâ (1939-1945) savaşlarında da aynı âkibete uğradı. İkinci Dünyâ Savaşı sonunda, 1947’de Makedonya Bulgaristan, Yugoslavya ve Yunanistan arasında paylaşıldı.

Yugoslavya sınırları içinde kalan Makedonya topraklarında, Yugoslavya’yı meydana getiren cumhûriyetlerden biri olan Makedonya Cumhûriyeti kuruldu. Makedonya Cumhûriyeti, Yugoslavya’nın parçalanması üzerine kurulan Yeni Yugoslavya’dan 1991’de yapılan referandum ile ayrıldı ve bağımsız bir devlet hâline geldi. Birçok ülke Makedonya’yı tanırken, Yunanistan’ın îtirâzı ile Avrupa Devletleri tanımadı. Bunun nedeni ise yeni cumhûriyetin, Yunanistan’daki bir bölge ile aynı ismi taşıması idi. Yeni devletin isminin değiştirilmesi yönünde Yunanistan’ın istekleri hâlâ devam etmektedir.

Fizikî Yapı

Makedonya, fizikî olarak, tektonik yer değiştirmelerin gençleştirdiği çok yaşlı yükseltilerle kaplı dağlık bir arâziye sâhiptir. Orta Vardar Vâdisinin iki yakası boyunca uzanan Makedonya topraklarını 2000 metreyi geçen Sar Planina, Pelisten ve Osogova dağları engebelendirir. Ohri, Dorian ve Prespa göllerinin büyük bir bölümü ülke sınırları içinde kalır. En önemli akarsuları İncekara ve Vardar nehirleridir.

İklim

Ülke toprakları genelde engebeli arâziden meydana geldiğinden kara iklimi hâkimdir. Yazları sıcak ve kurak, kışları da soğuk geçer.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Ülke nüfûsu 2.050.000 olup, nüfus yoğunluğu 79’dur. Sınır belirlemeleri yüzünden halk önemli ölçüde yer değiştirmesinden dolayı yirmi sene süren göçlerden dolayı, nüfus hızla azalmıştır. Ülke nüfûsu yeni yeni artmaya başlamıştır. Nüfûsun % 53.9’u kentlerde, % 46.1’i kırsal kesimde yaşar. Karışık milletlerin yaşadığı ülkede nüfûsun % 67’sini Makedon, % 19.8’ini Arnavut, % 4.5’ini Türk, % 2.3’ünü Sırp, % 2.3’ünü Çingene, % 2.1’ini Boşnak ve % 2’sini de diğer milletler meydana getirir.

Halkın büyük kısmı Hıristiyandır. Ayrıca küçük bir Yahûdî cemaati ile çok sayıda Müslüman vardır. Başlıca şehirleri, Üsküp, Tetova, Kumanova ve Bilda’dır.

Ekonomi

Makedonya ekonomisi tarım ve sanâyiye dayalıdır. Ayrıca ormancılık, mâdencilik ekonomide önemli yer tutar. İyi bir şekilde sulanan ovalar Avrupa’nın âdetâ sebze ve meyve ambarıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, üzüm, mısır, patates, pamuk, tütün, haşhaş, susam, pirinç ve eriktir. Dağlık kesimlerde hayvancılık yaygın olarak yapılır. Koyun, sığır, domuz ve tavuk en çok beslenen hayvanlardır. Göllerde balıkçılık yapılır.

Ülke topraklarında bulunan bakır, kurşun, çinko, kaolin, dolomit, jips, kireçtaşı, demir, gümüş çıkarılarak işlenir. Elektrik enerjisini, İncekarasu Irmağı üzerinde bulunan santrallerden sağlanır.

Makedonya’da ulaşım daha çok karayolu ile sağlanır. Karayollarının uzunluğu 10.591 km’dir. ayrıca 693 km’lik bir demiryolu ile bir hava alanı vardır.

MOLDOVA


DEVLETİN ADI: Moldova Cumhûriyeti
BAŞŞEHRİ: Kişinev
YÜZÖLÇÜMÜ: 33.700 km2
NÜFUSU: 4.394.000
RESMİ DİLİ: Romence
DİNİ: Hıristiyanlık
PARA BİRİMİ: Ruble

Doğu Avrupa’da yer alan bir devlet. Kuzey, güney ve doğusunda Ukrayna, batısında Romanya yer alır.

Târihi

Mîlattan önce yedinci asırdan îtibâren İskitler, Sarmatlar, Galatlar, Traklar, Daklar ve Slavların yerleşim merkezi olan bölge, 12. asırda Macarların hâkimiyetindeydi. Karpat Dağlarında yaşayan Ulahlar, 1349’da Macarlara karşı ayaklandılar ve Moldovya’ya yerleşerek bağımsızlıklarını îlân ettiler. Bu devlet, kuruluşundan îtibâren çeşitli hücumlara mâruz kaldı. Leh, Macar ve Altınordu devletleri tarafından yapılan bu saldırılara karşı, Moldovya Devleti savunmada çok zorluk çekti.

On beşinci asrın başlarında Osmanlı akıncıları Moldovya topraklarına girdiler. 1455’te Fâtih Sultan Mehmed Hanın İkinci Sırbistan Seferi dönüşünde Moldovya Prensliği Osmanlı Devletine tâbi olmayı kabul etti. Osmanlı Devletinin hâkimiyeti altına giren bölgeye Boğdan ismi verildi. Üç asır boyunca Osmanlı hâkimiyeti altında kalan Moldovya’da 18. asırdan îtibâren Rus etkisi arttı. Osmanlı-Rus devletleri arasında önemli bir problem hâlini aldı. 1812 Bükreş Antlaşmasıyla bölge Rusya hâkimiyetine girdi. Moldovya, Birinci Dünyâ Harbinden sonra Romanya’ya bağlandı. 1924’te bölgeyi işgâl eden Rusya, Ukrayna’ya bağlı özerk bir cumhûriyet kurdu. İkinci Dünyâ Savaşında bölge yeniden Rumenlerin eline geçtiyse de savaşın sonunda Rusların geri aldığı topraklarda Moldovya Sovyet Sosyalist Cumhûriyeti kuruldu. Sovyet Sosyalist Cumhûriyetler Birliğinin dağılması üzerine 24 Ağustos 1991 bağımsızlığını îlân etti ve Moldovya olan adını Moldova olarak değiştirdi. Yeni cumhûriyet 1991 Aralık ayında Bağımsız Devletler Topluluğuna katıldı. Ruslar ve Ukraynalıların nüfus bakımından fazla olduğu Dinyester Irmağının doğusunda kalan bölgenin Rusya’ya bağlanmasını isteyen isyancılarla hükümet kuvvetleri arasında çatışmalar 1992 sonuna kadar devam etti. Ülkede hâlihazırda iç huzur sağlanmış değildir.

Fizikî Yapı

Aşağı Dinyester ve Prut ırmakları arasında kalan Moldova toprakları alçak tepeler ve alüvyonlu ovalarla kaplıdır. Ovalar kuzeye doğru yükselirken plato görünümünü alır. En önemli dağ silsilesi 300-400 m yüksekliğindeki Kadri Dağlarıdır.

İklim ve Bitki Örtüsü

Moldova oldukça ılıman ve yağışlı bir kara iklimine sâhiptir. Kışları ılık, yazları sıcak geçer. Ülkenin kuzey ve orta kısımları ormanlarla kaplıdır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

4.5 milyon civârındaki nüfûsunun % 64’ünü Moldavyalılar, % 14’ünü Ukraynalılar, % 13’ünü Ruslar, % 4’ünü Türk asıllı Gagavuzlar meydana getirir. Ülkenin resmî dili olan Moldavca, Romencenin lehçelerindendir. Gagavuzlar kendi dilleri olan Gagavuzcayı kullanırlar. Başşehir Kişinev dışında önemli şehirleri Tiraspol, Beltiy ve Bender’dir. Ülkede okuma yazma bilmeyen yoktur. On yıllık bir temel eğitim programı uygulanır.

Ekonomi

Ülke ekonomisi tarıma ve gıdâ sanâyiine bağlıdır. Çalışan nüfûsun % 35’i tarımda, % 28’i sanâyide, geri kalan kısmı diğer işlerde çalışır. Verimli topraklarda bağcılık, meyve ve sebzecilik yapılır. En önemli tarım ürünleri buğday, mısır, ayçiçeği, şekerpancarı ve tütündür.

Gıdâ sanâyiinin yanında tüketim maddeleri, elektrikli âletler ve inşâat malzemesi sanâyileri de gelişmektedir. Ülkede termik santrallerin dışında, Dinyester Irmağı üzerinde bir hidroelektrik santrali vardır. Moldova’da ulaşım demiryolu ve Dinyester Irmağı yoluyla sağlanır. Tek havaalanı başşehir Kişinev’dedir.

NORVEÇ


DEVLETİN ADI: Norveç Krallığı
BAŞŞEHRİ: Oslo
YÜZÖLÇÜMÜ: 323.878 km2
NÜFUSU: 4.283.000
RESMİ DİLİ: Norveççe (Bokmal, Nynorsk), Samisk (Laph)
DİNİ: Norveç Lüther
PARA BİRİMİ: Krone (= 100 Ore)

İskandinavya Yarımadasının kuzeyini ve batısını ihtivâ eden, Batı Avrupa’nın en kuzeyinde kalan bağımsız bir krallık.

Târihi

Norveç târihi hakkında yazılmış ilk yazılı dökümanlara göre, ülke topraklarında, 9. yüzyıla kadar, Alman kabilelerinin kurmuş olduğu birçok küçük krallıklar vardı. 872 yılında Kral Harold the Fairhaired, bu krallıkları tek bir Norveç Krallığı altında birleştirdi. O zamanlar ülke, Nortuagua veya Nordveg adıyla bilinirdi. 1000 yılına kadar Norveç’in ilk yerlileri olarak bilinen Vikingler, yaptıkları sağlam gemilerle Avrupa’da birçok yerlere saldırdılar. İnsanların korku içinde yaşamalarına sebep oldular. Gittikleri yere kan, vahşet, ölüm ve korku götürüyorlardı. Fakat çok geçmeden ekonomik sıkıntılar sebebiyle meydana gelen iç çatışmalar, Norveç’i huzursuz bıraktı. Arkasından 14. yüzyıl başlarında “Kara Ölüm” adını verdikleri veba hastalığı Norveç halkına ölüm ve dehşet getirdi. Hemen hemen nüfûsun yarısı bu hastalıktan öldü. Hıristiyanlığın ülkeye girdiği sıralarda, mükemmel olan tarım, ticâret ve denizcilik felce uğradı. Norveçlilerin deniz üstünlüğünün yerini, derin ve acı bir fakirlik aldı.

1397 yılında İsveç, Danimarka ve Norveç, Danimarka Kralı idâresi altında Kalmar birliğini kurdular. 1523’te İsveç bu birlikten ayrıldı. 1814 yılına kadar Danimarka’ya bağlı olarak yaşayan Norveç, 17 mayıs 1814’te Eidsvoll’da bir bağımsızlık deklerasyonu yayınladı. Yeni bir meclis açarak, ilk anayasasını hazırladı. 1905 yılında Danimarkalı Prens Charles’in Norveç Kralı îlân edilmesiyle de, ülke tam bağımsız bir krallık hâline geldi.

Norveç Birinci Dünyâ Harbi esnâsında tarafsızlığını îlân etti. Buna rağmen, savaş boyunca 2000 Norveçli denizci öldürüldü. İkinci Dünyâ Harbi patlak verdiğinde Norveç yine tarafsız idi. Fakat Almanlar, 9 Nisan 1940 târihinde İskandinavya Yarımadasına taarruz etti. Norveç, 1945 yılına kadar Alman işgali altında kaldı. Alman Nazi iktidarı, 35.000 Norveçliyi tevkif etmiş ve 1500’ü aşkın Yahûdîyi yerlerinden kovmuştu. Bunun üzerine Norveç, müttefikler tarafında yer aldı. Ülkenin işgali 8 Mayısta Almanların çekilmek zorunda kalmasıyla son buldu. Sürgüne gönderilmiş olan Kral Haakon, ülkesine dönerek tekrar Norveç birliğini sağladı.

Harbin getirdiği felâketler Norveç’i oldukça yıpratmıştı. Müttefik kuvvetlerin, Alman ordularını mağlup etmesiyle, Alman işgâlinden kurtulan Norveç yine müttefik kuvvetlerin dış yardımlarıyla ekonomisini çıkmazdan kurtarabildi. ABD’nin sağladığı 350 milyon dolarlık Marshall Plânı yardımı Norveç’i rahatlattı. Batı ve Doğu arasında stratejik bir mevkide yer alması ve Rusların Çekoslovakya’yı işgal etmesi yüzünden 4 Nisan 1949’da NATO’ya katıldı.

1930 yılından beri iktidarda bulunan İşçi Partisi, 1965 yılında anti-sosyalist partilerin koalisyona gitmeleri üzerine düştü. Yerine Merkez Partili Per Borten başkanlığındaki koalisyon hükümeti geldi. 1971 yılında Ortak Pazar üyeliği için ortaya çıkan meseleler sebebiyle bu hükümet de düştü. 1972 de yapılan halk oylaması neticesinde Ortak Pazar üyeliği, % 47 kabule karşılık % 53 hayır oyu ile reddedildi.

1981 seçimlerinde anti-sosyalist iktidar, ezici bir üstünlükle tekrar hükümet oldu. Yeni hükümet, Muhafazakâr Parti liderliğinde ülke yönetimini ele aldı. 1985 seçimlerini İşçi Partisi kazanarak Brundtland başbakan oldu. 1989 seçimlerinde İşçi Partisinin oy kaybetmesi üzerine Brundtland 1989 Eylülünde başbakanlıktan çekildi. Muhafazakâr Parti başkanı Jan Peder Syse başkanlığında azınlık hükümeti kuruldu. 1990’da Norveç’in Avrupa topluluklarıyla münâsebetlerinin geleceği konusunda Muhâfazakâr Parti kendi içinde anlaşmazlığa düşmesi üzerine hükümet istifâ etti. Yerine yeniden İşçi Partisi azınlık hükümeti kurdu. Ülkenin çok sevlien kralı V. Olav’ın 17 Ocak 1991’de ölümü üzerine tahta oğlu V Harold geçti. Hükümet 1992’de Avrupa Ekonomik Alanına katılma anlaşması imzâladı. Arkasından parlemantoda onaylanan kararla hükümet AT’ye üyelik başvurusunda bulundu.

Fizikî Yapı

Norveç, Batı Avrupa’nın en kuzeyinde bulunan ve kabaca İskandinavya Yarımadasının kuzey ve batısını ihtivâ eden bir ülkedir. 57° 58’ ve 77° 11’ Kuzey enlemleriyle 4° 39’ ve 31° 10’ doğu boylamları arasında yer alır. Kuzey Kutup Dâiresi, ülkenin en dar yerinden geçer ve yaklaşık üçte bir topraklarını dâire içerisine alır.

Doğusunda Finlandiya, İsveç ve Rusya vardır. Kuzeyi, Kuzey Buz Denizi ve Barents Denizi, batısı Atlantik Okyanusu (Norveç Denizi) ve güneyi Skagerrak ve Kuzey Deniziyle örtülüdür. Yüzölçümü 323.878 km2dir. Kıyıları boyunca, yaklaşık 150.000’in üzerinde ada ve deniz kayalıkları mevcuttur. Norveç yüzölçümü, kolonileriyle birlikte 387.014 km2ye ulaşır. Bu yüzölçümüyle, Rusya Federasyonu hâriç, Avrupa’nın beşinci büyük ülkesidir. Kuzeyde yaklaşık 650 km uzağındaki Svalbord, 1000 km batıdaki Jan Mayen Adası, Antarktika, yakınlarındaki Bouvet ve Peter I. Adaları ve Avrupa’daki en büyük buzul olan 890 km2lik Jostedalsbre Buzul Adası, sâhip olduğu başlıca büyük toprak parçalarıdır.

Norveç, kuzeyden güneye, Kuzey Buz Denizi ile Kuzey Denizi arasında yaklaşık 1800 km uzunluğa sâhiptir. En geniş yeri 435 km ile 60° kuzey enleminin geçtiği yer ve en dar yeri ise 68° kuzey enleminin geçtiği 6 km’lik Tysfjord’dan, İsveç sınırına uzanan şerittir. Bütün kıyılarının hemen her tarafı fiordlarla kırılmıştır. Bâzan bu su girintileri iç kısma 150 km kadar girebilmektedir.

İskandinavya Yarımadasının omurgasını teşkil eden eski zaman kristal dağ kütlelerinin büyük bir bölümü Norveç toprakları boyunca uzanır. Bu dağların güney Norveç’te kalan kısmına Langfjelteno (Uzun Dağlar) adı verilir. Aynı zamanda bir yayla görünümündedir. Bu yüzden diğer bir adı da Hardanger Yaylasıdır. Ortalama 1000 m yüksekliğindeki bu dağlık bölgenin en yüksek yeri olan 2469 metrelik Galdhopiggen Tepesi, ülkenin de en yüksek yeridir. Uzun Dağlar, kuzeye doğru gittikçe yükselir. Bu dağ zincirinin diğer önemli olanları Jotunheim, Doğrefiell (Doğre Dağları) ve Kjolen dağlarıdır. Ülke, dağların ve fiyortların (su girmeleri) durumuna göre altı bölgeye ayrılır; Bunlar Ostlandet, Sorlandet, Vestlandet, Trondelag, Kuzey Norveç ve Svalbard (Spitsbergen) bölgeleridir.

Ostlandet, Norveç’in en önemli ve en verimli topraklara sâhip bölgesidir. Bölgede yaklaşık 580 km uzunluğundaki ülkenin en uzun nehri olan Glomma Nehri ve en büyük gölü olan 375 km2 yüzölçümlü Mjosa Gölü yer alır. Sorlandet, ülkenin ancak % 5’ini ihtivâ eder. Vestlandet bölgesiyse, en engebeli ve devamlı karlı dağların ve derin su girmelerinin (fjord= fiyort) bulunduğu bölgedir.

Ülkenin güneyine yakın orta bölümde bulunan büyük Trondheim Fjord (su girmesi) civârındaki nispeten alçak yerler, Trondelag bölgesine âittir. Bu bölge oldukça verimli topraklara sâhiptir. Trondelag bölgesi umûmiyetle geniş ve açık arâzilerden teşekkül etmiştir.

Kuzey Norveç, ülkenin en geniş bölgesidir. Norveç’in en kuzeyinde kalan bölge en az nüfusludur. Göçebe çobanların yaşadığıFinnmark Yaylasının bulunduğu bu bölge, Norveç topraklarının % 35’ini ihtivâ eder. Norveç’in yaklaşık 650 km kuzeyinde, Kuzey Buz Denizinde yer alan Şvalbard Adaları 62.700 km2lik bir yüzölçüme sâhiptir.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Norveç nüfûsu 4.283.000’dir. Norveç, nüfus yoğunluğu bakımından İzlanda hâriç, Avrupa’nın en küçük ülkesidir. Km2ye ancak 13 kişi düşmektedir. İkinci Dünyâ Harbinden sonraki dönemde yıllık nüfus artış oranı % 2’yi geçmemiştir. Nüfûsun % 44,2’ye yakın bir bölümü şehir merkezlerinde oturur.

Nüfus dağılımı, bölgelere göre eşit değildir. Kuzey toprakları çok seyrektir. Toplam nüfusun yaklaşık % 75’i Oslo-Trondheim arası bölgededir.

Ülkenin en kalabalık yeri Oslo ve çevresi, toplam nüfûsun % 40’ına sâhiptir.

Bugünkü Norveç resmî dili iki tânedir; Bokmal (Kitap dili) ve Nynorsk (Yeni Norveç=Yeni İskandinav). Bakmal, Danimarka dilinden Norveçleştirilmiş bir dildir. Nüfûsun dörtte biri ise Nynorsk dilini konuşur.

Norveçliler, resmî dilden başka, birbirinden farklı yüzlerce lehçelerle konuşur. Bu lehçeler, iki ana dil grubundan türemiştir. Bunlardan biri ülkedeki en büyük topluluk olan Sea Lapps’ın (Denizci Laponyalılar) konuştuğu dil, diğeriyse, en küçük topluluk olan Lpps’lerin (Samer Laponyalılar) konuştuğu Samisk (Laponyaca) dilidir. Ayrıca Almanca, özellikle ticârî alanda oldukça yaygın durumdadır.

Ülkenin dîni, resmî olarak Protestan Lutherist’dir. Halkın % 90’ı bu inançtaki devlet kiliselerine bağlıdır. Nüfûsun % 4’üyse çeşitli Metodist, Katolik, Baptist, Yahûdî ve Ortadoks gruplarından teşekkül etmiştir. Oslo çevresinde Pancap dili konuşan yaklaşık 25.000 Pakistanlı Müslüman mevcuttur.

Siyâsî Hayat

Norveç, anayasaya sâhip, soydan soya geçen bir monarşik rejimle idâre edilir. Devlet başkanı kraldır. Kralın, hükümetle berâber yürütme gücü vardır. Kânunlardaki kralın imzâları, hükümet içindeki ve parlamentoya karşı sorumlu bir bakan tarafından yeniden tasdik edilir. Kral sâdece sembolik hükümet başkanıdır.

Yasama meclisi 155 üyeden meydana gelir. Seçimlerde oy kullanma yaşı 18’dir. Yargı gücü, Yüce Divan yâni Yüksek Mahkemededir. Hükümet kabinesi, bir başbakan ve yedi üyeden meydana gelir. Üyeler, en az 18 yaşında ve Protestan (muhafazakâr) Luther Devlet Kilisesi üyesi olmak mecbûriyetindedirler. Çoğu parlamenter sistemlerin aksine, hükümet kabinesi ve kral, meclisi feshedemez ve yeni seçimlere gidemez. Meclis dört yıl için seçilir. Yargı gücü, yasama ve yürütme güçlerinden bağımsız ve ayrı bir güçtür. Kânûnî meselelerde en üst mercidir.

Norveç, idârî olarak 19 eyâlete, bunlar da 450’den fazla belediyeye ayrılmıştır. Eyâlet yönetimi hükümeti temsil eden bir Eyâlet Yürütme Konseyinin elindedir. Ülke, ayrıca polis ve şerif sorumluluk bölgelerine bölünmüştür. Mahallî idâre, Belediye Konseylerine bırakılmıştır. Eyâlet ve belediye seçimleri iki yılda bir yapılır.

Norveç, Doğu-Batı arasında köprü siyâseti içindedir. Rusya Federasyonuna (Eski Sovyet Rusya) komşu olması, ülkeyi 1949 yılında NATO üyesi olmaya zorlamıştır.

Ekonomi

Norveç topraklarının ancak % 3’lük küçük bir kısmı tarıma müsâittir. Ormanlık alanlar yüzölçümün yaklaşık % 21’ini meydana getirir ve oldukça verimlidir. Ülkenin dörtte üçüne yakın bir bölümünü kayalık arâzi, su, bataklık ve buz teşkil etmiştir. Norveç, bir zamanlar Avrupa’nın en fakir ülkelerinden biriyken, etrâfını çeviren sulardan elde ettiği petrol ve tabiî gaz sâyesinde, dünyânın en zengin ülkelerinden biri hâline geldi.

Norveç, İskandinav ülkelerine göre tarım ve çiftçilik açısından geridir. Soğuk ve don iklimi tahıl yetiştirmeyi sınırladığı için, umûmiyetle hayvancılığa dönmüşlerdir. Daha çok süt ineği, koyun ve keçi yetiştirilir. Tarım alanında ise daha çok arpa, yulaf, patates, hayvanlar için yem, kıyı bölgelerinde ise elma, çilek, erik yetiştirilir. Stavanger şehri güneyinde yer alan Jaren bölgesi ise ılımlı iklimin tesiriyle tarım ve hayvancılık alanında bir hayli gelişmiştir. Özellikle turfanda sebzeler, kümes hayanları üretimi ve et üretimi açısından zengindir.

Norveç, deniz ürünleri, balıkçılık ve balina avcılığı alanlarında oldukça gelişmiştir. Yılda ortalama 7500 fok balığı yakalanır. Halkın % 2’si balina avcılığıyla uğraşır. Balinacılık, millî gelire % 1 oranında katkıda bulunur. Halkın üçte biri îmâlât sanâyiinde çalışır ve yaklaşık millî gelirin altıda biri bu sektörden elde edilir.

1960 yılından sonra Kuzey Denizinde, güneybatı kıyılarından yaklaşık 300 km uzaklıktaki Norveç sularından elde edilen petrol ve tabii gaz, ekonominin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Çalışan nüfûsun yarısına yakın bir bölümü bu alanda istihdam edilir. Özellikle Kuzey Denizine en yakın bulunan Stavonger bölgesinde petrolün büyük önemi vardır. Petrol-gaz endüstrisi yanında ayrıca metal ürünleri ve makina sanâyii, kâğıt endüstrisi, odun ve odun ürünleri, gıdâ ve meşrubat sanâyii mevcuttur. Ayrıca gemi yapımı, mühendislik, kimyâ sanâyii de vardır. Başlıca yeraltı kaynakları (mineralleri); petrol, bakır, tabi gaz, nikel, demir, çinko, kurşun ve alüminyumdur. Diğer ekonomik kaynaklar arasında kerestecilik, saf çelik üretimi ve et ile elektrik enerjisi üretimi yer alır.

İş gücünün % 7,4’ü tarım, % 20,5’i endüstri ve % 29’u diğer hükümet ve kamu hizmetlerindedir.

Dünyânın altıncı büyük ticâret filosuna sâhiptir. Başlıca ihraç maddeleri; gemi, mâden filizi, alüminyum, balık, kereste, kâğıt ve kimyevî madde ürünleridir.

Norveç, dünyâ ortalamalarına göre, kişi başına düşen enerji miktarı bakımından çok zengindir. Su gücünün oldukça bol olmasıyla Norveç, elektrokimyâ ve elektrometalurji ürünlerinde önemli bir ülke olmuştur. Bu alan nitrojen, alüminyum da ihtivâ etmektedir. Norveç, Rusya Federasyonu ile birlikte işlettiği Svolbard bölgesi kömür yataklarından yaklaşık olarak yılda 300.000 ton kömür elde etmektedir.

Norveç, ulaştırma alanında daha çok su yolu (gemi) bakımından gelişmiştir. Demiryolları yaklaşık 4180 km uzunluğunda olup, % 60’ı elektriklidir. Karayolları 88.800 km olup, % 70’i asfalttır. Otomobil ülkede ulaştırma sistemine hâkimdir.

Gemilerin % 40’ı 100 groston ve yukarısı olup, yaklaşık 30.000 mürettebatlıdır. Ticârî filosu ülkeye oldukça gelir getirmektedir. Nüfûsun % 9’u ulaştırma sektöründe çalışır. Ülkede hava ulaşımının sağlandığı 47 havaalanı vardır.

Oslo, ülkenin en büyük iç ve dış ticâret merkezi olup, en önemli limanıdır. İthâlâtı: Ham petrol gemileri, otomobil, makina, kumaş. İhracatı: Ham petrol, tabiî gaz, gemi ve çeliktir. İthâlâtının yarısı ve ihrâcâtının üçte ikisini Ortak Pazar ülkeleriyle yapar. İngiltere, ABD, İsveç, Almanya, Danimarka ticârî münâsebeti olan ülkelerin başlıcalarıdır.







 
 

ormela.tr.gg
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol