İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  Slovenya, Ukrayna, Yugoslavya ve Yunanistan
 


SLOVENYA, UKRAYNA, YUGOSLAVYA ve YUNANİSTAN



SLOVENYA


DEVLETİN ADI: Slovenya Cumhûriyeti
BAŞŞEHRİ: Ljubljana
NÜFUSU: 1.985.000
YÜZÖLÇÜMÜ: 20.256 km2
RESMİ DİLİ: Slovence
DİNİ: Hıristiyanlık (Katolik)
PARA BİRİMİ: Dinar

Batısında İtalya, kuzeyinde Avusturya, kuzeydoğusunda Macaristan, güneydoğusunda Hırvatistan’ın yer aldığı bir Orta Avrupa devleti.

Târihi

Slovenler, bugün yaşadıkları topraklara altıncı asırda yerleştiler. Topraklarını genişleten Slovenler, bir devlet kuramadıkları için Avarların baskısından kurtulmak için önce Samo’nun daha sonra da 740’lı yıllarda Bavyera Krallığının hâkimiyetine girdi. Lombardia (774) ile Bavyera’yı (788) ele geçiren ve Avarlar Devletini yıkan Charlemange Krallığı, Sloven voyvodalarının vesâyetini Bavyera ve Friuliler arasında paylaştırdı. Bu arada Slovenler arasında Hıristiyanlık hızla yayıldı. Onuncu asırda bölge önce Macarların daha sonra da Almanların hâkimiyeti altına girdi. Almanlar bölge halkını köleleştirdiler ve bölgeye çok sayıda Alman yerleştirdiler. Buna rağmen çoğu Katolik râhip olan Sloven aydınlarının sürdürdüğü yaygın eğitim çalışmalarının neticesinde, asırlarca süren Alman hâkimiyetine karşı Slovenler öz benliklerini korumayı başardılar. On beş ve on altıncı asırlarda bölgede köylü ayaklanmaları patlak verdi. Bu ayaklanmaların ardından başlayan Türk akınları bölgeyi güvensiz bir duruma düşürdü. İmparatoriçe Maria Theresia ve oğlu II. Joseph’in 18. asırda gerçekleştirdikleri reformlar neticesinde Slovenlerin hayat şartları bir ölçüde de olsa düzeldi.

Slovenlerin yaşadığı bölgelerin 1814’te Avusturya’ya verilmesi millî uyanışı körükledi. Bu uyanış Slovenleri, dil kardeşleri olan Hırvatlar ve Sırplarla birleşmeye itti. Fakat 1866’da Sloven topraklarının bir kısmı İtalya ve Macaristan arasında paylaşıldı. Birinci Dünyâ Harbi sonrasında, Râhip Korosec’in liderliğini yaptığı Sloven temsilcileri 1918 Kasımında Zagreb Millî Konseyine katıldı. Bu konsey Slovenya’nın 1 Aralık 1918’de kurulan Sırp, Hırvat ve Slovenlerden meydana gelen krallığa katıldığını açıkladı. Fakat yeni kurulan devlet bütün Slovenleri bir araya getiremedi. 1920 Ekiminde yapılan halkoylamasından sonra Klagonfurt bölgesi Viyana’ya, Rapalio Antlaşmasıyla da (1920) 400.000 civârındaki Sloven’in yaşadığı İstria Batı Karst ve Julius Alpleri İtalya’ya bırakıldı. Krallığın adı 1928’den sonra Yugoslavya olarak değiştirildi.

İkinci Dünyâ Savaşı sırasında Slovenya’nın güneybatısı İtalyanlar, kuzeydoğusu ise Almanya tarafından işgal edildi. Macaristan ise Mura’nın kuzeyindeki küçük bir bölge olan Prekomurje’yi aldı. Savaş sırasında Slovenya’da bir dizi direniş hareketi oldu. Bunların en önemlisi komünistlerin liderliğindeki Kurtuluş Cephesinin yaptığı direniştir. Müttefiklerin İkinci Dünyâ Savaşını kazanmasından sonra Slovenya Yugoslavya’ya geri verildi. Bu arada Yugoslavya 1945 senesinde Cumhûriyet oldu. Ertesi sene Yugoslavya’yı meydana getiren her grup, Yugoslavya Federal Cumhûriyetine bağlı ayrı bir cumhûriyet hâline getirildi. Slovenya Cumhûriyeti Doğu İstria, Batı Karst ve Julius Alpleri toprakları üzerinde kurulmuştu. 1954’te eski Bağımsız Trieste Bölgesinin bir bölümü Slovenya topraklarına katıldı.

Birleşik Cumhûriyetin başına gelen Tito, Stalin’den farklı bir sosyalist siyâset tâkip etti. Tito’nun 1980’de ölümü üzerine, ülke kollektif başkanlık sistemiyle idâre edilmeye başlandı. 1989’da başlayan ekonomik ve siyâsî bunalım, cumhûriyet arasında ilişkilerin bozulmasına sebep oldu. Aynı yıl doğu blokunda görülen yenileşme hareketleri Yugoslavya’ya da yansıdı. 1990’da çok partili sisteme geçildi. Slovenya 25 Haziran 1991’de Hırvatistan ile birlikte bağımsızlığını îlân etti. Bu ayrılmaya karşı çıkan Yugoslavya Federal Ordusu, Slovenya ve Hırvat topraklarına girdi. Portekiz, Lüksemburg ve Hollanda’nın ortak arabuluculuğu ile çatışmalar önlendi. 7 Ekim 1991’de tam bağımsızlığını îlân eden Slovenya, Ocak 1992’de uluslararası platformda tanındı. Slovenya Mayıs 1992’de Birleşmiş Milletlere kabul edildi.

1992’nin ilk yarısındaki hükümet bunalımının ardından 6 Aralıkta genel seçimler yapıldı. Milan Kucan, oyların yaklaşık üçte ikisini alarak beş yıl süreyle yeniden Cumhurbaşkanı seçildi. Mecliste en çok milletvekili bulunan Liberal Demokrat Partinin liderliğinde yeni bir koalisyon hükümeti kuruldu (Ocak 1994).

Fizikî Yapı

Orta Avrupa’nın göbeğiyle Trieste Limanı arasında uzanan Slovenya topraklarının büyük kısmı dağlıktır. Kuzeybatıdaki sarp ve güzel manzaralı Julia Alplerinde bulunan Triglav Doruğu (2684 m) ülkenin en yüksek noktasıdır. Avusturya sınırı boyunca Karawanke Dağları uzanır. Daha güneyde ve güneydoğuda Komnik Dağları yer alır. Ülkeyi baştan başa geçen SavaIrmağı başşehir Gjubljana’dan sonra tepelik bölge girer. Bu tepelik bölge daha sonra yerini verimli ovaların bulunduğu Pannonia havzasına bırakır.

İklim

Slovenya’da sert kara iklimi hâkimdir. Yaz ayları oldukça sıcak geçerken, kış ayları soğuktur. Pannonia Yaylasında kış ayları biraz daha şiddetli geçer. Aşırı sıcak ve soğuk bu bölgenin en önemli özelliğidir. Kıyı bölgelerinde iklim biraz daha yumuşaktır.

Tabii Kaynaklar

Dağlık kısımların büyük kısmı ormanlarla kaplıdır. Ormanlarda daha çok kayın, meşe ve çam ağacı bulunur. Başta kömür ve cıva olmak üzere çeşitli mâden yatakları vardır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Ülke nüfûsu 1.985.000’dir. Resmî dili Slovence’dir. Slovenler bir Güney Slav halkı olmalarına rağmen onlardan ayrı bir dil konuşurlar. Halkın büyük çoğunluğu katoliktir. İlk öğretimin mecburi olduğu Slovenya’da halkın % 85’i okuma yazma bilir.

Siyâsî Hayat

Slovenya, çok partili iki meclisli cumhûriyet rejimle idâre edilir. Devlet başkanı halk tarafından beş yıllık bir süre için seçilir. Milletvekili seçimleri de beş senede bir yapılır.

Ekonomi

Ülke ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri tahıl, patates ve çeşitli meyvelerdir. Ormancılık ve hayvancılık da önemli gelir kaynaklarındandır. Sanayi alanında metalurji ve dokumacılık gelişmiştir.

Ülkede işsizlik oranı çok düşüktür. İktisâdî açıdan çok gelişmiş olmasına rağmen, Yugoslavya’dan ayrılması ekonomisini alt üst etmiştir. Sırplarla Bosna-Hersek arasındaki savaş yüzünden bu ülkelerle ticâret yapılmaması ekonomiye büyük darbe vurmuştur. Hükümetin uyguladığı sıkı para politikası sâyesinde enflasyon, diğer eski sosyalist ülkelere göre düşük seviyede tutuldu.

Kış sporları ülkeye çok sayıda turist çeker. Bu yüzden turizm önemli gelir kaynakları arasında yer alır.

Ulaşım:

Ulaşım kara, demir ve hava yoluyla sağlanır. Deniz ulaşımı Trieste kıyılarındaki limanlarından sağlanır. Türkiye’yi Avrupa’ya bağlayan demiryolu hattı başşehir Ljubljana’dan geçer. Hırvatistan’ın Novska şehrinden başlayıp, Avrupa’nın önemli şehirlerine ulaşan oto yol ülkeyi bir baştan bir başa katederek geçer. Başşehir Ljubljana ve Maribor şehirlerinde birer uluslararası havaalanı vardır.

UKRAYNA


DEVLETİN ADI: Ukrayna
BAŞŞEHRİ: Kiev
NÜFUSU: 51.944.000
YÜZÖLÇÜMÜ: 604.000 km2
RESMİ DİLİ: Ukranca
DİNİ: Hıristiyanlık
PARA BİRİMİ: Ruble

Avrupa’da yer alan bir devlet. Kuzeyinde Beyaz Rusya, doğusunda Rusya Federasyonu, güneyinde Azak Denizi, Karadeniz, Moldavya ve Romanya, batısında Macaristan, Çek Cumhûriyeti ve Polonya yer alır.

Târihi

Bölgede târih boyunca çeşitli devletler kuruldu. Dokuzuncu asırda kurulan ve ilk Rus devleti olan Kiev Prensliği, 13. asırda Moğol saldırılarına mâruz kalarak yıkıldı. Batı Ukrayna’da Galiçya ve Volinya Prensliği 11. asırdan 14. asra kadar hâkimiyetlerini devam ettirdi.

Ülke topraklarının büyük bölümü 14. asırda Litvanya’nın hâkimiyeti altına girdi. Polonya ve Litvanya’yı tek bir federe devlet hâline getiren Lublin birliğinin 1569’da sağlanmasından sonra Ukrayna toprakları fiilen Polonya’nın hâkimiyetine girdi. Zaporojye Kazaklarının lideri Bogdan Hmelnitski Polonya yönetimine karşı ayaklandı ve 1651’de Rus Çarından yardım istedi. Bu durum Rus Çarlığı ile Polonya arasında savaşa sebep oldu. Savaşın ardından Dinyeper Nehrinin doğusunda kalan topraklarla Kiev Rusların hâkimiyetine girdi. Kırım’ın 1783’te Rus hâkimiyetine girmesi üzerine Karadeniz kıyısında yeni yerleşim merkezleri kurulmaya başladı.

On sekizinci asırda Polonya topraklarının paylaşılması üzerine Dinyeper’in batısındaki Ukrayna toprakları Rus hâkimiyetine, Galiçya ise Avusturya hâkimiyetine bırakıldı. On dokuzuncu asırda Ukrayna’da milliyetçi hareketler yaygınlaşınca, Rus çarı bu hareketleri bastırmak için şiddetli tedbirlere başvurdu. Ukraynacayı kullanmayı sınırladı. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu hâkimiyeti altında yaşıyan Ukraynalılar ise daha rahattılar. Birinci Cihan Harbinin başladığı sırada Galiçya’da yaşıyan Ukraynalılar kendi kültür, siyâsî ve dînî kurumlarını geliştirmişlerdi.

Rusya’da 1917 devriminden sonra Harkov’da Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhûriyeti kuruldu. Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun yıkılması üzerine Ukraynalılar 1918’de Galiçya’nın yönetim merkezi Lemberg’i ele geçirerek Batı Ukrayna Millî Cumhûriyetini kurdular. Bu devlet 1919’da Ukrayna Millî Cumhûriyetiyle birleştiyse de 1919 Haziranında Ukrayna askeri Galiçya’dan çıkarıldı. Bukovina Romanya’nın, Macaristan toprakları içinde kalan eski Ukrayna şehirleriyse yeni kurulan Çekoslovakya’nın hakimiyetine girdi. Çeşitli devletler 1917-21 arasında Ukrayna’nın hâkimiyetini ele geçirmek için çalıştılarsa da başarılı olamadılar. Ukrayna 1924’te Sovyetler Birliğini meydana getiren 15 cumhûriyetten biri oldu.

İkinci Dünyâ Harbine kadar Ukrayna hızla sanâyileşti ve tarımda kollektifleştirme politikası uygulandı. Bu harekete köylü büyük tepki gösterdi. Stalin döneminde bölgede baskılar arttırıldı ve Ukraynacanın kullanımı yasaklandı. Sâdece Çekoslovakya’da yaşayan Ukraynalılar geniş siyâsî ve kültürel haklara sâhiptiler.

Alman-Sovyet saldırmazlık Paktının 1939’da imzâlanmasıyla Polonya’nın hâkimiyeti altında bulunan Doğu Galiçya ve Batı Volniya toprakları Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhûriyetine bırakıldı. 1941 Haziranında Rusya’ya saldıran Almanlar kısa sürede Ukrayna’yı işgal ettiler. Başlangıçta Ukraynalılardan destek gören Almanlar, daha sonraları gerilla direnişiyle karşılaştılar. Almanların savaş sonunda mağlup olmaları üzerine bütün Ukrayna toprakları Rusya’nın hâkimiyeti altına girdi.

1989’da Rusya’da başlayan reformlar Ukrayna’da da köklü değişikliklere sebep oldu. İlk çok partili seçimler yapıldı. Ülke yeni bir siyâsî ve ekonomik döneme girdi. Ukrayna 1991’de bağımsızlığını îlân etti ve aynı sene Bağımsız Devletler Topluluğunun kurucuları arasında yer aldı.

Fizikî Yapı

Ülke toprakları, Doğu Avrupa Ovasının büyük bölümünü kaplar. Kuzeydoğusunda Orta Rusya Platosunun bir uzantısı yer alır. Karadeniz kıyıları boyunca uzanan Karadeniz düzlüğü, Kırım Yarımadasında Kuzey Kırım Düzlüğünü meydana getirir. Batıda yer alan Karpat Dağlarının uzunluğu 240 km’yi geçer. Karadeniz ile Azak Denizi arasında kalan Kırım Dağları birbirine paralel üç alçak sıradan meydana gelir. Bu sıralar arasında vâdiler yer alır.

Başlıca akarsuları Dinyester ve Dinyeper nehirleri olup, Azak-Karadeniz Havzasına doğru akar. Pripet Bataklıklarının bir bölümü ve bir içdeniz olan Azak Denizi ülke sınırları içinde kalır.

İklimi

Ukrayna ılıman bir iklim kuşağında yer alır.

Tabii Kaynaklar

Mâdenler:

Ukrayna; manganez cevheri bakımından dünyânın en zengin bölgelerindendir. Ayrıca önemli miktarda demir cevheri vardır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Ukrayna’nın nüfûsu 51.944.000 olup, nüfus yoğunluğu 86’dır. Nüfûsun % 72,7’si Ukraynalı, % 22’si Rus, % 5,3’ü diğer milletlerden meydana gelmektedir. Halkın % 67’si şehirlerde, % 33’ü köylerde yaşamaktadır. Başlıca şehirleri Sivastopol, Odessa, Harkov, Denetsk, Krivay Rog, Zaporojye’dir.

Ukrayna’da 7-17 yaşları arasında eğitim mecbûri ve parasızdır. Eğitim Ukraynaca yapılmaktadır. Ayrıca Rusça, Moldavya dili, Lehçe, Bulgarca, Macarca, Fransızca, Almanca, İspanyolca ve İngilizcenin kullanıldığı okullar da vardır. Ülkede 140’tan fazla yüksek öğretim kurumu ile Ukrayna Cumhûriyeti Bilimler Akademisine bağlı çok sayıda ilmî çalışmalar yapan kurum vardır. Ukrayna’da okuma yazma bilmeyen hiç yok gibidir.

Ekonomi

Ekonomi tarım ve sanâyiye dayalıdır. Tarımda makina yaygın şekilde kullanılır. Ülke çapında yaklaşık sekiz bin kollektif çiftlik (Kolhoz) ile 1700 civârında devlet çiftliği (Sovhoz) vardır. Bu çiftliklerde et ve süt için büyükbaş hayvan beslenir. Ayrıca tahıl, sebze, patates ve şekerpancarı yetiştirilir.

Ukrayna’da çelik sanâyii gelişmiştir. Ülkede ayrıca metalurji araçları, dizel lokomotifler, televizyon ve traktör üreten fabrikalar vardır. Sun’î gübre, sülfirik asit ve şeker fabrikaları ekonomide önemli yer tutar. Sanâyi tesislerinde kullanılan enerjinin hemen tamâmı fosil yakıtlarından elde edilir.

Siyâsî Hayat

Ukrayna’da en yüksek yasama organı Yüksek Meclistir. Meclis üyeleri beş yılda bir yapılan seçimlerle belirlenir. Yüksek Meclis Devlet Başkanı ve Bakanlar Kurulu üyelerini atar.

YUGOSLAVYA


DEVLETİN ADI: Yugoslavya Federal Cumhûriyeti
BAŞŞEHRİ: Belgrad
NÜFUSU: 10.394.000
YÜZÖLÇÜMÜ: 102.173 km2
RESMİ DİLİ: Sırpça
DİNİ: Sırp Ortodoks
PARA BİRİMİ: Yeni Yugoslavya Dinarı

Güneydoğu Avrupa’da Balkan Yarımadasında yer alan ve iki cumhûriyetten meydana gelen bir devlet. Doğusunda Romanya ve Bulgaristan, güneyde Makedonya, güneybatıda Arnavutluk, kuzeyde Macaristan, kuzeybatıda Bosna-Hersek, batıda Adriyatik Deniziyle çevrilidir.

Târihi

Bugünkü Yugoslavya topraklarında yaşadığı bilinen ilk kavim İlliryalılardır. Daha sonra Islav grupları Yugoslavya’ya göç etmişlerdir. Beşinci yüzyılda artık Yugoslav topraklarında İlliryalılar kalmamıştır. Islavlar târih boyunca dâimâ başkaları tarafından yönetilmişlerdir. Avusturyalılar, Macarlar, İtalyanlar, Türkler ve Fransızlar değişik zamanlarda bunları idâreleri altına almıştır. En uzun ve önemli dönemleriyse Türk idâresinde kaldıkları yıllardır.

Sırbistan olarak bilinen ülke toprakları 1389 yılında yapılan Kosova Savaşıyla Osmanlılara bağlı bir derebeylik olmuştu. Sırp halkı uzun yıllar Osmanlı idâresinde kaldı. Osmanlı Devletinin zayıflamaya başladığı yıllarda Balkanlarda çeşitli isyanlar çıktı. Bu isyanlardan biri de Sırp İsyanıdır. 1878 Berlin Antlaşmasıyla Sırbistan, bağımsız bir krallık oldu. Böylece 500 yıllık Osmanlı idâresi sona erdi. BalkanHarpleri esnâsında, Osmanlı Devleti oldukça zayıflamıştı. Bu durumdan istifâde eden Sırplar 1913 yılında eski Sırbistan ve Makedonya’yı da alarak topraklarını genişlettiler. Birinci Dünyâ Harbi sonunda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu çökünce Hırvatistan,Dalmaçya, Bosna-Hersek, Slovenya ve 1389’dan beri bağımsız olan Karadağ toprakları üzerindeki mevcut, Slovenler, Hırvatlar, Boşnaklar ve Sırplar, Sırbistan Krallığı adı altında birleşti. Daha sonra bu krallığın ismi “Yugoslavya” şeklinde değiştirildi. Bu krallık 1929 yılına kadar devam etti. Bundan sonra ülke 1934 yılına kadar Kral Aleksandır-I’in diktatörlüğü altında kaldı. Onun öldürülmesiyle yönetim vekiller heyetine geçti.

Yugoslavya 1941 yılında Almanlar tarafından işgal edildi. Ülke içinde gerilla harpleri başgösterdi. Rusya’dan destek alan Mareşal Josep Broz Tito, 1943 yılında ülkenin kontrolünü eline geçirdi. İkinci Dünyâ Harbi sonunda Almanlar, Yugoslavya’dan geri çekildiler. Tito, iç harp esnâsında muhâlifi olan Draja Mikallaviç’i 1946 yılında îdâm ettirdi. Bu arada Yugoslavya 1945 yılında cumhûriyet oldu. Ardından 1946 yılında birleşik cumhûriyet hâline geldi. Tito, hükümet başkanlığına getirildi.

Tito, Stalin’den farklı bir sosyalist siyâset tâkip etti. 1968 Çekoslovak hareketinde, Rusya’ya muhâlefet etti. Batılı ülkelerle ticârî münâsebetler içine girdi. 1972 yılında Hırvatistan Cumhûriyetinde olaylar çıktıysa da kısa sürede bastırıldı.

Tito, 1979 yılında yapılan altı zirve toplantısı neticesinde Castro ile olan mücâdelesini kazandı ve Üçüncü Dünyâ diye bilinen bağlantısızlar teşkilâtını Rusya’nın nüfûzundan kurtardı.

BaşkanTito, 1980 yılında ölünce yerine Kollektif Başkanlık idâresi geldi. 1984 yılında devlet başkanlığı Veselin Djuranovic’e verildi. 1989’da görülen ekonomik ve siyâsal bunalım, Hırvatistan ve Slovenya cumhûriyetleri arasında ilişkilerin bozulmasına sebep oldu. Aynı yıl doğu blokunda görülen yenileşme hareketleri Yugoslavya’ya da yansıdı ve 1990’da çok partili düzene geçildi. 1991’de başlayan cumhûriyetler arasındaki iç savaşın neticesinde aynı senenin sonlarında Slovenya, Hırvatistan, Makedonya ve Bosna-Hersek, bağımsızlıklarını îlân ettiler. Karadağ ve Sırbistan birleşerek Yeni Yugoslavya Federal Cumhûriyetini kurdular. Sırplar, bâzı bölgelerde hak iddiâ ederek Bosna-Hersek’e saldırdı. Avrupa Devletleri ve Birleşmiş Milletlerin göstermelik baskısına rağmen Sırpların vahşice saldırıları devam etmektedir (1994).

Fizikî Yapı

Güneydoğu Avrupa’da Balkan Yarımadasının Adriyatik kıyısında yer alan Yugoslavya yaklaşık olarak 102.173 km2lik bir yüzölçüme sâhiptir. Ülkenin beşte biri hâriç hemen her tarafı dağlık, tepelik ve yüksek yaylalıktır.

Makedonya sınırıyla Belgrad arası dağlık alanlarla kaplıdır. Ülkenin kuzeydoğusunda ise en verimli bölge olan Vojvodino Ovası yer alır.

Yugoslavya’da çok miktarda nehir vardır. Başlıca nehirleri Tuna, Sava, Morova, Dravu ve Tisa’dır. İşkodra, Gölü ülkenin en büyük gölüdür. Scutari Gölü, Arnavutluk sınırında yer alır. Balkanların en büyük gölüdür.

İklimi

Yugoslavya’nın dağlık, yüksek yaylalık ve kıyı bölgelerinde farklı şekillerde iklim özellikleri görülür. Adriyatik kıyıları genellikle yazları sıcak ve kışları ılık geçen Akdeniz ikliminin etkisi altındadır.Kıyı bölgeler ve güney Yugoslavya bu yüzden bol yağış almaktadır. Yaz ayları oldukça sıcak geçerken, kış ayları soğuktur.

Tabiî Kaynakları

Yugoslavya mâden kaynakları çok zengin ve çok çeşitli olan bir ülkedir. Fakat henüz hepsi işletilmeye başlanmamıştır. En önemli yeraltı kaynağı kömürdür. Bunun bir kısmı linyittir. Doğuda bakır, güneydoğuda Trepca’da çinko yatakları vardır. Ayrıca petrol, kurşun, boksit ve antimon da elde edilir. Yugoslavya dağları kireç bakımından çok zengindir.

Yugoslavya’nın diğer önemli tabiî kaynağı nehirlerdir.Yaklaşık 9-10 km uzunluğunda çok sayıda nehir vardır. Bunlardan en büyüğü Tuna Nehridir. Tuna Nehri Macaristan’dan Yugoslavya’ya girer, Belgrad şehrini sular ve Romanya üzerinden Karadeniz’e dökülür.

Ülkenin % 30’una yakın bir bölümü ormanlıktır. Daha çok kayın ağacı (akgürgen), meşe ve çam bulunur.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Yugoslavya yaklaşık olarak 10.394.000 kişilik bir nüfûsa sâhiptir. Nüfus yoğunluğu kilometrekareye 102 kişi civârındadır. Yugoslavya Avrupa ve Asya arasında geçiş yolu üzerindedir. Bu yüzden çeşitli işgallere ve egemenliklere mâruz kalmıştır. Dolayısıyla etnik yapısı da oldukça çeşitli gruplardan meydana gelmiştir. Dalmaçya ve Arnavutluk bölgesinde yaşadıkları sanılan İlliryalıların yerini almış olan Islav grup, bugün birçok etnik gruplara ayrılmıştır.

Yogoslavya nüfûsunun hemen hemen hepsini Sırplar meydana getirir. Resmî dili Sırpçadır. Ülkede yazı dili için iki tür alfabe kullanılır. Bunlardan biri Islav gruplarının ve Rusların kullandığı Islav alfabesi, diğeri ise Lâtin alfabesidir. Islav alfabesine “Kiril” alfabesi de denir.

Yugoslavya nüfûsunun büyük bölümü Sırp Ortodoks Kilisesine bağlıdır. Ayrıca Katolik ve Protestan da vardır.

Yugoslav halkının % 85’ine yakın bir kısmı okur-yazardır. İlköğretim mecbûridir. Yugoslavya’nın kültür hayâtı da bir hayli karışıktır. Okullarda Slovakça, İtalyanca ve Romence yabancı dil olarak öğretilir. Aşağı yukarı 100’ü aşkın yüksek öğretim yapan okul ve teknik enstitü mevcuttur. Okullarda öğretim dili çoğunlukta bulunan grubun dilidir.

Yugoslavların % 43’ü şehirlerde yaşar. En büyük ve gelişmiş şehir başşehir Belgrad’dır. Diğer önemli şehirler: Novi, Sad ve Niş’tir. Nüfûsun % 70’ine yakın bir kısmı endüstride, geri kalan bölümüyse tarım alanında çalışır.

Yugoslav hayat tarzında, birçok milletin özelliklerinin birbirleriyle karıştığı göze çarpar. Kuzey bölgelerde yapılan yemekler genellikle Macar usûlündedir. Çorba, kebap, kahve ve çok çeşitli Türk tatlıları Osmanlı Devletinin hâtırasını yaşatır. “Pita” adındaki dondurma İtalyanlara âittir.

Siyâsî Hayat

Yugoslavya iki cumhûriyetten meydana gelmiş federal bir cumhûriyettir. Bu cumhûriyetler Sırbistan ve Karadağ’dır. Yugoslavya Parlementosu 250 sandalyeden meydana gelir (1994).

Ekonomi

Yugoslavya halkının % 30’una yakın bir bölümü, İkinci Dünyâ Harbinden sonra ülkede endüstri gelişmesi olmasına rağmen, tarımla uğraşır. Ülkenin genel olarak başlıca tarım ve hayvancılık ürünleri şunlardır: Arpa, buğday, mısır, yulaf, patates, çavdar, tütün, ayçiçeği tohumu, şekerkamışı, kenevir lifi, kuru erik, et ve yün.

Endüstri 1945 yılında millîleştirilmiştir. Ülkenin başlıca endüstri alanları çelik, orman ürünleri, çimento ve tekstildir. Yapılan ilk beş yıllık plân, daha çok tarım ve tüketim eşyâlarına dayanan bir endüstriyle ilgiliydi. Daha sonraki yıllarda şeker ve mâden endüstrileri de gelişti.

Yugoslavya’nın diğer önemli bir gelir kaynağı elektrik enerjisidir. Romanya ile birlikte Tuna Nehri üzerine 11 milyar klowat saatlik bir hidroelektrik santralının temeli 1971’de atılmıştır.

Yugoslavya’nın ticârî hayâtı 1954 yılından sonra gelişmeye başlamıştır. Daha çok ABD, Rusya Federasyonu, Birleşik Almanya, İngiltere ve Çek Cumhûriyetiyle ticârî münâsebetleri vardır. Başlıca ihraç ürünleri:Makine ve motorlu vâsıtalar, çeşitli mâdenler, canlı hayvan, et, kimyevî ürünler, erik ve çeşitli meyveler, tütün ve kerestedir. Dışardan ise, çeşitli endüstri ürünleri ve ham maddeler, ulaştırma malzemeleri ve gıdâ maddeleri satın almaktadır. Turizm Yugoslavya için önemli bir gelir kaynağıdır. İç savaş devam ettiğinden bir ekonomik kriz yaşanmaktadır (1994-Şubat).

Yugoslavya, doğu ve batı arasında geçiş yolu üzerindedir. Karayolu ve demiryolu ulaşımı oldukça gelişmiştir.Samac-Sarajevo ve Bonovic-Brcko ve Belgrad-Zagreb demiryolları oldukça işlektir. Yugoslav demiryollarının bir kısmı elektriklidir. Deniz ve nehir ulaştırması da oldukça önemlidir.

YUNANİSTAN


DEVLETİN ADI: Yunanistan (Helen) Cumhûriyeti
BAŞŞEHRİ: Atina
NÜFUSU: 10.288.000
YÜZÖLÇÜMÜ: 131.944 km2
RESMİ DİLİ: Yunanca
DİNİ: Hıristiyanlık, İslâmiyet
PARA BİRİMİ: Drahmi

Balkan Yarımadasının güneyinde, kuzeyden Arnavutluk, Makedonya ve Bulgaristan, Doğudan Türkiye, güneydoğudan Ege Denizi, güneyden Akdeniz ve batıdan Adriyatik Denizi ile çevrili küçük bir ülke.

Târihi

Târihçiler Yunanistan târihini üç büyük bölüme ayırırlar; Eski Yunan târihi, Orta Devir-Bizans târihi ve Yeni Yunanistan târihi. M.Ö. (2000-146) târihleri arasında hayat süren Eski Yunanlıların bu devirleri de dört bölüme ayrılır; M.Ö. (2000-500) yıllarına kahramanlık seneleri ve ilk olimpiyat seneleri adı verilir. M.Ö. (500-400) yıllarında meydana gelen İran savaşları, medeniyet seneleridir. M.Ö. (400-300) yılları eski Yunanlıların gerileme devridir. İskenderin Makedonya, Tiva ve İsparta istilâları bu devre dâhildir. M.Ö. (300-146) târihleri dördüncü ve son devirdir. Bu son devre aynı zamanda Helenistik Dönem de denir. M.Ö. 146 yılında Roma İmparatorluğunun idâresi başlar. Romalılar M.S. 395’te ikiye ayrılınca Yunanlıların Orta Dönem ve Bizans târihi başlar. Bizans İmparatorluğunun ilk hükümdarı Konstantin’dir.

Konstantin 330 yılında, Doğu Roma’nın Bizans şehrini alarak ismini “Constantinople” şeklinde değiştirdi. Konstantin’in 378’de ölümüyle birlikte, imparatorluğun 1081’de başlayan gerileme dönemine kadar, sırasıyla Teodosiu, Lostianu, Iraklios, Isavroslar ve Mekadonya dönemleri geçti. Gerileme devri, Fâtih Sultan Mehmed Hanın 1453 yılında “Constantinople”u alarak “İstanbul” yapmasıyla son buldu. Böylece yaklaşık 1000 yıllık Bizans İmparatorluğu târihe gömüldü.

Fâtih’in İstanbul’u fethetmesi, dünyâ târihinin olduğu gibi Yunan târihinin de dönüm noktasıdır. Artık Yunan Devleti kalmamış ve Yunanistan toprakları bir Osmanlı eyâleti olmuştu. Atina 1458 sonbaharında Osmanlı topraklarına katıldı. Fâtih Sultan Mehmed Han hemen Atina’ya geldi ve dört gün kaldı. Türk ve Yunan arşivlerine göre Atina’da Türk idâresi zamânında tekke, küçük kervansaray, çeşme ve sebillerin dışında 9 câmi ve tam teşekküllü bir medrese yapılmıştı. Bunlar; Mescidi İsmâilî, Fethiye Câmii, Yeni Câmi, Aşağı Şadırvan veya Voyvoda Câmii, Sofya veya Hüsnü Bey Câmii, Sütunlu Câmi, Akropol eteğindeki câmi, Küçük Câmi, Kafisiye Kazâsı Câmii ve Ravaklı Medrese. Osmanlıların 400 sene hâkim olduğu bu yerlerdeki eserlerden bugün minâresi yıkılmış iki câmiyle bir medrese kapısı kalmıştır. Diğerlerinin ise izleri bile kalmamıştır. Yunanlılar 400 yıl kadar rahat ve huzur içinde Osmanlı tebeası olarak yaşadı. 1821 yılında, Osmanlı Devletinin gerilemeye başladığı dönemlerde, Avrupalıların kışkırtmalarıyla Yunan isyanı çıktı. İsyandan sekiz yıl sonra Yunanistan Krallığı kuruldu. 1832-1913 yılına kadar Danimarka asıllı krallar tarafından idâre edildi. Yunanistan, bundan sonra 1923 yılına kadar Balkan Savaşları, Birinci Dünyâ Harbi ve iç karışıklıklarla uğraştı. Müttefiklerin yardımıyla Yunanlılar “Megalo İdea” hülyâsı ile, “Helen İmparatorluğu”nu yeniden kurmak üzere 15 Mayıs 1919’da İzmir’i Batı Anadolu topraklarını işgâl ettiler. Çok geçmeden, Türk Ordusu karşısında tutunamayarak 1922’de hayalleriyle birlikte denize döküldüler. (Bkz. Balkan Savaşları, İstiklâl Harbi)

Bu yenilgiyle birlikte Yunanistan’da iç karışıklıklar başgösterdi. 1923 yılında yapılan halk oylamasıyla Yunanistan Cumhûriyeti îlân edildi. Fakat 1926’da General Theodoros Pangalos diktatörlüğünü îlân etti. 1935 yılında monarşik idâre yeniden ortaya çıktı ve Helen Kralı, George II, tahta geçti. İkinci Dünyâ Harbi patlak verince, Yunanistan 1940 yılında İtalya’dan bir ültimatom aldıysa da bunu reddetti. Fakat ardından Alman, İtalyan ve Bulgarlar ülkeyi işgâl etti. 1944 yılında işgâl kuvvetleri ülkeden çekildi. Ülkede tekrar iç karışıklıklar başgösterdi. Ülkeye sızmış komünist güçler, Kralcılar ve İngiliz birlikleri tarafından mağlup edildi. 1947’de yapılan yeni bir halkoylamasıyla George-II, idâreyi eline aldı. Daha sonra yerine kardeşi Paul-I geçti.

Komünistler 1947-1949 yılları arasında tekrar karışıklıklar çıkardılarsa da, ABD’nin yardımıyla dağıtıldılar. 1963 yılına kadar ülke, Karamanlis hükümetince yönetildi. Bu târihteki seçimleri Merkez Partisi kazandı. Ülke içinde yeniden karışıklıklar çıktı 1967 yılında Albay Papadopoulos ihtilâlle idâreyi eline geçirdiyse de 1973 yılında General Demetrius’un yeni bir ihtilâliyle idâreyi kaybetti. 1974 yılında Kıbrıs problemi ortaya çıktı. Türk ordusunun “Barış Harekâtı” Yunanistan’da iktidar değişikliğine sebep oldu. Yunan askerî cuntası dağıldı. Yerine Karamanlis hükümeti geldi. (Bkz. Kıbrıs)

Yunanistan, 1974 yılında referandumla yeniden Cumhûriyet oldu. 1981’de Avrupa Ekonomik Topluluğuna katıldı. 1981 ve 1985 seçimlerini PASOK (Panhelenik Sosyalist Hareket) partisi kazandı. Haziran 1989’da yapılan seçimlerde PASOK ikinci parti durumuna düştü. Seçim sonuçları hiçbir partiye hükümet kurma imkânı vermedi. Geçici hükümet altında Kasım 1989’da yapılan erken seçimlerde de hiçbir parti hükümet kuramayınca, Nisan 1990’da yeniden ikinci kez erken seçime gidildi. Meclisteki sandalye sayısının bir fazlasını kazanan Yeni Demokrasi Partisi hükümet kurdu. Hükümetin kurulmasından sonra yapılan seçim neticesinde Karamanlis ikinci kez cumhurbaşkanı oldu.

Fizikî Yapı

Yunanistan, Balkan Yarımadasının güney ucunda yaklaşık olarak 131.944 km2lik küçük bir ülkedir. Üç kenarı denizle çevrilidir. Doğu veGüneydoğusunda Ege Denizi, güneyinde Akdeniz ve batısında Yunan Denizi bulunur. Küçük bir ülke olmasına rağmen kritik bir mevkidedir. Avrupa ve Afrika kıtalarının en çok birbirine yaklaştığı yerlerden birinde bulunur. “Avrupa-Kıbrıs-Ortadoğu”, “Avrupa-Süveyş-Hind Okyanusu” ve “Rusya-Boğazlar-Ege Denizi-Akdeniz” su yollarını kontrol edebilecek coğrafî özelliğe sâhiptir.

Yunanistan genel olarak beş bölgeye ayrılır: Makedonya, Trakya, Epirus, Teselya ve Mora. Yunanistan topraklarının hemen hemen beşte dördü dağlık, çok az bir bölümü de ovalıktır.

Orta Yunanistan’da uzanan sıra dağlar Korintos Boğazında son bulur. Bu dağlar, daha sonra Mora Yarımadasının içlerine kadar devam eder. Mora Yarımadasındaki başlıca dağlar şunlardır: Panahayiko, Erimantos, Zirra, Helmos, Mealo, Tavyetos, Parnonas.

Arnavutluk sınırından ülke içlerine doğru uzanan sıradağlara Pindos Dağları denir. Yaklaşık olarak 200 adet tepe bu bölgede birbirine paralel olarak yer alır. Pindos Dağlarının kuzeyine Grammos Dağları denir. Güneydeki kısımda ise, Nafpaktros ve Lodorikiyu dağları bulunur. Bu dağların ve ülkenin en yüksek noktası 2917 m’ye kadar yükselen Olimbos Dağıdır. Yunanistan ovaları kıyılarda yer alır ve genellikle denize açılır. Bir kısım ovalar ise iç kısımlarda bâzı göllerin kurumasıyla ortaya çıkmışlardır. Başlıca ovalar şunlardır: Selanik, Argolidas, Messinas, Lakonias, Kopayidas ve Karlos.

Yunanistan kıyıları oldukça girintili çıkıntılı olup yaklaşık olarak 150-160 km kadar uzunluğundadır. Kıyılar boyunca, Ege Denizinde ve Akdenizde yaklaşık 2000’e yakın ada Yunanistan’a âittir. Bunlardan sâdece 169 tânesi yerleşim yeridir. Ege Denizinde İmroz ve Bozcaada Türkiye’ye âittir. Başlıca büyük adalar şunlardır: Girit, Rodos, Milos, Korfu, Sakız, Midilli (Lesbos), Sisam, Eğriboz, Delos ve Mykonos.

İklim

Yunanistan, genel olarak yazları sıcak, kışları ise ılık ve serin geçen, Akdeniz ikliminin tesiri altındadır. Ülke toprakları küçük olmasına rağmen, denizlerin ayırdığı ve oyarak meydana getirdiği girintili çıkıntılı kıyı bölgelerinde adalarda ve iç kesimlerde, bu iklim yer yer değişen ve başkalaşan bir özellik gösterir. Adalarda, kıyılarda ve Halkidiki Yarımadasında yumuşak Akdeniz iklimi hüküm sürer. Dağlık bölgelerde ve iç kesimlerde ise Akdeniz’in dağ iklimi mevcuttur. Kuzeye doğru gidildikçe kış ayları soğuk ve yaz ayları daha sıcak geçer. Yağış miktarı genel olarak düşüktür. Batı sâhilleri daha çok yağış alır. Bu bölgelerde esen güneyin nemli rüzgârları bol yağış getirir. Fakat yükselen dağlar, bu rüzgârların doğuya geçmesine mâni olur.

Tabiî Kaynakları

Yunanistan’ın batı bölgeleri, doğu bölgelerine nazaran daha yeşillik ve ovalıktır. Doğu bölgelerde geniş ovalar ve ormanlar çok daha azdır. Kıyı bölgeler ve adalarda bilhassa yabânî zeytin, sakız ve çam gibi ağaç türlerine sık rastlanır.

Kuzey bölgelerde ve genellikle dağlık kesimlerde büyük gövdeli ve çok yapraklı ağaç türleri daha çoktur. Dağlık ve ormanlık olmasına rağmen büyük vahşî hayvanlar pek yoktur. Ancak küçük ve çok çeşitli yabânî hayvan türlerine ve sürüngenlere çok rastlanır.

Doğu Yunanistan mâden kaynakları bakımından çok zengindir. Daha çok Eviya, Argolido, Halkidiki, Kozani ve Ege adaları mâden bakımından bolluk içinde olan bölgelerdir. Mâdenlerin bir kısmı toprak üstünden ve bir kısmı da toprak altından elde edilir. Darnasso, Grona, Elikona ve Kiteronada bölgelerinde boksit, Halkidiki, Eviya, Domoko ve Kozani çevresinde krom ve beyaztaş, Aliveride,Ptolemagida ve Megalopolide yörelerinde linyit ve Taşoz Adasının kuzeybatısında da petrol yatakları mevcuttur. Diğer önemli mâdenler şunlardır: Demir, nikel, amyant ve magnezyum filizi.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Yunanistan nüfûsu yaklaşık olarak 10.096.000 kadardır. Nüfus yoğunluğu 77’dir. Nüfûsun % 98.5’i Yunanlı olup, bunun % 60’ı şehirlerde yaşar. Bugünkü Yunanlıların eski Yunanlılarla alâkaları kalmamıştır. Yıllarca çeşitli egemenlikler altında çeşitli milletlerle karışmış ve başka bir topluluk hâline gelmişlerdir.

Nüfûsun üçte birine yakın bir bölümü başşehir Atina ve çevresinde yaşar. Bu bölgedeki nüfus yoğunluğu 100 kişinin üzerindedir. Bundan başka diğer önemli bölgeler şunlardır: Selânik, Pire, Patras, Kandiye, Tirhala, Serez, Yanya, Kırkira, Levkadas, Ahayas, Attiki, Iraklia ve Kavala’dır. Ülkede en kalabalık azınlık grup Türklerdir. Nüfûsun yaklaşık % 2’sini meydana getirirler. Ayrıca bir miktar Bulgar, Rum ve Ermeni de yaşar.

Ülkenin resmî dili Yunancadır. Yunanistan’da yaşayan Türkler, her türlü baskılara rağmen Türkçe konuşurlar ve Yunanca da bilirler. Yunan hükümetleri Türklere çeşitli konularda zorluklar çıkarmaktadır. Halkın % 97’si Ortodokstur. Geri kalanların çoğunluğu Müslümandır. Çok az da olsa Katolik, Protestan ve Yahûdî de vardır. Yunanlılar küçük yaşlardan îtibâren “Türk düşmanlığı” ile yetişirler. Alfabelerinde küçücük çocuklara bu düşmanlığı öğretirler. Gâyeleri eski Bizansa kavuşmaktır. Kendilerini hâlen Helen Medeniyetinin devâmı sayarlar.

Yunanistan 1830’da Osmanlı Devletinden Hıristiyan batı ülkelerince koparılıp bağımsız olduğunda Mora Yarımadasında yaşayan 700.000 kişi kendisinin hangi ırk ve millet olduğunu bilmiyordu. Çoğunluğu çobanlık yapan muhtelif millet ve ırkların karışımından olan, Rumca konuşan bu topluluğu Avrupalı ülkeler Osmanlı Devleti aleyhine kullanarak, sizler eski Yunanlıların nesillerisiniz dediler. Nitekim A.J. Toynbee, 13 ciltlik İngilizce A. Study of History isimli eserinde eski Yunan fikrinin Akdeniz’i ele geçirmek isteyen sömürgeci emperyalist Avrupalı devletlerin, devlet adamlarının ortaya attığı bir yalan oduğunu açıkça ifâde eder.

Charles Seignobos’un Medeniyet Târihi isimli eserinin 441’inci sayfasında; “Ortaçağda tamâmen yok olan Grek milleti siyâsî maksatlarla Osmanlılara karşı yeniden ortaya çıkartıldı.” der.

Bulgar, İskit, Hunlar, Avarlar, Kumanlar, Peçenekler, Hazerler, Sırplar, Slâvlar, Arnavut, Türkmen, Tatar ve İlliryalılar karışımı olan bu topluluğa Batılı târihçi ve siyâsetçiler tarafından eski Yunan şuuru verilerek Osmanlı Devletinin Akdeniz hâkimiyetine son verilmesi ve Mora Yarımadasının elinden alınarak, yıkılışı hızlandırılmıştır. Böylece Batı emperyalizmi hem İslâm ülkeleri, hem de diğer dünyâ devletlerinde kendine daha rahat ve kolay yerleşme yolu bulmuştur.

Çok eski lügatlarda Larousse dâhil; Grek kelimesi “hilekâr, dolandırıcı” mânâsına gelir. On dokuzuncu asırda Avrupa ülkelerinde Grek şenlikleri yapılırken, Alman târihçi Profesör Fall Merayere, Mora Yarımadası’nın Ortaçağlardaki Târihi isimli eserinde; “Avrupa’da Hellen ırkı tamâmen yok olmuştur. Bu günkü Hıristiyan Yunanlıların damarlarında bir damla Hellen kanı yoktur.” demiştir. Konstantin Porfirogeret ise 8. asırda İtalya’dan gelen vebâ ile Hellenlerin son kalıntılarının da kaybolduğunu ifâde eder.

1830’dan bu yana Türkiye aleyhine propaganda üç misli artmıştır. Yunanistan ilkokullarında Yunan çocuklarına; “Bir tek Türk kalmayıncaya kadar Türklerle savaşacağına...” dâir yemin metnini ezbere okutmaktadır.

Siyâsî Hayat

Yunanistan, başkanlık sistemine dayalı bir parlamenter cumhûriyettir. Devlet başkanı ve hükümet başkanı birbirinden ayrıdır. Kânun yapma yetkisi dört yılda bir seçilen meclise âittir. Yargı gücü bağımsız mahkemelere âittir. Yunanistan idârî olarak 10 bölgeye ve 51 ile ayrılır.

Ekonomi

Yunanistan ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanır. Topraklarının % 29’una yakın bir bölümü tarıma elverişlidir. Çoğu bölgeler dağlık olduğundan tarım için müsâit geniş ve verimli ovalar ve sulama ihtiyacı için gerekli akarsu miktarı azdır. Buna rağmen nüfûsun % 30’una yakını tarım ve hayvancılıkla uğraşır. En önemli tarım ürünleri; tahıl, tütün, pamuk, pirinç, zeytin, üzüm, meyve ve sebzedir. Son yıllarda meyveciliğe ve sebzeciliğe çok önem verilmiştir. Özellikle kuru üzüm, limon ve portakal yetiştirilir. Hayvancılık gerektiği kadar gelişmemiştir. Kendisinin et ihtiyacını karşılayamamaktadır. Bu sebeple et dış pazarlardan satın alınmaktadır. Hayvancılığın geri olmasının başlıca sebebi yetersiz sayıdaki geniş otlak arâzidir. Daha çok koyun, inek ve kümes hayvanları beslenir.

Yunanistan balıkçılık bakımından çok gelişmiş bir ülkedir. Çok çeşitli türde balık avlanır ve yetiştirilir. İçinde soğutucuları bulunan özel balıkçı tekneleri yapılmıştır. Açık denizlerde avlanan balıkçı filosu, ülkeye dondurulmuş balık temin etmektedir.

Yunanistan yeraltı mâdenleri bakımından çok zengin bir ülkedir. Başlıca mâdenleri; boksit, krom, beyaztaş, mermer, demir, nikel, amyant, magnezyum, bakır, kurşun, linyit, zımpara, sülfür, alüminyum ve petroldür. Yunanistan mâdencilik bakımından zengin olmasına rağmen bu alanın ekonomiye katkısı çok düşüktür. Ülkenin % 30’una yakın bir bölümü îmâlât sanâyii ve endüstri alanında çalışır. En önemli endüstri kolları tekstil, kimyevî maddeler, gıdâ, çimento ve metal endüstrisidir.

Yunanistan daha çok Federal Almanya, İtalya, Fransa, Benelüks devletleri, Japonya, Libya, ABD, İngiltere ve BDT ile ticârî münâsebetlerde bulunur. Avrupa ekonomik topluluğunun bir üyesidir. İhrâcâtının % 50’sine yakın bir bölümünü sanâyi ürünleri özellikle kimyevî maddeler teşkil eder. Diğer ihraç ürünleri şunlardır: İşlenmemiş veya yarı yarıya işlenmiş mâden cevherleri, tütün, zeytinyağı, kuş üzümü, pamuk, narenciye ürünleri, tekstil ürünleri, kuru üzüm ve balık. Ülkenin ambalaj sanâyii oldukca gelişmiş durumdadır. Çeşitli Türk mallarını, özellikle incir, üzüm gibi maddeleri ambalajlayarak kendi malı olarak Avrupa ülkelerine satmaktadır.

Turizm, ülkenin çok önemli bir gelir kaynağıdır. Marathon, Mycenae, Olympia, Sparta, Thermopylae ve Tiryus gibi eski Yunan şehir devletleri turistlerin bir hayli ilgisini çekmektedir.

Ülkenin ana asfalt yolları ve demiryolları genellikle tabiî târihî yolları tâkip eder. Esas demiryolu sistemi İkinci Dünyâ Harbinden sonra inşâ edilmiştir. Karayolları çok gelişmiş durumdadır. Biri yatay, diğeri dikey olarak ülkeyi kesen iki eski ana yol Atina’da kesişir. Deniz ulaştırması ve gemicilik oldukça gelişmiştir. Pire, Akdeniz’in en önemli limanlarından biridir. Atina’da milletlerarası bir havaalanı vardır. Bâzı uçak şirketleri özel kuruluştur.







 
 

ormela.tr.gg
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol