İletişim Adresi

   
  ORHAN YILDIZ
  Egt. : insan Haklari
 


İNSAN HAKLARI

1. İNSANLIĞIN ORTAK MİRASI
2. İNSAN HAKLARI
3. ETİK VE İNSAN HAKLARI
4. TEMEL HAKLARIN ÖZELLİKLERİ
5. TEMEL HAKLAR VE ÇEŞİTLERİ
6. TEMEL ÖZGÜRLÜKLER
7. İNSAN HAKLARININ İŞLEVSELLEŞTİRİLMESİNDE DEVLETİN GÖREVİ
8. ÇEVRE, TELİF VE PATENT HAKLARI
9. İNSAN HAKLARININ KORUNMASI
10. İNSAN HAKLARININ KORUNMASINDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR


İNSANLIĞIN ORTAK MİRASI

A. KAVRAMLAR

*İnsan Kavramı

İnsan kavramının tanımı değişik şekillerde yapılabilir:

*İnsan, doğan, büyüyen ve ölen canlı bir varlıktır.

*İnsan, düşünme yeteneği olan akıllı bir varlıktır.

*İnsan, duygusal yanı olan, bir tarihi olan ve geçmişini bilen bir varlıktır.

*İnsan alet yapan, kullanan, bilim, sanat, düşünce ve edebiyatla uğraşan varlıktır.

İnsanın, diğer canlılarla benzer tarafları da vardır: Doğmak, beslenmek, yaşlanmak ve ölmek gibi. İnsanı diğer canlılardan ayıran önemli özellikler ise; çevreyi kendine uydurması, aklını kullanması, duygusal değerlerinin (sevinç, üzüntü, barış, özgürlük, eşitlik, hak vb.) olmasıdır.

*İnsanlık Kavramı

İnsanlık, tüm insanları içine alan bir kavramdır. Bu kavramın içine, geçmişte yaşamış, bugün var olan ve gelecekte de yaşayacak bütün insanlar girmektedir.

İnsanlık, bütün insanlar tarafından ortaklaşa paylaşılan bir niteliktir. İnsanlık kavramı, barış, hoşgörü, kardeşlik, dayanışma, özgürlük, yardımlaşma gibi düşüncelerin ortaya çıkışına temel olmuştur. İnsanlık, bütün insanların, insana yaraşır bir yaşam sürdürmeleri için ulaşılmak istenen bir amaçtır.

*Ortak Miras Kavramı

Miras, bir neslin kendisinden sonra gelecek kuşaklara bıraktığı her şeydir. Bu miras bir ev, bir sanat eseri olabileceği gibi; "demokrasi" ve "özgürlük" gibi bir düşünce ürünü ya da doğal güzellikler de olabilir.

Ortak miras ise daha kapsamlıdır. Ortak miras, geçmişteki bütün insanlık tarihini ve geleceği de içine alan maddi ve manevi değerlerin tümüdür. Bilim, teknoloji, sanat ve edebiyat ürünleri ve düşünceler sadece üretildikleri toplumlarda değil, tüm toplumlarda bir değer taşır. Bu ürünler bütün insanlar için anlamlıdır ve bu nedenle de insanlığın ortak mirası olarak kabul edilir.

B. İNSANLIĞIN SANAT, DÜŞÜNCE, EDEBİYAT VE BİLİM MİRASI

İnsanlığın Sanat Mirası

Bir duygunun, düşüncenin, doğal güzelliğin, yaratıcılık katılarak anlatılmasına sanat denir. Örneğin; mimarlık, heykel, müzik, tiyatro, roman, öykü vb. çeşitli sanat dallarıdır.

İlk çağlarda insanların mağara duvarlarına yapmış oldukları resimler de ilk sanat ürünü olan eserlerdir. Çin, Hindistan, Mısır, Mezopotamya ve Anadolu'da kurulan uygarlıklar, bütün insanlık tarihi üzerinde etkili olan yeni uygarlıkların ortaya çıkışını hızlandırdı. İnsanlığın sanat mirasının temellerini bu eski uygarlıklar oluşturmuştur. Ayrıca, Amerika kıtasındaki İnka ve Aztek uygarlıklarının varlıkları da bilinmektedir.

Bugün yurdumuzda örneklerini gördüğümüz bazı sanat eserleri, yüzyıllarca süren çabalar sonucu oluşturulmuştur. Bu eserleri korumak hem yurdumuz için, hem de insanlık için bir görevdir.

Farklı kültürlerin sanat alanında ortaya koyduğu bütün eserler, insanlığın sanat mirasını oluşturmaktadır.

İnsanlığın Düşünce Mirası

İlk insanlar, başlangıçta çevrelerindeki olaylardan etkilenir ve bunlara bir anlam veremezken zamanla düşünmeye, doğayı gözlemlemeye başlamıştır. Çevresinde olup bitenleri anlamaya çalışmak, olaylar arasında ilişki kurmak, insan düşüncesini geliştirmiştir.

İnsanlar, duygu ve düşüncelerini önceleri el, kol hareketleri, sesler ve yüz ifadeleriyle anlatmışlardır. Böylelikle "dil" oluşmuş ve zamanla sözlü ifadeler yerini "yazı"ya bırakmıştır.

İlk Çağ'ın dünyaca ünlü başlıca düşünürleri; Kofüçyüs, Buda, Tales, Heraklit, Sokrat, Eflatun ve Aristo'dur.

Orta Çağ'da ise Avrupa, karanlık bir dönem geçirirken, İslam dünyasında bilim ve düşünce alanında büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Biruni, Farabi, İbni Sina, İbni Rüşd, Harezmi, Cabir, İmam Gazali, Uluğ Bey, Nasreddin Tusi gibi bir çok bilim adamı ve düşünür çağa ışık tutmuştur.

15. ve 16. yüzyıllarda Avrupa'da başlayan Rönesans ve Reform hareketleri insan düşüncesine yeni boyutlar kazandırmıştır. 17. ve 18. yüzyıllarda Hümanizm (insancıllık) fikri ön plana çıkmış, 1789 Fransız İhtilali ise özgürlük, eşitlik hareketleri tüm insanlığı etkilemiştir. J.J. Ruso, Makyavel Volter ve Monteskiyö fikirleriyle bu hareketlere hız kazandırmışlardır.

İnsanlığın Edebiyat Mirası

Olayların, düşüncelerin, duyguların ve hayallerin yazı dili aracılığıyla şekillendirilmesine edebiyat denir. Şiir, öykü, roman, tiyatro oyunları vb. edebiyat ürünleridir. Geçmişten günümüze dek uzanan ilk edbiyat ürünleri destanlardır. Gılgamış Destanı, Oğuz Kağan Destanı, İlyada ve Odesa gibi...

Dünyaca ünlü bazı edebiyat eserleri şunlardır:

William Shakespeare (Şekspir)'in Romeo ve Juliette, Servantes'in Don Kişot, Viktor Hugo'nun Sefiller, Balzac'ın Vadideki Zambak, Dante'nin Suç ve Ceza....

Tarih boyunca, nesillerden nesillere aktarılan bir kültür mirası vardır.Bu miras içinde edebiyattan sanata, bilimden müziğe dek herşey bulunur. Tüm bunlar ortak mirası oluşturur. Bize düşen görev bu mirası koruyup, bir sonraki nesle aktarmaktır.

İnsanlığın Bilim Mirası

Evreni ve evrende olan olayları konu edinen, deney ve gözleme dayanan, olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kurarak yasalara ulaşmaya çalışan, sistemli bilgiler topluluğuna bilim denir.

İlk Çağ'da Babilliler, bilimsel çalışmaların ilk örneklerini vermişlerdir. Matematik ve astronomiyle uğraşmışlardır. Daha sonra bu bilgiler, tüm dünyaya yayılmıştır. İlk Çağ'ın ünlü matematikçisi Arşimet'tir.

Yeni Çağ'da ise, Paskal, Dekart (matematik), Kopernik, Kepler, Galile (astronomi), Nevton (yer çekimi) ünlü bilim adamları olarak adlarından söz ettirmişlerdir. Tabi, İslam dünyasında da daha önce isimlerini verdiğimiz, Biruni, Harezmi, Cabir, İbni Sina, Farabi gibi pek çok alimden de burada bahsetmek gerekir.

Günümüzde ise bilimsel alanda çok daha büyük ilerlemeler kaydedilmiş durumdadır. Bu gelişmeler sayesinde dünya sanki küçülmüş, herhangi bir yerde ortaya çıkan olay bir kaç dakika sonra tüm dünya insanlarınca duyulacak hale gelmiştir.

Bizler, bizden önce yaşamış insanlardan daha çok bilgiye sahibiz. Bizden sonra gelecekler de daha fazla bilgiye sahip olacaklar.

C. İNSANLIĞIN ORTAK MİRASININ ÖNEMİ

1.Ortak miras, günümüz insanının çevre şartlarına egemen olmasını sağlamıştır.

2.Ortak miras ürünleri, insan yaşamını kolaylaştırır.

3.İnsanlar, ortak miras olarak kabul edilen doğal güzellikleri gezerek, görme, dinlenme, zevk alma ve güzel bir ortamda bulunma ihtiyaçlarını gidermiş olurlar.

Ortak Mirasın Özellikleri

1.Ortak miras, insanların yüzyıllar boyu süren birikimleri sonucu oluşmuştur.

2.Ortak miras, tek bir ulusa ait değildir.

3.Ortak mirasa katkıda bulunmak, tüm insanlığın yararınadır.

4.Bütün insanlar, ortak mirasın ürünlerinden yararlanma hakkına sahiptirler.

5.Ortak mirası korumak ve geliştirmek tüm insanların ve toplumların görevidir.

İNSAN HAKLARI

KAVRAMLAR

Hak Kavramı

Hak, bir şeyi yapabilme yetkisidir. Bunu yapıp yapmamakta herkes kişi serbesttir. Yani kişi hakkını kullanır ya da kullanmaz. Kimi hakların çiğnenmesi, ahlaki olarak saygısızlıktır. Bazı haklar ise yasalarla koruma altına alınmıştır.

İnsan Hakları Kavramı

İnsan hakları, bütün insanların yalnızca insan olmalarından dolayı sahip oldukları haklara denir. Bu hakların temelinde, insanın değerli bir varlık olduğu anlayışı yatar.

Evrensellik Kavramı

Evrensel bütün insanlığı ilgilendiren, dünya ölçüsünde, dünya çapında demektir. Örneğin, bilim ve sanat evrenseldir.

Bir düşüncenin evrensel olması, dünyanın neresinde olursa olsun değer taşıması anlamına gelir. İnsan hakları da evrensel bir kavramdır. Bugün, tüm demokratik toplumlar, insan haklarının evrenselliğini kabul ederek insanlar arasında hiçbir ayrım yapılmadan bu hakları sağlamaya çalışmaktadır. Çünkü, insan hakları her zaman, her yerde ve herkes için geçerli olan haklardır.

İnsan hakları temelde, insanın özündeki değeri korumayı amaçlar. Çağımızın ideali, insan haklarını gerçekleştirebilecek, güvence altına alabilecek bir toplum düzenini, dünyanın her yerine yayabilmektir.

İNSAN HAKLARI DÜŞÜNCESİNİN GELİŞMESİ

İnsan Hakları Düşüncesinin Ortaya Çıkışı

İlk insanlar, günümüzde olduğu gibi toplu halde değil, dağınık olarak yaşıyorlardı. Yaşamları, hem doğa şartlarıyla, hem de birbirleriyle mücadele ederek geçiyordu. Güçlü olan,zorla başkalarının elinde olanı alabiliyordu. Karşılaşılan güçlükler, insanlar arasında dayanışmayı ortaya çıkardı. Böylece insanlar, ilk kez küçük gruplar haline yaşamaya başladılar. Zamanla ortaya çıkan haksızlıklar ve çatışmaların önlenebilmesi amacıyla insanlar aralarında örgütlenmeye başladılar. Sonuçta, devlet dediğimiz birlik ortaya çıktı.

İlk devletlerde herkes eşit haklara sahip değildi. Toplum, sınıflara ayrılmıştı. Kral ve ailesi, soylular, din adamları geniş haklara sahipken, halkın hakları ise sınırlıydı. Bu durum, Yeni Çağ'a kadar bu şekilde devam etmiştir.

Kurulan ilk devletlerde insanları haklara eşit sahip olmaması, beraberinde mücadeleyi de getirmiştir. Yüzyıllarca süren bu mücadele, ilk olarak İngiltere'de başarıya ulaşmış ve ilk kez kralın etkileri sınırlanmıştır.(1215 / Magna Carta Özgürlük Bildirgesi).

Yeni Çağ'da İnsan Hakları Düşüncesinin Gelişimi

İnsan hakları düşüncesinin gelişiminde ilk ciddi başarılara 17. ve 18. yüzyıllarda ulaşılmıştır. O dönemde bu düşünceye en büyük katkıyı "doğal hukuk" düşüncesi diye bilinen akım sağlamıştır. Doğal hukukçulara göre; "insanın doğuştan kazandığı haklar ve özgürlükler vardı. Bunlar sınırlanamaz, engellenemez, baskı altında tutulamazdı. "Doğal Hukuk Akımı'nın en önemli temsilcileri, T.Hobs ve J.J.Russo'dur.

Tarihsel süreçte, insan hakları düşüncesi adım adım geliştirilmiştir. Bu gelişmeler özetle şu şekildedir:

*1689 İngiltere Haklar Bildirgesi

*1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi

*1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi

Bunlardan sonuncusu olan Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi, diğer ikisine göre daha geniş kapsamlıdır. Sadece Fransızlar için değil, herkes için geçerli hakları ilan etmiştir.

Bu haklardan en önemlileri şunlardır;

*Bütün insanlar özgür doğar ve eşit haklara sahiptir.

*Devlet, temel hakları ve özgürlükleri korumak zorundadır.

*Kanunlar önünde tüm insanlar eşittir.

Yeni Çağ'ın sonlarına doğru, yaşama hakkı, özel yaşamın gizliliği, sağlık hakkı, eğitim hakkı, düşünce, kanaat ve ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü gibi "birinci kuşak haklar" da denilen hak ve özgürlükler belirlenmiştir.

20.Yüzyılda İnsan Hakları Düşüncesindeki Gelişmeler

İnsan hakları mücadelesi, yüzyıllar boyu sürmüş olsa da bu hakların uluslar arası alanda kabul görmesi oldukça yenidir. II.Dünya Savaşı'ndan sonra insan hakları, ülkelerin kendi iç sorunları olmaktan çıkarılmıştır. 1945 yılında, Birleşmiş Milletler Antlaşması imzalanmıştır. Devletler, insanlığa ve insan haklarına karşı yapılan saldırları uluslar arası düzeyde önleme çabasına girmişlerdir. Buna bağlı olarak 10 Aralık 1948'de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (İHEB) imzalanmıştır.Bu bildirgede;

*Yaşama Hakkı,

*Kişi Güvenliği,

*İşkence ve kölelik yasağı,

*Haksız tutuklamaların önlenmesi,

*Herkesin ülkesindeki yönetime katılması,

*Yasalar önünde eşitlik,

*Konut dokunulmazlığı,

*Özel yaşamın gizliliği,

*Din ve vicdan özgürlüğü gibi konular yer almıştır. Bu hakların tamamından tüm ülkelerde yaşayan insanların yararlanması ilkesi benimsenmiştir. Kişilerin insanca yaşaması için, ekonomik ve sosyal baskılardan kurtulmaları gerektiği vurgulanmıştır.

İHEB, fazlaca bağlayıcılığı olmayan bir bildirgeydi. Yıllar sonra "Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslar Arası Sözleşme" ile "Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslar Arası Sözleşme" de uluslarca imzalandı. 1976 yılında 35 ülkenin imzalamasıyla İHEB, hem bağlayıcı hem de yükümlülük getiren bir içerik kazanmış oldu. Türkiye de 10 Mart 1954'te sözleşmeyi imzalayarak bu yükümlülüğü üstlenmiştir.

Günümüzde, insan haklarıyla ilgili çalışmalar daha da hızlanmıştır. Çünkü, demokratik yönetimlerin temelinde insan haklarının korunması vardır. Gelişen bilim ve teknoloji yeni insan haklarını ortaya çıkarmıştır. Bunlar:Çevre hakkı, barış hakkı, gelişme ve ilerleme hakkı, insanlığın ortak mirasını koruma hakkı gibi haklardır.

Etik ve İnsan Hakları

A. KAVRAMLAR

1. Ahlâk kavramı

Ahlâk kuralları; toplumdan topluma değişen, aynı toplum içersinde zamanla değişiklik gösterip iyi ve doğru olanı kabul eden, yazısız davranış kurallarındandır.

UYARI:

Ahlâk kuralları ile görgü kurallarının benzer yanı; yazılı olmamalarıdır.

* Ahlâk kuralları, yapılması istenen davranışları iyi, yapılmaması istenen davranışları kötü olarak nitelendirir. Buna göre insanların ahlâk kurallarına uymaları beklenir.

* Hiç bir insan bulunduğu toplumda kendisine ahlâksız denilmesinden hoşnut olmaz. Her toplum kendine göre ahlâk kuralları geliştirmiştir.

2. Ahlâklılık kavramı

* Bir insanın veya bir insan grubunun düşünce ve yaşam biçimiyle ahlâk kurallarına uygun olarak yaşamasıyla ortaya çıkan bir olgudur.

* Bir toplumun iyi ahlâk sahibi kişilerden oluşmuş olması toplumun ilerlemesinde en önemli etkendir, iyi ahlâk sahibi insanlar başkalarının haklarına saygılıdır. Başkaları arasında olan haksızlıklara dahi göz yumamazlar. Dolayısıyla böyle bir toplumda fertler birbirlerine karşı saygılıdırlar.

* En önemli ahlâk kuralları, doğru olmak, yalan söylememek, zor durumda olan insanlara yardım etmek, devletin ve milletin menfaatlerini korumaktır.

* Ahlâkın temel ilkesi, kendini başkalarının yerine koyarak davranışlarını ona göre ayarlayabilmektir. Bunu da "Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkalarına yapmamak" sözü ile ifade edebiliriz.

UYARI:

Ahlâk kuralları ile görgü kurallarının farklı yanı; ahlâk kurallarının yaptırımının daha fazla olmasıdır.

* Ahlâklı kişi, alçak gönüllü, mütevazı, adaletli kişidir.

* Atatürk bu konudaki düşüncelerini şöyle ifade etmiştir: "Cumhuriyet, yüksek ahlâkî değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir."

* Yaptırım yönünden; ahlâk kurallarının yaptırımı kınama ve ayıplamadır. Görgü kurallarına uymayanlar ise kaba ve görgüsüz olarak görülürler. Bu durumda ahlâk kurallarının yaptırımı görgü kurallarına göre daha etkilidir.

3. Etik kavramı

* Etik kelimesi, sözlük anlamıyla töre bilimi, ahlâk bilimi demektir.

* İnsanın etik bir varlık olması, insanın biyolojik yönünün yanı sıra ruhsal (manevî) yönününde bulunmasıdır.

* İnsan, yalnızca fizyolojik ihtiyaçlarını gidermeye yönelen bir canlı değildir. Akıl ve düşünce yetisi nedeniyle insan aynı zamanda ahlâkî bir yapıya sahiptir.

4. Kişi kavramı

* Her birimiz insan olmanın ötesinde ayrı birer kişiyizdir. Kimse kimse ile kıyaslanamayacak kişisel özelliklere sahiptir.

* Doğuştan getirdiğimiz karakter özellikleri, duygular ve etkilenmeler insanların kişiliğini oluşturur.

* Kişilik devredilemez bir haktır.

* Uluslar arası insan hakları sözleşmesinde belirtildiği gibi, insan hakları insan kişiliğinin özündeki onurdan kaynaklanır. Bu nedenle insan hakları ihlâlleri, o kimselerin ihtiyaçlarını engelemekten öte insanlığını inkâr etmek demektir.

B. ETİK BİR VARLIK OLARAK İNSAN

1. İnsan ve etik değerler

* Etik ya da ahlâk adını alan felsefe dalı, ahlâk kurallarının oluşması, insanların hangi ahlâk kurallarına uyması gerektiğini belirtir.

* Etik bir varlık olarak insan, hayatını sürdürme ihtiyacının yanında onurlu ve kendine yakışan bir hayata da sahip olmak ister.

* İnsan kavramı yalnızca insanın fizyolojik yapısını oluşturan organları anlatmaz. İnsan, bünyesinde fizyolojik yapıyla manevî değerleri bütünleştiren bir varlıktır.

UYARI:

Onurlu bir hayat sürdürme ihtiyacı, insanın insan olmak ile kazandığı temel hakkıdır. * Etik bir varlık olan insanın onurunu güvenceye alan tüm kurallar insan hakları kapsamına girer. Bu anlayış Birleşmiş Milletler Antlaşması (1945) ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin (1948) başlangıç bölümlerinde aynı ifadelerle kabul ve ilân edilmiştir:

Yeryüzündeki bütün insanların saygıdeğer oluşlarının, eşit ve vazgeçilmez haklarının kabulü, özgürlük, adalet ve barışın temelini oluşturur.

* Türk hukuk sisteminde insan etik bir varlık olarak ele alınmıştır. İnsan onurunun korunması güvence altına alınmıştır. Bu doğrultuda anayasamızda yer alan ibareler şunlardır:

" İnsan haysiyetine aykırı ceza uygulanamaz."

" Eziyet ve işkence yasaktır."

UYARI:

Onurlu bir yaşam güvencesi, temel hakların korunması yönünde milletler arası düzeyde bir ön şart olarak ele alınmaktadır.

2. İnsanın özellikleri ve olanakları

* İnsan diğer canlılardan manevî yönüyle ayrılır. Bu yönüyle düşünebilir, karar verebilir; iyiyi doğruyu bulabilir.

* İnsan hakları insan olmanın doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

C. İNSAN HAKLARININ ETİK TEMELLERİ

• Akıl insana özgüdür ama, tek başına insanın insanlaşmasına yetmez.

• Akıl, bazen insanlara kötü şeyler de yaptırabilir. Onun için insanın insan haklarını bilmesi ve başkalarının haklarına saygılı olması gerekir.

• İnsan hakları iyi ve doğrulardan oluşan niteliklerdir.

• İnsan haklarını tanımayan ve bu haklara saygı duymayan insanlar ahlâktan da yoksundur.

• Akıl, para ve mal, insanı etik açıdan yeterli bir insan yapmaz.

Ç. İNSAN OLMA VE SORUMLULUĞU

1. İnsan olma bilinci

• İnsanın kendisini tanıyıp, çevresindeki olayları gözlemleyerek, değerlendirebilme yeteneğine sahip olmasına bilinç denir.

• Bilinçli insan gerektiğinde kendini eleştirir ve hatalarını görür.

• Davranışlarımızın sadece bize doğru gelmesi yeterli değildir. Bize doğru gelen davranışlarımızın diğer insanlar tarafından nasıl karşılanacağını da düşünmemiz gerekir.

2. İnsan olma bilincinin gerektirdikleri

• İnsan olma bilinci, kişiye davranışlarını objektif olarak değerlendirebilmeyi öğretir.

• İnsan başkalarına gösterdiği saygıyı, karşısındaki insanlardan da bekler.

• İnsan olma bilinci öncelikle başka insanların varlığını ve tüm insanların eşit haklara sahip olduğunu kabul etmeyi gerektirir.

UYARI:

İnsan olma bilincine erişmiş kişi; dini, dili, cinsiyeti, yaşı, geliri, bedensel ve ruhsal özellikleri ne olursa olsun tüm insanların eşit olduğuna inanır.

• İnsan olma bilinci yardıma muhtaç insanlara yardım etmeyi de gerektirir. Çünkü bu davranış toplumsal sorumluluğumuzu yerine getirmekle ilgilidir.

• insanlar herhangi bir meslekte çalışırken de insan olma bilincine sahip olmalıdırlar. Örneğin bir doktor, paraca güçsüz olanları muayene etmekten vazgeçemez.

3. Sorumluluk kavramı

• Bir kimsenin davranışlarından dolayı gerektiğinde hesap vermek zorunda olması durumuna sorumluluk denir. Kişilerin bu sorumluluğu hem özel, hem de resmî kurumlarda da yerine getirilmesi gereken bir zorunluluktur.

• İnsan, öğretmenine, büyüklerine, topluma gerektiği zaman taşıdığı görev ve sorumluluklardan dolayı hesap vermek zorundadır.

• Bilinçli bir insan kendisine şu soruları sorar:

- Bu davranışım doğru mu, yanlış mı?

- Ahlâk açısından nasıl karşılanırım?

- Davranışlarım etik kurallara uygun mu?

UYARI:

İnsan kendisini başkalarının etkisi olmadan yargılayabiliyorsa sorumluluk duygusuna sahip demektir.

4. İnsan olma sorumluluğunu taşıma yolları

• İnsan olmanın sorumluluğunu taşıyan kişinin özellikleri şunlardır:

- Kendini yetiştirmek için uğraşmak

- İnsan haklarına saygı göstermek

- Başkalarının insan haklarına saygı göstermesini istemek

- İnsan haklarına saygılı olmayanları uyarmak

- İnsan haklarını çiğneyenlerin hesap vermesi için ve yargılanması için uğraşmak

• "Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi"nin temel amacı insan olma bilinci ve sorumluluğunu geliştirmektir.

TEMEL HAKLARIN ÖZELLİKLERİ

1. TEMEL HAKLAR KAVRAMI

Temel Hakların Tanımı

Hak; Adaletin hukukun getirdiği veya birine ayırdığı şey, kazanç.

Özgürlük; Kişinin, başkasına zarar vermeden istediği gibi düşünüp davranması

Temel Haklar; kişinin insana yaraşır biçimde yaşayabilmesi için gerekli olan haklarıdır.

Temel Hakların Nitelikleri

1. Temel haklar herkese eşit olarak tanınmıştır.

2. Temel hakların devlet tarafından yasal olarak tanınması ve korunması zorunludur.

3. Temel haklar başkasına devredilemez.

4. Kimsenin temel haklarına dokunulamaz.

5. Hiç kimse haklarından vazgeçemez.

6. Temel haklar kişilere sorumluluk ve görev yükler.

Temel Hakların Sınırı

Temel hak ve özgürlükler

1. Ülke ve millet bütünlüğünü bozamaz.

2. Cumhuriyeti tehlikeye düşüremez.

3. Devlet yönetiminin işleyişini engelleyemez.

4. Toplumun güvenliğini bozamaz.

5. Toplum ahlâkını bozacak şekilde kullanılamaz.

6. Başkalarının hak ve özgürlüklerini yok edemez.

7. Belli zümreleri yönetime zorla getirmek için kullanılamaz.

8. Dil, din, ırk, mezhep ve diğer ayrılıkları yaratmak için kullanılamaz.

9. Devlet düzenini din kurallarına dayandırmak amacıyla kullanılamaz.

TEMEL HAKLAR VE ÇEŞİTLERİ

- İnsan Hakları kavramı, tüm insanlara verilen hak ve özgürlükleri kapsar.

- Yaşama hakkı, tüm insanların öncelikli hakkıdır. Yaşama hakkı olmadan diğer hak ve özgürlükler de olmaz.

- Temel hak ve özgürlükler üç büyük kümede toplanır.

1. Kişinin hak ve özgürlükleri

2. Sosyal ve ekonomik haklar

3. Siyasal haklar

- Bazı hak ve özgürlükler birbirinin temelini oluşturur. Örneğin, düşünce özgürlüğü, eğitim hakkına; eğitim hakkı, bilim ve sanat özgürlüğüne; bilim ve sanat özgürlüğü eğitim hakkına temel olabilir.

TEMEL HAK VE ÇEŞİTLERİ

a. Yaşama Hakkı

Yaşama hakkı, tüm hakların temelidir. Çünkü diğer hak ve özgürlüklere ulaşabilmek için yaşamak gerekir.

Örneğin önemli bir sağlık problemi olan bir kişi, seyahat ve çalışma özgürlüğünden de mahrum kalır. Devletin yaşama hakkını korumak için aldığı önlemler:

- Anne ve çocuk sağlığını korumak

- Gençleri alkol ve uyuşturucudan korumak

- Korunmaya muhtaç çocuklara sahip çıkmak

- İnsanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak

b. Kişi Dokunulmazlığı

Anayasamıza göre, bazı özel durumlar dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulmaz. Anayasamıza göre şu özel durumlarda kişi özgürlüğüne dokunulabilir:

- Acil ameliyatlarda vücudun gerekli yerlerinin alınmasıyla

- Kişinin kendini savunma zorunluluğuyla saldırganı öldürmesiyle

- Cezalı kişilerin çalıştırılmalarıyla

- Çocukların ıslah evlerinde tutulmalarıyla

- Toplum için tehlike saçan kişilerin sınır dışı edilmeleriyle

- Suçluluğu konusunda önemli ipuçları bulunan kişilerin yakalanmalarıyla

c. Özel Yaşamın Gizliliği

Kişinin istediği şeyleri gizli tutmaya hakkı vardır. Gizlilik aile yaşamından başlar. Kişi, eşiyle ve çocuklarıyla arasında geçenleri açıklamak zorunda değildir. Özel yaşamın gizliliğine dokunulduğu durum: Mahkemede yargılama nedeniyle yetkililerin özel yaşamla ilgili araştırma yapmalarıdır.

ç. Konut Dokunulmazlığı

Kişinin izni olmadan konutlara girilemez. Kimsenin oturduğu eve dokunulmaz. Ancak anayasamız, bazı yetkilere, suçlu arama, suç kanıtı arama vb. nedenlerle konuta girme yetkisi tanıyor.

d. Sağlık Hakkı

Sağlık hakkı, hem beden hem de ruh sağlığı ile ilgili bir haktır. Devlet her yaştaki tüm vatandaşların beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır. Ancak sağlık hakkını gerçekleştirmek, sadece devletin görevi değildir. Sağlığın, çevrenin ve çevre sağlığının korunmasında kişilere önemli görevler düşmektedir.

e. Eğitim Hakkı

Anayasamızda eğitimle ilgili yer alan maddeler şunlardır :

- Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.

- İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunlu devlet okullarında parasızdır. (md.42).

- Devlet, parasal olanakları yetersiz, başarılı öğrencilerin öğrenimlerini sonuna kadar sürdürebilmesi için onlara yatılı, burs, yurt olanakları gibi olanaklar sağlar.

- Devlet, durumları nedeniyle özel eğitime gereksinimleri olanların eğitimlerini sağlamak üzere gerekli önlemleri alır.

- Devlet başka ülkelerde çalışan yurttaşlarımızın çocuklarının eğitimi için gerekli önlemleri alır.

UYARI:

Anayasamıza göre eğitim; Atatürk ilkeleri doğrultusunda, çağdaş ve milli olmalıdır.

f. Seçme Ve Seçilme Hakkı

Anayasamıza göre vatandaşlar; seçme ve seçilme, bağımsız olarak ya da bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette bulunma, halk oylamasına katılma hakkına sahiptir.

UYARI:

Anayasamıza göre; seçmen yaşı 18, milletvekili seçilme yaşı 30, belediye ve muhtar seçilme yaşı, cumhurbaşkanı seçilme yaşı 40'tır.

Anayasamıza göre seçimlerde oy kullanmayacaklar şunlardır :

- Silâh altında bulunan er ve erbaşlar

- Askerî öğrenciler

- Hükümlüler

g. Dilekçe Hakkı

Dilekçe hakkı, diğer bir çok hakkı (çalışma, haberleşme, hak arama vs.) korumak için gerekli olan bir haktır. Kişi bu hakkını kullanarak hem kendi sorunlarını çözmeye çalışır hem de toplumun yönetiminde etkili olur.

Diğer Haklarımız :

Mülkiyet Hakkı

Mülkiyet; kişilerin taşınır ve taşınmaz mal varlığı anlamına gelir. Anayasamıza göre mülkiyet hakkı toplum yararına aykırı olarak kullanılamaz. Bu durumda devlet, mülkiyet ve miras hakkını sınırlandırabilir.

Çalışma Hakkı

Çalışma hem bir hak hem de yükümlülüktür. Anayasamıza göre; herkes dilediği alanda çalışma hakkına sahiptir.

Devlet, çalışma yaşamını düzenlemek, çalışanları korumak, işsizliği önlemek için gerekli önlemleri alır. Kimse, yaşına, cinsiyetine, gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî yetersizliği olanlar, çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.

Sosyal Güvenlik Hakkı

Sosyal güvenlik, emeği ile geçinenlerin, emeklilerin ve güçsüzlerin korunması için devletçe önlem alınması demektir.

UYARI:

Sosyal güvenliği korumak için Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ - Kur gibi kuruluşlar kurulmuştur.

Anayasımıza göre; herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir.

TEMEL ÖZGÜRLÜKLER

1. Özgürlük Kavramı

Başkalarına zarar vermediği sürece insanların özgürlüğü engellenemez. Devlet, kişilerin özgürlüğünü korumakla görevlidir.

2. Temel Özgürlükler Kavramı

Yaşama hakkı olmadan diğer haklar da olamaz. Demek ki temel özgürlüklerin ilki yaşama hakkıdır. Diğer bir temel özgürlük ise düşünce öz gürlüğüdür. Düşünce özgürlüğü olmadan bilim ve sanat özgürlüğü de olmaz.

3. Düşünce, Kanaat ve İfade Özgürlükleri

İnsanın düşüncelerini özgün görüşler olarak belirtebilmesi onun en temel özelliğidir. Anayasamıza göre, herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Anayasamız bu özgürlüğün kullanılmasında da bazı sınırlandırmalar getirmiştir. Buna göre düşünceyi açıklama özgürlüğü :

- Suç işlemeyi özendirmemelidir.

- Devlet, aile ve kişi sırlarını açıklamaya neden olmamalıdır.

- Yargılamayı engellememelidir.

- Yasaklanmış bir dille kullanılmamalıdır.

4. Bilim ve Sanat Özgürlüğü

Anayasamız "Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda araştırma yapma hakkına sahiptir." diyor.

Anayasamız, bilim ve sanatı yayma hakkının kullanılmasına bir kaç sınır getiriyor. Bilim ve sanat ürünlerini yayarken :

- Türkiye'de cumhuriyetten başka yönetim biçimi savunulamaz.

- Devletin, insan haklarına saygılı olma özelliği aleyhine davranılamaz.

- Cumhuriyetin Atatürk milliyetçiliğine bağlılık, demokratiklik, lâiklik ve sosyal hukuk devleti nitelikleri aleyhine davranılamaz.

- Türkiye'nin çıkarlarına zarar veren yabancı yayınların ülkeye girişi engellenir.

5. Basın Özgürlüğü

Bilim ve sanat birikimi, yaşam boyu sürecek öğrenme etkinliği ile gerçekleşir. Bunda kitap, gazete, sergi, radyo, televizyon ve bilgisayarların etkisi vardır.

Anayasamıza göre devlet, basınının haber alma hürriyetlerini sağlayacak önlemler alır. Anayasa, basın ve yayın özgürlüğüne de bazı sınırlamalar getirmiştir. Basın ve yayın yoluyla :

- Devletin, ülkenin ve milletin bütünlüğünü bozucu yayınlar yapılamaz.

- Yasaklanmış bir dilden yayın yapılamaz.

- Yayın yaparak suçlar özendirilemez, suçlulara destek verilemez.

- Suçluların yakalanması, sorgulanması ve yargılanması engellenemez.

- Devlet ve kişi sırları açıklanamaz.

- Başkalarına hakaret edilemez.

6. Din ve Vicdan Özgürlüğü

Din, tanrıya inanma ve ibadet davranışıdır. Vicdan ise kişinin kendi davranışlarıyla ilgili yargıya varmasıdır.

Din ve vicdan özgürlüğü Lâikliğin temelidir. Anayasamıza göre Türkiye Cumhuriyeti, lâik bir devlettir. Anayasamızın 24. maddesine göre ise :

- Herkes vicdan, dinî inanç ve kanaat özgürlüğüne sahiptir.

- Din, mezhep ve diğer konularda ayrımcılık yapmamak koşuluyla ibadet, dinsel ayin ve törenler yapmak serbesttir.

- Kimse ibadete ve dinsel törene katılmaya zorlanamaz,

- Kimse dinsel inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz.

- Din ve ahlâk eğitimi ve öğretimi devletin denetimi altında yapılır.

- Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında zorunlu bir derstir. Bunun dışındaki din ve ahlâk eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin isteğine, küçüklerin ana baba ya da yasal koruyucuların isteğine bağlıdır (md.24).

- Kimse devletin temel düzenini, kısmen de olsa din kurallarına dayandıramaz.

- Kimse hiçbir gerekçeyle dini, din duygularını ya da dince kutsal sayılan şeyleri kötüye kullanamaz.

7. Haberleşme Özgürlüğü

Haberleşme hürriyeti de özel hayatın korunması ile ilgilidir. Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir. Kimsenin mektubu, kolisi açılamaz, telefonu dinlenemez.

UYARI:

Kanun açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hakim kararı olduğu zaman haberleşme engellenebilir.

8. Yerleşme ve Seyahat Özgürlüğü

Anayasamızın 23. maddesinde yerleşme ve seyahat özgürlüğü düzenlenmiştir. Anayasamızda yerleşme hürriyeti için sınırlamalar şunlardır :

- Suç işlenmesini önlemek

- Sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak

- Sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek

- Kamu mallarını korumak amacıyla sınırlama getirebilir.

Seyahat hürriyeti için getirilen sınırlamalar şunlardır:

- Suç, kovuşturma, soruşturma ve suç işlenmesini önleme amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.

- Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.

9. Toplantı Hak ve Özgürlüğü

İnsanlar, toplu olarak düşünmek, tartışmak, sorunlara görüşerek çözümler getirmek alışkanlığı edinmişlerdir.

Demokratik toplantı ve gösteriler, hak almada ortak gücün kullanılma yöntemidir.

Anayasamıza göre "Herkes, önceden izin almadan, silâhsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir" (md.34).

Örgütlenme Özgürlüğü

Dernek, belli bir amacı gerçekleştirmek için insanların kurduğu topluluktur. Anayasamızda; herkesin önceden izin almadan dernek kurabilme hakkına sahip olduğu açıklanmaktadır. Ancak derneklerin siyasî faaliyette bulunamayacakları belirtilmiştir. Anayasamıza göre örgütler, ülke ve ulus bütünlüğünü bozucu, suçu özendirici, insan hak ve özgürlüklerini engelleyici, lâikliğe ve demokrasiye zarar verici eylem ve davranışlarda bulunamazlar.

Hak Arama Özgürlüğü

İnsanlar, hak ve özgürlüklerinin sağlanmaması ya da engellenmesi durumunda, ülkelerin görevli kurumlarına başvurma özgürlüğüne sahiptirler.

Anayasamızda hak arama hürriyeti 36. madde ile düzenlenmiştir. "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir. Hiç bir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçamaz."

Bu maddede fertlerin sahip oldukları hak ve hürriyetlerin korunmasını sağlayan hükümler vardır. Fertler anayasamızca kendilerine tanınan haklarını meşru yollardan arama hürriyetine sahiptir.

İNSAN HAKLARININ İŞLEVSELLEŞTİRİLMESİNDE DEVLETİN GÖREVİ

1. Eğitim Görevi

İnsanlar, haklarını isteyebilmek onlara saygılı davranılmasını beklemek ve onları koruyabilmek için, onların ne olduğunu ve nasıl kullanılabileceğini bilmelidirler.

2. Yasama Görevi

Meclis, yasa çıkarmakla görevlidir. Yasaların çıkması sonucu, insan hakları eğitimi ve insan haklarının korunması ile ilgili organ ve görevlilerin görevleri belirlenir.

3. Yürütme Görevi

Yürütme yetkisini cumhurbaşkanı, hükümet ve onların yetki verdiği yönetici ve memurlar kullanır. Devletin yürütme organı, hakların çiğnenmesini engeller.

4. Yargı Görevi

Devlet, yargı görevini, mahkemeler eliyle kullanır. Haksızlığa uğrayanlar mahkeme yoluyla kendilerini savunup haklarını arayabilirler. Yargıcın verdiği kararlar, değişikliğe uğramadan uygulanmak zorundadır.

5. Devletin Kişi Özgürlüklerine İlişkin Görevleri

Devletin vatandaşa karşı öncelikli görevlerinden birisi; kişinin bedensel ve ruhsal varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaktır. Devletin kuruluş amacı da, vatandaşlarının mutluluğu için çalışmaktır. Herkesin, kendini koruyan devlete saygılı, kendini barındıran topluma uyma ve onu geliştirme görevi vardır.

ÇEVRE, TELİF VE PATENT HAKLARI

ÇEVRENİN KORUNMASI HAKKI

Çeşitli silâhların kullanılmasıyla çevreye zarar veren savaşlar durdurulmalıdır.

Çöp, kirli su ve ilâç atıkları çevreye ve akarsulara bırakılmamalıdır.

Sel baskını ve toprak kayması önlenmelidir.

Çevre eğitimine önem verilmelidir.

TELİF VE PATENT HAKKI

Telif hakkı, herhangi bir konuda yayınlanan eserin yaratanlara tanıdığı hak demektir.

Patent; bir buluşu yapana ya da o buluşu uygulama alanına koyana, bunları kullanma hakkını tanıyan devletçe verilen belgedir.

İNSAN HAKLARININ KORUNMASI

İnsanlık insan haklarına kolay ulaşmamıştır. Daha özgür, daha mutlu bir dünya isteyen insan, haklarına gelebilecek her türlü tehlikeye karşı korunmalıdır. İnsan haklarının korunmaması durumunda, toplumda huzur, güven kalmaz. Devlete güven azalır. Güçlüler güçsüzlerin hak ve özgürlüklerini elinden alır. İnsanlar arasında ayrımcılık artar. Toplum millet ve devlet olma özelliğini yitirir. Başka bir devletin koruması altına girer.

İnsan haklarının korunduğu ülkelerde bireyler, huzurlu ve mutludur. Kendi hak ve özgürlüklerinin gelişmesinin, başkalarının hak ve özgürlüklerine bağlı olduğu bilinciyle herkesin haklarına saygı gösterirler. Böyle toplumlarda bireyler daha üretken ve yaratıcı olurlar.

Kişilerin hak ve hürriyetleri anayasada düzenlendiğine göre; bu hak ve hürriyetlerin tanımlanması, açıklanması ve korunması ile ilgili maddelerin bulunması gereklidir.

Anayasa bir devletin kuruluşunu, yapısını, temel organlarının görev ve işleyişlerini, vatandaşların hak ve özgürlüklerini düzenleyen temel yasadır. Anayasaya aykırı yasa çıkarılamaz. Anayasamızda devletin, insan haklarına saygılı olması temel bir ilke olarak ele aIınmıştır. İnsan hakları anayasada; temel hak ve ödevler adı altında üç bölüme ayrılmıştır. Kişi hakları ve ödevleri, sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler, siyasal haklar ve ödevler.

İnsan haklarını koruma görevi, anayasanın 40. maddesinde açıklandığı gibi devlete verilmiştir. Devlet bu görevini; yasama, yürütme, yargı organları aracılığı ile yerine getirir. insan haklarının yalnızca devlet tarafından korunması yetmez. Sivil toplum kuruluşları da insan haklarını koruma konusunda kendilerine düşen görevi yerine getirmelidir.

Vatandaşlarına değer veren, insan haklarına saygı gösteren ülkeler, bu hakların korunup geliştirilmesi için danışma kurulları kurarlar. Hukukçular, düşünürler, politikacılar ve diğer uzmanlardan oluşan bu kurullar, insan hakları ile ilgili sorunları inceleyip, çözüm önerilerini hükümet yetkililerine bildirirler.

İnsan hakları ile ilgili uluslar arası kuruluşların kurulduğu ya da belgelerin kabul edildiği günler, insan haklarıyla ilgili özel günler olarak kabul edilmiştir. Başlıca özel günler; İnsan Hakları Günü, Birleşmiş Milletler Günü, Dünya Çocuk Günü, Çevre Koruma Haftası ve benzeridir.

Ülkeler, kendi sınırları içerisinde milli düzeyde insan haklarını korumuş olsalar bile, uluslar arası düzeyde de korunmasına yardımcı olmaları gerekmektedir. Dünyada bazı ülkeler insan haklarını milli düzeyde bile koruyamaz durumdadır. Böyle bir ülkenin vatandaşları, insan haklarından yoksun olarak yaşamaktadırlar.

Devletler; insan haklarının uluslar arası düzeyde korunması için, çareyi uluslar arası kuruluşlar kurmakta bulmuşlardır. Uluslar arası kuruluşlar, insan hakları konusunda ilke ve kuralları saptayan, böylece ülkelere bu konuda rehberlik eden kuruluşlardır. İnsan haklarını uluslar arası düzeyde korumak için kurulan, uluslar arası kuruluşlara üye olan ülkeler, imzaladıkları protokole uymak zorundadırlar. İnsan haklarını korumada, uluslar arası belgeler önemli bir yere sahiptir. Bu belgeler; insan haklarını korumakla görevli uluslar arası kuruluşlar tarafından hazırlanır. Üyelerinin onaylarını aldıkları sözleşmeler vardır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bunlardan biridir. Gönüllü kuruluşlar bölgesel olabildikleri gibi evrensel de çalışabilmektedirler.

Demokratik rejimi güçlendiren ve geliştiren en önemli kurum, eğitim kurumudur. Eğitim, demokrasinin yaşamasında en önde gelen faktörlerden birisidir. Demokratik düşünce ve uygulamalar da eğitimin gelişmesinde önem taşımaktadır. Demokrasi ve insan hakları birbirinden ayrılamayan iki önemli gerekliliktir. Demokrasi olmadan insan hakları; insan hakları olmadan da demokrasi olamaz. Demokrat insan olmadan, insan haklarını korumak mümkün değildir.

İnsan haklarına karşı duyarlı vatandaşlar, gördükleri olumsuzlukları, ilgili yerlere bildirerek, eleştiriler yaparak ve kamuoyu oluşturarak gerekli tedbirlerin alınmasına da yardımcı olurlar.

Bildiklerini davranışa dönüştürmüş olan çağdaş ihsanlar, çevreye, diğer insan ve canlılara karşı oldukça duyarlıdırlar.

İNSAN HAKLARININ KORUNMASINDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR

İnsan haklarının korunmasında belli başlı engeller; kişisel özelliklerden, eğitimsizlikten, siyasal, ekonomik nedenlerden kaynaklanmaktadır. Engeller sınırlı değildir. insan olma bilincinin eksikliği, hoşgörüsüz ve toplumsal ilişkilerin düzenlenememesi bilincinin eksikliğinden de oluşmaktadır.

İnsan hakları evrensel düşüncesinin geliştirilmesi, aynı zamanda eğitim sorunudur. Demokrasi ve insan haklarının sözle gerçekleşmesinden ziyade, gerçekten yaşanan bir hak olması, eğitime verilecek önemle doğrudan bağlantılıdır. Bütün okullarda, aile içi eğitimde, kamu kurum ve kuruluşlarında toplumsal katılım yoluyla eğitim yapılmalıdır. Basın ve yayın organları yoluyla insanları aydınlatıcı bilgiler verilmelidir.

İnsanlar düşüncelerini özgürce ifade edebilmelidir. Bu düşüncelerinin devlet yönetiminde etkili olmasını istemek de onların hakkıdır.

İnsan hakları çağımızda öncelikli yerini korumakta, insan hakları ihlalleri çeşitli şekillerde yaşanmaktadır. Özellikle eğitim düzeyi düşük ülkelerde bu ihlaller daha yoğun olarak görülmektedir.

Ekonomi ve insan hakları kavramları fazla ilgili değilmiş gibi görünse de, milli geliri düşük toplumlarda dengesiz dağılım sonucunda insan haklarının korunup geliştiği söylenemez. Dolayısıyla insan haklarının gelişiminde ekonomik gerçekliğin de önemli bir yeri vardır. Ekonomik yoksullaşma toplumun tüm dengelerini sarsmaktadır. insan hakları her açıdan tahrip edilebilmektedir. Çağımızın hızla gelişen ekonomik olayları, insan hakları olgusuna da geniş etki etmektedir. Ekonomi, dil, din ve coğrafya, kültürü doğrudan etkileyen unsurlardır. Kültürel davranışların insan haklarına uygun olup olmaması bu unsurlardan kaynaklanmaktadır. insanı diğer canlılardan ayıran en belirgin özelliği, insan olmasının farkında oluşudur.

Kültür, bir toplumun ortak olarak kabullenerek yaşattığı kurallar ve gelenekler bütünüdür. Kısaca toplumun yaşama biçimi ile insan, hem kendi haklarını, hem de başkalarının haklarını korumaya çaba gösterir. Sorumluluk sahibi, hakkını insan hakları çerçevesinde arayan ve haklarından taviz vermeyen, başkalarının haklarına da saygı duyan ve koruyan insan, insan olma bilincine ulaşmış demektir.

Hoşgörü; müsamaha ve tolerans kelimeleri ile eş anlamlıdır. Affetme, kolaylaştırma anlamlarına da gelir. Hoşgörülü olma büyük insanların işidir. Hoşgörülü olmaya ailemiz ve yakınlarımızdan başlamalıyız. insan önce eşine, çocuklarına, komşu ve yakınlarına, sonra da bütün insanlara karşı hoşgörülü olmalıdır.

Hoşgörü, toplumsal ve kültürel düzey gerektiren bir tutumdur. Demokrasiler hoşgörü rejimidir. insanların birbirinden ayrı, farklı duygu ve düşünce, davranış, tutum, eylem biçimleri olabileceğini bilmek ve kabul etmektir. Kısaca, başkalarının davranışlarına saygı duyma ve anlayışla karşılamadır.

Hoşgörüsüzlük, hoşgörünün zıddıdır. insanların birbirlerine katlanamamalarıdır. Başkalarının anlayış ve düşüncelerine hoşgörü göstermek bir erdemdir.

İnsan olma bilinci kazanan kişi, kendisi ve çevresiyle uyum içerisindedir. Herkesle barışık olarak, toplumsal ilişkilerini düzenli sürdürme düşüncesindedir. Toplumsal ilişkilerde doğal olarak farklılıklar olabilecektir.

Vatandaş, hukuksal olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese verilen addır. Bu bağı elde eden kişilerin devlet ile ilişkilerinin düzenlenmesinde ırk, dil, din ve cinsiyet faktörü öncelik taşımaz. Önemli olan, vatandaşa insan olduğu için değer verilmesidir. Sadece, vatandaşlık ya da uyrukluk bağı, birey ile devlet arasındaki hukuksal bir ilişki, teknik bir bağdır.

İnsan hakları, insanın insan olmak özelliği nedeniyle sahip bulunduğu haklardır. Genelde dokunulmazlık ayrıcalığına sahiptir. insan saygıdeğer bir varlıktır. insana saygısızlık etmeye kimsenin hakkı yoktur. Haklarda ve şerefte herkes eşittir.

Hak kavramı, talebe bağlı bir istektir. İnsanların sahip oldukları haklarını bilmesi ve haklarını elde etmenin yollarını araması gerekir. Hakkımız olan bir şeyi isteme hakkımız vardır. İsteyebilmek için de haktan haberdar olmamız gereklidir. Bu, hakkını arama hakkıdır. insan haklarının dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez özellikleri vardır. Sahip olduğumuz haklarımızı talep etme, en doğal bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır.





 
 
 

ormela.tr.gg
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol